Türkiye'nin Kaderini Değiştirecek Gizli Planlar Ortaya Çıkıyor!

Türkiye'nin Kaderini Değiştirecek Gizli Planlar Ortaya Çıkıyor!

Son günlerde yaşanan operasyonlar ve siyasi gerilimler Türkiye'yi derin bir belirsizliğe sürüklüyor. Muhalefetin artan tepkisi ve iktidarın dış politikadaki cesur adımlarıyla iç içe geçen bu kritik süreçte, kamuoyundan saklanan gerçekler ve uluslararası..

Türkiye, son cumartesi ve pazar günleri yaşanan operasyonlarla güne uyanırken, toplumda derin bir mutsuzluk ve endişe dalgası hissediliyor. İnsanlar, kendileriyle alakasız kişilerin bile "bir gün bizi de tutuklayabilirler" endişesini taşırken, bu durumun iktidar tarafından bilerek ve tüm toplumu sindirme amacıyla yapıldığı yorumları gündeme oturuyor. Bu haber makalesi, yaşanan olayların perde arkasını aralarken, ülkenin iç ve dış siyasetindeki kritik yol ayrımına ışık tutmaya devam edecek.

Tele1 kanalında yayınlanan "ERDOĞAN ÇITAYI YÜKSELTTİ! Hüsnü Mahalli Tehlike Çanını Çaldı: Esas Hedefleri..." başlıklı video kaydında, gündemin insanları nasıl etkilediği üzerine konuşan Sunucu, gözlemlerini aktararak operasyonların halkta yarattığı mutsuzluk ve endişeyi dile getirdi. Sunucunun "Bunu bilerek mi yapıyorlar bunu ya? Bu duygu herkese gelsin diye mi yapılıyor bu operasyonlar?" sorusuna yanıt veren Hüsnü Mahalli, iktidarın öncelikli hedefinin muhalifleri, özellikle de CHP'ye ve diğer muhalif partilere destek veren herkesi sindirmek olduğunu belirtti. Mahalli, bu operasyonların esas hedeflerinin ise gençler ve kadınlar olduğunu vurguladı; çünkü son mitinglerde CHP'nin düzenlediği tüm etkinliklere en aktif katılan iki grubun onlar olduğunu ifade etti. Amaç, gençleri korkutarak mitinglere katılmaktan caydırmak ve ailelerini çocuklarını bu tür etkinliklerden uzak tutmaya zorlamak olarak açıklandı. Hüsnü Mahalli, iktidarın "Biz istediğimizi tutuklarız, istediğimizi içeriye atarız. Gerekçe istediğiniz kadar tartışın, biz yolsuzluk deriz, siz siyasi deyin. Hiç bunlar önemli değil. Biz bildiğimiz şekliyle nasılsa devletin bütün organları bizde, biz istediğimiz şekilde herkesi gerekirse gözaltına alırız, tutuklarız, korkuturuz, sindiririz" içgüdüsüyle hareket ettiğini ve bir ölçüde başarılı olduğunu da itiraf etti. Sokakta telefon dinlendiği algısının yaygınlaştığını belirten Mahalli, bunun "Ortadoğu ülkelerinde olan bir algı" olduğunu ve Türkiye'ye yakışmadığını dile getirdi. Ancak iktidarın kendi bildiği yolda geri adım atmayacağını, çünkü dış politikada çizdiği yol ve ABD ile birlikte ona yüklenen bölgesel misyonla iç politikadaki misyonun benzer bir paralellikte devam ettiğini savundu.

Hüsnü Mahalli, muhalefetin bu en aktif olduğu dönemin, dünyanın iyice otoriterleştiği bir zamana denk gelmesinin de muhalefetin işini zorlaştırdığına dikkat çekti. Amerika'da Trump gibi bir figürün olduğunu hatırlatan Mahalli, Batı'da da sürekli sağ, ırkçı, faşist ve radikal partilerin yükseldiğini, örneğin İtalya'da Meloni'nin Mussolini çizgisinden geldiğini belirtti. Batılı sağ partilerin demokrasi ve özgürlükleri umursamadığını ifade eden Mahalli, özellikle son üç yılda Ukrayna savaşlarından bu yana Batı toplumlarının Türkiye'deki tutuklamalar, insan hakları ihlalleri veya demokrasi meselelerini umursamadığını iddia etti. Amerika'nın Türkiye'deki olayları hiç umursamadığını, hatta Trump'ın bizzat "Erdoğan ben onu çok seviyorum, o beni çok seviyor. Ne dersem onu yapıyor" dediğini aktardı. Bu durumun, iktidarı dış politikadaki bataklıklarda kendine göre bir hevesle paralel olarak iç politikada da sertleşmeye cesaretlendirdiğini düşündüğünü belirtti. Bu derin analizler, www.avazturk.com okuyucularına daha geniş bir perspektif sunuyor.

Cumartesi günkü operasyonların ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in çok sert bir açıklama yaptığını hatırlatan Sunucu, Özel'in Erdoğan'a "Bana bu milleti sokağa davet ettirme, aklını başına topla" dediğini ve dün Zafer Partisi lideriyle görüşmesinde de belediye başkanlarının "esir tutulduğunu" söylediğini belirtti. Sunucunun Özgür Özel'in bu çıkışlarını sormak üzere olduğu anda Kuzey Irak'tan gelen acı bir haber, şehit sayısının 12'ye yükseldiğini duyurdu. Hüsnü Mahalli, metan gazından zehirlenerek şehit olan askerlerle ilgili olarak, eğer PKK ile bir barış süreci başlatılıyorsa, 2022 yılında kaybolan askerin PKK'ya sorulabileceğini, bu olayın bile işin ne kadar karmaşık olduğunu gösterdiğini ve niyetlerin test edilebileceğini düşündüğünü ifade etti.

DEM heyetinin İmralı'yı ziyaret ettiğini ve Erdoğan ile görüşmede CHP'ye yapılan operasyonların da gündeme geleceğini, ayrıca barış ve silah bırakma sürecinin Temmuz ayı civarında beklendiğini belirten Sunucu, bu gelişmelerin yeni anayasaya bir adım olarak okunup okunamayacağını sordu. Hüsnü Mahalli, bu sürecin üç beş günde sonuçlanacak bir süreç olmadığını, Devlet Bahçeli'nin DEM milletvekilleriyle tokalaşmasından, Abdullah Öcalan'ın mecliste konuşması talebinden bu yana 8 ay geçtiğini ve Öcalan ile beş-altı görüşme yapıldığını hatırlattı. Mahalli, DEM Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları Oruç'un ve Tuncer Bakırhan'ın açıklamalarının çok önemli olduğunu vurguladı. Tülay Hatimoğulları Oruç'un, bir yandan barış sürecinden bahsedilirken diğer yandan insanların tutuklanmasını ve ana muhalefet partisine yönelik operasyonların devam etmesini "kabul edilemez" bulduğunu, barışın sadece PKK ile değil, tüm Türk toplumu ve tüm partilerle olması gerektiğini söylediğini aktardı. Tuncer Bakırhan'ın da benzer bir tavırla, iktidarın yolsuzluk yapan kayyum belediyelerinden neden söz etmediğini sorguladığını belirtti. Mahalli, DEM eş başkanlarının bu tavrının, devletle PKK arasındaki "tırnak içinde barış süreci"nin tek boyutlu olduğunu, tam anlamıyla bir demokrasi için geçmişte HDP'li belediye başkanlarına yapıldığı gibi şimdi de CHP'li belediye başkanlarına yönelik davranışların kabul edilemez olduğunu göstermeleri açısından çok önemli olduğunu düşündüğünü ifade etti.

Özgür Özel'in belediye başkanlarının "esir" tutulduğu yönündeki açıklamasının "tehlikeli" bir kavram olduğunu dile getiren Hüsnü Mahalli, "Esir dediğiniz anda siz düşmansınız ya da iktidar sizi düşman olarak görüyor" yorumunu yaptı ve CHP'nin çıtayı yükselttiğini belirtti. Mahalli, iktidarın CHP'yi bu noktaya getirmesinin çok riskli olduğunu, muhalefeti sıkıştırıp tepki vermelerini sağlayıp üzerine çullanmayı düşünüyorsa bunun tehlikeli bir oyun olduğunu savundu. Bu durumun sadece muhalefet partileri için değil, Türkiye'nin bütünü için tehlikeli olduğunu vurguladı. Hüsnü Mahalli, iktidarın dışarıda aldığı risklere paralel olarak içeride çok daha fazla riski göze aldığını, dışarıda ABD ile birlikte çok tehlikeli planlar ve projeler yürüttüğünü, ancak Türk medyasının ve hatta muhalefetin dahi bunlarla ilgilenmediğini iddia etti. Mahalli, özellikle iktidarın Ortadoğu politikalarının "çok tehlikeli" olduğunu, bugün kimsenin görmediği ancak 3-5 sene sonra herkesin ne kadar tehlikeli olduğunu anlayacağını belirtti. Türkiye'nin "Osmanlı hilafetinin, Osmanlı sultanlığının devamıyım" dediği andan itibaren, Amerika'nın Ankara Büyükelçisi Thomas Barak'ın bile "Cumhuriyeti bırakın, Osmanlı'ya dönelim" diyebildiğini ifade eden Hüsnü Mahalli, bunun cumhuriyeti ortadan kaldırmak anlamına geldiğini dile getirdi.

Hüsnü Mahalli, iktidarın cumhuriyetin düşünsel, siyasi ve toplumsal kazanımlarından rahatsız olduğunu ve son 10 yılda ne yaptıysa bu kazanımlardan kurtulmak için yaptığını ve bu yolda devam edeceğini vurguladı. Tüm bu gelişmeler ışığında, Türkiye'nin sadece iç siyasi gerilimlerle değil, aynı zamanda dış politikadaki "tehlikeli planlarla" ve cumhuriyetin temel kazanımlarını sorgulayan bir anlayışla karşı karşıya olduğu görülüyor. Bu derinlemesine analiz, www.avazturk.com'da yayınlanarak okuyuculara ulusal ve uluslararası arenadaki karmaşık dinamikleri anlama fırsatı sunuyor. Ülkenin geleceğini şekillendirecek asıl büyük oyunun ne olduğu ve kimlerin hedefte olduğu, bu süreçlerin sonunda çok daha net bir şekilde ortaya çıkacak gibi görünüyor.