Türkiye'nin Deprem Gerçeği

Türkiye'nin Deprem Gerçeği

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi'nin öncü bilim insanları, Türkiye'nin deprem haritasını yeniden çizen devrim niteliğinde bir coğrafi bilgi sistemi destekli deprem tahmin yazılımı geliştirdi.

Türkiye, jeolojik konumu itibariyle dünyanın en aktif deprem bölgelerinden biri. Bu gerçek, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi'nden (ZBEÜ) gelen son bilimsel çalışmalarla bir kez daha ön plana çıkıyor. Rektör Yardımcısı ve Afet Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin kurucusu Geomatik Mühendisliği'nden Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu önderliğindeki ekip, coğrafi bilgi sistemini temel alan devrimsel bir deprem tehlike yazılımı geliştirdi.

Yazılımın Gelişimi ve Özellikleri: Bu yenilikçi yazılım, Türkiye'nin fay hatlarını detaylı bir şekilde analiz ediyor. Kuzey Anadolu Fay Hattı başta olmak üzere, Erzincan'daki Yedisu Fayı ve Marmara Bölgesi'ndeki fay hatları üzerine odaklanan çalışma, tarihsel deprem verileri ve yıllık yeryüzü hareketlerini değerlendiriyor. Ekip, bu verileri coğrafi bilgi sistemi destekli bir programa aktararak, fay gerginliklerini renk kodları ile belirliyor.

Deprem Tehlikesinin Anlaşılması: Prof. Dr. Kutoğlu ve ekibinin geliştirdiği yapay zeka destekli model, fay hatlarının gerginlik durumunu tespit edebiliyor. Özellikle, 1999 İzmit Düzce depremi sonrası Marmara Bölgesi'nde artan fay gerginlikleri dikkat çekiyor. Ekip, bu bölgedeki fay hatlarının güncel gerginlik durumunu ve potansiyel deprem risklerini belirleyerek önemli bir adım atmış durumda.

İstanbul ve Çevresindeki Fay Hatları: İstanbul ve çevresindeki fay hatlarına özel bir önem veriliyor. Prof. Dr. Kutoğlu'nun vurguladığı gibi, hem kuzey hem de güney kollarındaki fay hatları, şehrin deprem riskini belirlemede kritik öneme sahip. Bu bölgede yer alan Gemlik Körfezi'nden Bandırma ve Erdek'e uzanan fay hatları, özellikle dikkat çekiyor.

Sonuç ve Öneriler: Bu çalışma, Türkiye'nin deprem riskini anlamada ve yönetmede yeni bir döneme işaret ediyor. Prof. Dr. Kutoğlu ve ekibinin geliştirdiği yazılım, sadece bilimsel bir başarı değil, aynı zamanda toplumsal bilinç ve hazırlık için de bir fırsat sunuyor. Türkiye'nin deprem gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, bu tür araştırmaların ve gelişmelerin önemi daha da artıyor.