Türkiye'de Tutuklama Dalgası ve Dolup Taşanan Cezaevleri: Muhalefet Barikatı Yıkılacak mı?
Türkiye, Avrupa Konseyi ülkeleri arasında en kalabalık cezaevlerine sahip ülke konumunda. Yeni hapishaneler yoldayken, kaynaklar artan tutuklama dalgalarının muhalefeti ve toplumu nasıl etkilediğini detaylandırıyor.
Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında mahkum ve tutuklu sayısında ilk sırada yer alarak dikkat çekiyor. Ülke genelindeki toplam 400 cezaevinde 350.000'den fazla kişinin tutsak olduğu belirtiliyor ve bu sayının her geçen gün arttığı vurgulanıyor. Mevcut cezaevlerinin yetersiz kalması nedeniyle hükümetin bu yılın programına 11 yeni cezaevi yapımı eklediği bildiriliyor. Bu yeni inşaatların ve yaşlı veya hasta tutsakların salınmasıyla, yeni tutuklanacaklar için yer açılabileceği umulduğu ifade ediliyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin güçlü adaylarından İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklandığı iddia edilen 19 Mart tarihinden bu yana, Türkiye'de rejimin yeni bir aşamaya girdiği ileri sürülüyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Kaynaklara göre, Erdoğan'ın sandıkta kaybettiği belediyeleri idari kararlarla birer birer geri almaya ve partisini yenen isimleri dalga dalga tutuklatmaya başladığı görülüyor. Şu anki hedefin İstanbul'un büyükşehir ve ilçe belediyeleri olduğu belirtiliyor.
Son beş ayda gerçekleştirilen beş operasyonda toplam 250 kişinin gözaltına alındığı ve bunlardan 110'unun tutuklandığı aktarılıyor. Türkiye'nin her sabaha yeni bir polis baskını, operasyon dalgası ve tutuklama haberiyle uyanmaya alıştırıldığı ifade ediliyor. Ancak bu bütün baskıya rağmen toplumun susturulabilmiş olmadığı, hatta tersine baskı arttıkça toplumsal tepkinin de büyüdüğü iddia ediliyor. https://www.avazturk.com olarak bu artan baskı ve tepki dinamiğini yakından takip ediyoruz.
Artan toplumsal reaksiyonun 'sarayı' öfkelendirdiği ve bu öfkenin protestocu gençlerin, ekonomik programı eleştiren iş insanlarının, sokak röportajcılarının ve fikri beğenilmeyen gazetecilerin tutuklanmasıyla sonuçlandığı öne sürülüyor. Şimdi siyasi gözlemciler ve kamuoyu, peş peşe gelen bu tutuklama dalgalarının sonunda muhalefet barikatının yıkılıp yıkılmayacağını merak ediyor. Hükümetin öncelikli hedefinin İstanbul Belediyesi'ne el koymak olduğu, ardından da ana muhalefet partisi CHP'yi usulsüz kurultay iddialarıyla bölerek işlevsizleştirmek istediği belirtiliyor. Bu stratejinin temel amacının, anketlerde ilk seçimde iktidar olacağı görülen muhalefeti ezmek ve devre dışı bırakmak olduğu ifade ediliyor. https://www.avazturk.com bu stratejinin olası sonuçlarını ve etkilerini analiz ediyor.
Kaynaklar, hükümetin bu adımları atabilmesi için koşulların uygun olduğunu, yargının tamamen 'sarayın' emrinde çalıştığını ve medyanın da iktidar tabanını tutuklananların suçluluğuna ve uygulanan baskının zorunluluğuna inandırdığını ileri sürüyor. Batı dünyasının ise kendi dertleriyle meşgul olduğu ve ihtiyaç duyduğu Erdoğan'ın insan hakları ihlallerine yeterince tepki vermediği belirtiliyor. Tutuklanma dalgalarına paralel yürütülen "barış süreci" nedeniyle CHP'nin yalnız kaldığı da kaynakta dile getirilen bir diğer nokta.
Bu ağır baskı ortamında, üniversitelerin kapanmasıyla kampüslerden taşan itirazın söneceği gibi bir beklenti de dillendirilirken, muhalefetin giderek artan baskılara direnmek, toplumsal tepkiyi örgütlemek, diri tutmak ve büyütmek için yeni yollar bulması gerektiği vurgulanıyor. https://www.avazturk.com okurları için bu yaratıcı eylemlerin neler olabileceğini ve bu zorlu süreçte muhalefetin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini irdelemeye devam edecek. Özellikle iktidar destekçilerini de kazanarak itiraz cephesini genişletmenin büyük önem taşıdığı belirtiliyor. Tüm bunların, yeni cezaevlerinin inşasının devam ettiği bir dönemde gerçekleşiyor olması, durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. https://www.avazturk.com olarak Türkiye'deki siyasi ve toplumsal gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.