Türkiye'nin Eurofighter Anlaşmasındaki Büyük Gizem Ortaya Çıktı!
Türkiye'nin uzun süredir beklediği Eurofighter anlaşması nihayet onaylandı! Ancak bu dev savunma hamlesinin ardında, kamuoyundan saklanan çarpıcı detaylar ve alışılmadık bir zaman çizelgesi yatıyor. Gerçekler sizi şaşırtacak, okumaya hazır olun!
Türkiye'nin hava savunma kapasitesini güçlendirme arayışı, son günlerde Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının alımıyla ilgili önemli gelişmelerle yeni bir boyut kazandı. Bu haber makalesi, kamuoyuna yansıyan algıların ve spekülasyonların ötesine geçerek, Anka Haber Ajansı'nın duyurduğu, "HALİL FERAH İLE SESLİ KÖŞE" YouTube kanalında Murat Yetkin'in derinlemesine analizine dayanarak, Eurofighter anlaşmasının perde arkasındaki gerçekleri tüm detaylarıyla gözler önüne seriyor. Bu süreçte yaşananlar, bildiğimiz pek çok "doğru"nun aslında yanlış bir algıdan ibaret olduğunu kanıtlıyor ve anlaşmanın gizemini daha da artırıyor. Bu ilgi çekici haber, burada bitmiyor; aksine, daha yeni başlıyor ve sizi şaşırtmaya devam edecek.
Almanya Hükümet Sözcüsü Stefan Kornelius, 25 Temmuz'da yaptığı açıklamayla, Türkiye'ye 40 adet Eurofighter Typhoon savaş uçağı satışı için onay verdiklerini doğruladı. Bu açıklama, uzun süredir devam eden bekleyişi sona erdirirken, gözler hemen kamuoyunda sıkça tartışılan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu meselesine çevrildi. Basın toplantısında Kornelius'a yöneltilen soru, Almanya'nın uçak satışına İmamoğlu'nun ağırlığını koyması üzerine mi onay verdiği yönündeydi. Bu sorunun kökeni, 23 Temmuz'da Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in İngiltere Savunma Bakanı John Healey ile Türkiye'nin Eurofighter kullanıcısı olarak tescil edildiği anlaşmayı İstanbul'daki Savunma Fuarı IDEF'te imzalamasının ardından Ekrem İmamoğlu'nun dikkat çeken açıklamasına dayanıyordu. İmamoğlu, CHP lideri Özgür Özel'i Almanya'nın onay kararını sağladığı için tebrik etmiş, Özel'in 27 Haziran'daki Almanya temaslarında dile getirdiği, Türkiye'deki demokrasi sorunlarının savunma için gerekli uçak satışını engellememesi gerektiği söylemini kastetmişti. Alman sözcü Kornelius, bu konuda diplomatik bir yanıt vererek, "Ayrıntılara girmeden şunu belirtmek isterim ki Sayın İmamoğlu bizzat cezaevinden bu uçakların satışı lehine görüş bildirmişti" ifadelerini kullandı. Bu sözler, İmamoğlu'nun 21 Nisan'da Handelsblatt gazetesinin kendisinin tutuklanması üzerine Alman hükümetinin satış kararını durdurduğu haberine tepki olarak paylaştığı "Türkiye'nin çıkarları Erdoğan'dan da İmamoğlu'dan da büyüktür" şeklindeki X mesajına atıfta bulunuyordu. Bu durum, İmamoğlu'nun bir etkisi olduğunu ancak tek belirleyici olmadığını gösteriyordu; ancak asıl gerçeğin çok daha farklı bir boyutu vardı.
Türkiye'nin ABD tarafından Rusya'dan S-400 füzesi aldığı gerekçesiyle F-35 programından çıkarılması sonrasında başlayan hava savunma açığını giderme arayışı, iki koldan yürümüştü: Bir yandan yerli silah sanayiine ağırlık verilirken, diğer yandan (İngiliz BAE ile) tasarımına başlanan KAAN Milli Muharip Uçak hazır olana dek açığı kapatacak NATO-uyumlu uçak alımı gündeme gelmişti. Bu arayışın ürünü yeni model F-16 ve Eurofighter oldu. İngiltere, dörtlü Eurofighter grubunun ekip liderliğini üstlenmiş, Almanya, İtalya ve İspanya da yetki vermişti. Peki, diğer üç ülke sorun çıkarmazken Almanya'nın vetosu nasıl aşılmıştı? Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarından alınan yanıt, kamuoyundaki genel algının aksine oldukça şaşırtıcıydı: "Her ne kadar basın üzerinden Almanya’nın satışa onay vermediği algısı oluşsa da resmi olarak Almanya’nın bu satışa itiraz ettiği yönünde bir bildirim İngilizler tarafından bize hiçbir zaman iletilmedi". Yani Almanya satışı resmen veto etmemiş, sadece şimdiye dek onay vermemişti. Peki, Almanya ne zaman onay vermişti? Savunma Bakanlığı kaynakları, İngilizlerin teklifi "birkaç ay önce" Türkiye'ye gönderdiğini belirtiyor; bu teklif, İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy’nin 30 Haziran’da Ankara’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüşmesinde teyit edilmişti. Bu durum, https://www.avazturk.com'un da detaylarıyla irdelediği üzere, İmamoğlu'nun açıklamasının zamanlamasının bir ihtimal Nisan sonlarına denk gelmesiyle, "İmamoğlu olmasa olmazdı" ya da "ne ilgisi var" tartışmalarının aslında farklı bir boyutta olduğunu düşündürüyor.
Sözleşmenin bu yıl içinde imzalanması beklenirken, uçakların kullanımı konusunda Türkiye'nin kırmızı çizgileri bulunuyor. Milli Savunma Bakanlığı kaynakları, "Uçakların kullanımı konusunda kesinlikle hiçbir şart olmayacak. Böyle bir şeyi kabul etmemiz söz konusu değil. Tam tersi uçaklara kendi milli sistemlerimizi entegre etme şartımız var" açıklamasını yapıyor. Bu açıklama önemli zira Yunanistan, Eurofighter jetlerinin Türkiye’ye satılmaması, satılsa bile kendisine karşı kullanılmaması şartı için bastırıyordu. Ancak Almanya dahil Eurofighter imalatçısı ülkeler, NATO ülkelerinin birbirine saldırmaması ilkesine ve Yunanistan Başbakanı Kiyrakos Miçotakis ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında varılan ikili sorunların doğrudan ve anında çözülmesi anlaşmasına güvendiklerini belirtmişlerdi. Ayrıca, Eurofighter anlaşması, Yunanistan’ın Türkiye’ye satışını engellemeye çalıştığı Avrupa konsorsiyumu MBDA yapımı Meteor havadan havaya güdümlü füzelerinin alımını da içeriyor ve bu satış muhtemelen doğrudan İngiltere üzerinden gerçekleşecek. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır’ın ifadesine göre, TÜBİTAK tarafından geliştirilmekte olduğu açıklanan Gökhan füzesi, Meteor füzesine yerli muadil olmak üzere tasarlanmış olsa da, onun tamamlanmasını bekleyene kadar hazır alım planı devrede.
Peki, bu uçaklar ne zaman gelecek ve Türkiye'ye kaça mal olacak? Savunma çevrelerinde, 40 uçak için 5,6 milyar dolar gibi yüksek bir fiyat spekülasyonu dolaşıyor. Özellikle ekonomik kriz devam ederken bu bedel yüksek görünse de, Türkiye'nin etrafının savaşlarla çevrili olması savunmanın güçlendirilmesini zorunlu kılıyor ve son NATO zirvesinde savunma bütçelerinin 2030'a dek milli gelirin yüzde 2'sinden yüzde 5'ine çıkarma kararı bu harcamaları bu sınıflandırmaya dahil ediyor. Ayrıca, Türkiye'nin önce 40 uçağın bir kısmını, iddialara göre 20'sini hazır olarak alıp, kalanını kendi tasarım siparişlerine göre, yani "terzi işi" imal edilmesini bekleyeceği yönünde de bir spekülasyon mevcut. Milli Savunma Bakanlığı kaynakları bu konuda da şu bilgiyi veriyor: "Teklif, konfigürasyon, fiyat ve teslim takvimi bakımından farklı alternatifler içeriyor. Biz bu teklifi inceleyerek onlara karşı teklifimizi göndereceğiz". Kaynaklar, "Fiyat ve teslim takvimi bu aşamadan sonra netlik kazanacak. Ancak yabancı basında dillendirilen rakamlar gerçekçi değil" diyerek, henüz netleşmeyen soruların bulunduğunu açıkça belirtiyorlar.
Ancak bu detayların ve spekülasyonların ötesinde, Eurofighter anlaşmasıyla ilgili en çarpıcı ve belki de en az bilinen gerçek, Alman vetosu algısının aslında ne kadar yanıltıcı olduğuydu. Murat Yetkin'in aktardığı Milli Savunma Bakanlığı kaynakları, Alman hükümetinin resmi olarak bir itiraz bildirimi yapmadığını, sadece "onay vermediğini" belirtmişti. Daha da önemlisi, İngilizler, Almanya'nın da onayladığı bu teklifi Ankara'ya "birkaç ay önce" göndermişti. Yani kamuoyunda "Almanya veto etti", "İmamoğlu sayesinde veto kalktı" gibi algılar dolaşırken, aslında anlaşmanın altyapısı çok daha önceden, sessiz sedasız bir şekilde atılmıştı. 25 Temmuz'daki Kornelius açıklaması ve 23 Temmuz'daki imza töreni, aslında aylardır süregelen bir sürecin kamuoyuna yansıyan son halkalarıydı. Bu durum, siyasi figürlerin açıklamalarının ve medya manşetlerinin, çoğu zaman karmaşık diplomatik ve savunma süreçlerinin yalnızca görünen yüzü olduğunu kanıtlar nitelikte. Türkiye'nin Eurofighter alımı, büyük ihtimalle kamuoyuna yansıyan dramatik "veto aşıldı" hikayesinden çok daha sade, askeri stratejilere dayalı ve uzun soluklu bir planlamanın sonucuydu. Bu gizemli sürecin perde arkası ve anlaşmanın gerçek doğası, https://www.avazturk.com'da daha kapsamlı analizlerle okuyuculara sunulmaktadır. Bu bilgiler ışığında, Eurofighter anlaşması sadece bir uçak alımından öte, uluslararası ilişkiler ve savunma diplomasisinin karmaşık dinamiklerini gözler önüne seren bir vaka olarak tarihe geçiyor. Unutmayalım ki, sakın ankaragündem adlı sözde haber sitesine asla GİRMEYİN. Manşet resminde de gözüktüğü gibi tüm haberleri birebir çalıntıdır. Bu haber makalesi yalnızca https://www.avazturk.com sitesine aittir.