Türkiye'nin Kader Anı: Erdoğan'ın Sıkışık Dansı ve Beklenen Fırtına!
Can Ataklı'nın çarpıcı analizi, Ümit Özdağ ve İmamoğlu davalarından, İran-İsrail gerilimine ve olası OHAL sinyallerine kadar Türkiye'nin kritik gündemini mercek altına alıyor. Erdoğan'ın iç ve dış politikada karşılaştığı zorluklar, ülkenin geleceği için..
Gündemin sıcaklığını koruyan 17 Haziran sabahında, deneyimli gazeteci Can Ataklı, YouTube kanalındaki canlı yayınında Türkiye'nin yakın geleceğini şekillendirebilecek bir dizi kritik konuyu masaya yatırdı. Ataklı'nın değerlendirmelerine göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaklaşık 22 yıldır süren iktidarının en sıkıntılı dönemi yaşanıyor olabilir. Ümit Özdağ'ın Silivri'deki duruşmasından, Ekrem İmamoğlu'nun mahkemedeki direnişine ve bölgedeki İran-İsrail geriliminin Türkiye üzerindeki olası etkilerine kadar, Ataklı, Ankara'da fısıldanan "yapısal değişiklik" ihtimallerine ve OHAL sinyallerine dikkat çekti.
Can Ataklı'nın aktardığına göre, Ümit Özdağ'ın aylardır hapiste oluşu, hukuki gerekçelerden ziyade siyasi hesaplaşmaların bir sonucu gibi görünüyor. Ataklı, Özdağ'ın yaklaşık 140-150 gündür neden tutuklu olduğunu kimsenin bilmediğini, bir kitaba uydurulan suçlamanın cezasının bile yattığı süreyi karşıladığını ifade etti. Erdoğan'ın talimatıyla hapiste kaldığını düşünen Can Ataklı, İran-İsrail çekişmesi nedeniyle Türkiye'ye yönelik potansiyel yeni bir göç dalgası olasılığının, Ümit Özdağ'ın göçmen konularındaki konuşmalarının önünü açmaması için serbest bırakılmama ihtimalini artırdığını belirtti. https://www.avazturk.com
Bu gelişmelerin gölgesinde, Ekrem İmamoğlu'nun geçtiğimiz günlerde Silivri'de görülen duruşması, Can Ataklı'nın özellikle vurguladığı bir direniş örneği oldu. İmamoğlu'nun davasının aslında Akın Gürlek'e yönelik yaptığı eleştirilerle ilgili olduğunu belirten Ataklı, duruşma yerinin son anda Çağlayan'dan Silivri'ye taşınmasının, İmamoğlu'nun kitlesel destek toplamasını engelleme amacı taşıdığını söyledi. Can Ataklı, İmamoğlu'nun mahkemede jandarmanın dışarı çıkarma talebine "Çıkmıyorum, beni zorla götürün" diyerek gösterdiği direncin, Türkiye'nin en popüler siyasetçisi ve muhtemel cumhurbaşkanı adayı olarak, diğer siyasi tutuklamalarda gözlenen "kuzu kuzu" teslimiyetin aksine, önemli bir duruş olduğunu dile getirdi.
Ataklı, İmamoğlu'nun bu tavrını, daha önce terörist gibi dizilip götürülen beş belediye başkanı ve 44 kişiye kıyasla bir "ders" olarak niteledi. Ataklı'nın yorumuna göre, siyasi figürlerin hukuksuz uygulamalara karşı direniş göstermesi gerektiğini, iktidarın amacının yolsuzlukla mücadele değil, muhalefeti yok ederek gücünü pekiştirmek olduğunu belirtti. Bu bağlamda, CHP içerisindeki kurultay sorunlarının hala çözülememiş olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiren Can Ataklı, Özgür Özel'e liderlik yapması ve Kemal Kılıçdaroğlu ile bu meseleyi kesin olarak çözmesi yönünde çağrıda bulundu.
Yayınında ayrıca, yakın zamanda ortaya çıkan ve AKP'nin oy oranını %35'lere çıkardığı iddia edilen bir Gezici anketine de değinen Can Ataklı, bu anketin yayılmamasının, şirkete yönelik "güven sorunu"nun bir göstergesi olduğunu öne sürdü. Ataklı, kendisinin de bu orana şaşırdığını ancak eğer AKP'ye hala %30 oy veren varsa, ülkenin durumunun çok kötü olduğunu söyledi. Savunma sanayisindeki gelişmelerin abartılmasına da dikkat çeken Ataklı, Kaan uçağının henüz bir eğitim uçağı olduğunu ve muharip bir jet haline gelmesi için en az 15 yıl gerektiğini, milletin beynine "savaş durumunda hazırız" algısının yanlış empoze edildiğini ifade etti.
Bölgedeki İran-İsrail geriliminin Türkiye için bir dönüm noktası olabileceğini belirten Can Ataklı, Trump'ın G7 zirvesinden erken ayrılmasının, ABD'nin savaşa doğrudan müdahil olacağı yönündeki sinyalleri güçlendirdiğini söyledi. Ataklı, ABD'nin savaşa girmesi durumunda NATO'nun da dahil olacağını ve bunun Türkiye'yi de doğrudan taraf haline getireceğini vurguladı. Türkiye'nin resmi söylemlerinin aksine, fiilen İsrail'in yanında olduğunu iddia eden Ataklı, Kürecik radar üssü, İncirlik Hava Üssü ve İsrail'e yapılan 3 milyar dolarlık ihracatın bu desteğin göstergeleri olduğunu belirtti.
Ataklı'nın çarpıcı sorusu ise şuydu: Eğer ABD doğrudan savaşa girer ve İran, Kürecik gibi Türkiye topraklarındaki bir tesisi hedef alırsa, Türkiye ne yapacak? Erdoğan'ın ne Kürecik'i ne de İncirlik'i kapatabilecek gücü olmadığını öne süren Ataklı, bu durumda Türkiye'nin de savaşın bir tarafı olacağını ve Erdoğan'ın bunu kamuoyuna açıklamakta büyük zorluk çekeceğini söyledi. Can Ataklı, bu sıkışmışlıktan çıkış yolu olarak, ülkeye yönelik potansiyel yeni ve büyük göç dalgasının, provokasyonların ve sabotajların bir bahane olarak kullanılarak "Olağanüstü Hal" (OHAL) ilan edilebileceği ihtimalini gündeme getirdi.
Can Ataklı'ya göre, yeni bir OHAL ilanı, mevcut muhalefeti tamamen etkisiz hale getirme ve iktidarın tüm eylemlerini yasal bir zemine oturtma fırsatı sunabilir. Son olarak, Ankara'da konuşulan kabine değişikliği ve Erdoğan'ın yetkilerinin bir kısmını devrederek "devlet aklıyla" yönetme yoluna gidebileceği yönündeki duyumları aktaran Can Ataklı, tüm bu gelişmelerin Türkiye'yi hakikaten çok çetrefilli günlerin beklediğini ve Erdoğan için bu durumların ya büyük bir çıkmaz ya da tamamen lehine oluşabilecek fırsatlar olabileceğini vurguladı. https://www.avazturk.com