Türkiye'nin Saklı Kararı Şok Etti: Yeni Göç Dalgası Kapıda Ama Kapılar Kime Açık Kalacak?

Türkiye'nin Saklı Kararı Şok Etti: Yeni Göç Dalgası Kapıda Ama Kapılar Kime Açık Kalacak?

İran ve İsrail arasındaki gerilim tırmanırken, Türkiye olası bir mülteci akınına karşı sınırlarını kapatma kararı aldı. Ancak Ankara'nın asıl sürprizi, elit İranlılar için kapıların aralık kalacağı ihtimaliyle Türkiye'yi bekleyen karmaşık senaryolar.

Ortadoğu'da tansiyon yükselmeye devam ederken, İran ile İsrail arasındaki çatışmaların gölgesinde Türkiye'nin yeni bir göç dalgası tehdidiyle yüzleştiği gerçeği, Ankara'nın öncelikli gündem maddesi haline geldi. Yaklaşık üç saatlik bir ateşkesin ardından İran'ın İsrail'e yeniden füze saldırıları başlatmasıyla bölgedeki gerilim had safhaya ulaşırken, bu durumun Türkiye'nin sınırlarına yansımaları konusunda ciddi endişeler baş gösterdi. Uzmanlar, iki yıl boyunca sürebileceği öne sürülen bu çatışmanın, Türkiye halkının sormaktan korktuğu o kritik soruyu bir kez daha akıllara getiriyor: İran'dan kaçan mülteciler Türkiye'ye gelir mi? İsrail Savunma Bakanı Israel Katz'ın açıkça belirttiği gibi, saldırıların Tahran'daki yönetimi zayıflatmayı veya rejimi değiştirmeyi amaçladığı ve bu hedefin ABD Başkanı tarafından da desteklendiği düşünüldüğünde, Türkiye için olası senaryoların ciddiyeti daha da artıyor.

Böylesine kaotik bir durumda, yüzbinlerce İranlının Türkiye'ye akın etme ihtimali, Ankara'yı acil ve sert kararlar almaya itti. The Middle East Eye'dan Ragıp Soylu'nun haberine göre, hükümet, yeni bir göç dalgasını engellemek amacıyla geçtiğimiz yıl Eylül ayında muhtemel senaryolar üzerinde çalışmaya başladı bile. Kaynaklar, İsrail ve İran arasında geniş çaplı bir savaş patlak vermesi halinde, bir milyon İranlının Türkiye sınırına yönelebileceği gibi ürkütücü bir tabloyu ortaya koyuyor. Türkiye'nin, Suriyeli mülteciler konusunda toplumda yaşanan hassasiyetin ve gerginliğin bilincinde olduğu, bu konuda önemli dersler çıkardığı belirtiliyor.

Ankara yönetimi, Suriyeli mültecilerin toplumsal uyumda yarattığı zorluklardan edindiği tecrübeyle hareket ederek, olası bir İranlı mülteci akınına karşı şimdiden net bir duruş sergiliyor: İranlı mültecilere sınırları kapatma kararı alındı. Hükümet, acil insani yardıma muhtaç olanlar dışında hiç kimseyi kabul etmeme eğiliminde olacak. İranlıların vizesiz giriş hakkı devam etse de, sınırlarda ek önlemler sıkılaştırıldı. Ancak Türkiye'nin tek endişesi İranlılar değil; İran'daki 4,5 milyon Afgan'ın Türkiye'ye yönelmesi de ayrı bir kaygı konusu. Uzmanlar, şu an için böyle bir hareketliliğin gözlenmediğini belirtse de, potansiyel risk devam ediyor. Ayrıca, İran'daki Türkçe konuşan Azerbaycanlıların sınırda toplanması durumunda, Türkiye'de mülteci tartışmalarının yeniden alevlenebileceği ihtimali de mevcut. Davanın seyrini ve detaylarını yakından takip etmek isteyenler için https://www.avazturk.com gibi haber portalları da süreci anlık olarak aktarmaktadır. Ancak şu an için böyle bir gelişme de öngörülmüyor. Türk savunma kaynakları, geçtiğimiz hafta yaptıkları açıklamada, İran sınırında kontrolsüz bir göç hareketinin olmadığını ve gerekli askeri hazırlıkların yapıldığını vurguladılar.

Tüm bu endişelerin ve hazırlıkların ortasında, Türkiye için oldukça çarpıcı ve dikkat çekici bir senaryo daha beliriyor: İran'daki rejimin çökmesi durumunda, aralarında üst düzey yetkililerin de bulunduğu İranlı elitlerin Türkiye'ye sığınma ihtimali. Son yıllarda Türkiye'den gayrimenkul satın alan veya yatırım yoluyla vatandaşlık kazanan İranlıların sayısı hiç de az değil. İçişleri Bakanlığı verilerine göre, bu yıl itibarıyla 76 bin İranlı Türkiye'de oturma iznine sahipken, 2019'dan bu yana 35 bin İranlı ev satın aldı. Bu kişilerin arasında çok sayıda İranlı yetkili ve askerin de bulunduğu biliniyor. Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Reisi'nin ölümünün ardından, İran Meclis Başkanı Ghalibaf'ın İstanbul'da lüks dairelere sahip olduğu iddiası gündemi sarsmıştı.

İşte tam da bu noktada, Ankara'nın geleceğe dair aldığı o sarsıcı karar ortaya çıkıyor: Uzmanlar, İran'daki rejimin yıkılması halinde Türkiye'nin bu tür "elit" kişilere kapıyı tamamen kapatmayacağını düşünüyor. Yani, Türkiye genel mülteci akınını engellemek için sınırlarını kapatırken, İran'dan kaçan üst düzey yetkililere, zenginlere ve onların ailelerine, yani "İran'ın zenginine" kapısını aralık bırakma eğiliminde olacak. Bu durum, Türkiye'nin göç politikalarında uyguladığı çifte standardı açıkça ortaya koyarken, olası bir rejim çöküşünde Türkiye'nin sadece insani değil, aynı zamanda siyasi ve ekonomik çıkarlarını da gözeterek hareket edeceği, ancak bunun toplumda yeni ve derin tartışmalara yol açabileceği gerçeğini gözler önüne seriyor.