Türkiye'nin Kalbini Sarsan Felaket: Geride Bıraktığımız Yıkımın Acı Bilançosu

Türkiye'nin Kalbini Sarsan Felaket: Geride Bıraktığımız Yıkımın Acı Bilançosu

Bir yıl önce Türkiye'yi derinden sarsan ve milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, binlercesinin yaralanmasına neden olan depremlerin üzerinden zaman geçti. Yıkımın boyutları, nüfusta yaşanan dramatik düşüşler ve afetzedelerin yaşam mücadelesi detaylar

Türkiye, 6 Şubat 2023 sabahı, tarihindeki en yıkıcı depremlerden birine tanık oldu. 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem, sadece birkaç saat arayla 11 ilimizi derinden sarsarken, bu felaketin üzerinden bir yıl geçti. Kahramanmaraş merkezli depremler, Hatay'dan Diyarbakır'a, Adana'dan Malatya'ya kadar geniş bir coğrafyada milyonlarca insanımızın hayatını altüst etti.

İki depremde 53 bin 537 vatandaşımız hayatını kaybetti, 107 bin 213 kişi yaralandı. Yıkılan 38 bin 901 bina ve ağır hasar alan 200 bin 250 yapı, felaketin boyutlarını gözler önüne serdi.

Afetzede sayısı 691 bine ulaşırken, birçok kişi konteyner kentlerde yaşamaya başladı. Ancak depremin etkileri, yıkılan binalar ve kaybedilen canlarla sınırlı kalmadı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun verileri, depremden etkilenen illerde nüfusun azaldığını gösteriyor. Özellikle Adana, Adıyaman, Hatay, Malatya, Kahramanmaraş ve Osmaniye'de nüfus artış hızı negatif değerlere düştü. Hatay, yaşanan en büyük nüfus kaybının merkezi oldu.

Depremler sonrasında, birçok kişi yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldı. Kahramanmaraş ve Hatay başta olmak üzere, depremden en çok etkilenen illerin nüfusunda büyük düşüşler yaşandı. Hatay'ın nüfusu 141 bin 403 kişi azalırken, Kahramanmaraş'ta 60 bin 818 kişi, Adıyaman'da 30 bin 191 kişi, Adana'da 3 bin 808 kişi, Malatya'da ise 69 bin 855 kişi azaldı. Bu dramatik nüfus düşüşleri, depremin sosyal ve ekonomik etkilerinin ne kadar derin olduğunu ortaya koyuyor.

Depremden bir yıl sonra, yaşanan acının yaraları sarılmaya çalışılıyor. Ancak, konteyner kentlerde yaşam mücadelesi veren afetzede sayısının yüksekliği, yıkılan ve hasar gören binaların çokluğu, nüfusta yaşanan büyük düşüşler, depremin uzun süreli etkilerinin hafife alınamayacağını gösteriyor.

Felaketin ardından toplum olarak dayanışma içinde yaraları sarmak, afetlere karşı daha dirençli bir Türkiye inşa etmek zorundayız. Bu trajedinin, afet yönetimi ve şehircilik anlayışımızda köklü değişikliklere yol açması gerekiyor. Bir yıl sonra dahi, depremin getirdiği acılar ve dersler unutulmamalı; gelecekte benzer felaketlerin önüne geçebilmek için gerekli tüm önlemlerin alınması şarttır.