Ümit Özdağ Davası Neden Bir Haftadır Bekletiliyor?
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın 142 gün süren tutukluluğunun ardından görülen "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" ve "cumhurbaşkanına hakaret" davalarının duruşması, mahkemenin kararı bir hafta ertelemesiyle kamuoyunda büyük yankı uyandırdı...
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, tam 142 gün sonra hakim karşısına çıktı. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve cumhurbaşkanına hakaret suçlamalarıyla Silivri'de görülen dava, hem kamuoyunun hem de siyasi çevrelerin yakın takibindeydi. Duruşma öncesinde Silivri'deki Zafer Partisi otağını dolduran gönüllü yurtseverler, tahliye kararı beklerken, mahkeme heyetinin aldığı karar büyük bir şaşkınlık yarattı. Savcı, en son mütalaasında Ümit Özdağ için 4 yıl 6 ay hapis cezası talep etmişti. Ancak karar anında açıklanmadı.
Özdağ hakkındaki hukuki süreç, 19 Ocak'ta Antalya'da yaptığı bir konuşmanın ardından cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma açılmasıyla başladı. Bu suçlamaya, Kayseri olayları nedeniyle "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçu da eklendi. Zafer Partisi lideri, 21 Ocak'ta Kayseri olaylarındaki sözleri gerekçe gösterilerek tutuklandı. İlk kez 29 Nisan'da cumhurbaşkanına hakaretten hakim karşısına çıkan Özdağ'ın davası 10 Eylül'e ertelenmişti. Ancak bu kez, tutuklanma gerekçesi olan Kayseri olayları nedeniyle yeniden hakim karşısındaydı ve Silivri'deki duruşmada yaklaşık 3 saat boyunca savunma yaptı.
Ümit Özdağ, savunmasında tutukluluğunun nedeninin "yeni süreç" olduğunu ve hakkında dava açılmasının asıl sebebinin PKK terör örgütü başı Abdullah Öcalan'la yürütülen görüşmelere yönelik eleştirileri olduğunu ifade etti. Özdağ, PKK'nın ancak dizleri üzerine çökerek "teslim oluyorum" demesi durumunda muhatap alınması gerektiğini savunduğunu belirtti. Ayrıca Kayseri olaylarına ilişkin raporlarda Zafer Partisi'nin adının geçmediğini ve sağduya çağıran paylaşımlarının iddianamede yer almadığını vurguladı.
Özdağ, ülkenin bir "yargı krizinden" geçtiğini ve Anayasa'nın 10. maddesi ihlal edilerek muhaliflere "düşman hukuku" uygulandığını iddia etti. Yüz sene sonra tarih kitaplarında adının "Kayseri'de olayları kışkırttığı için yargılandı" diye değil, "PKK'ya güvenmeyin, anayasayı değiştirmeyin dediği için yargılandı" diye yazacağını belirterek dikkat çekti. Özdağ'ın savunmasının ardından avukatları da kendi savunmalarını sundu. Türkiye'deki yargı süreçlerinin derinlemesine analizlerini ve güncel gelişmelerini daha detaylı takip etmek isteyenler için https://www.avazturk.com adresi önemli bir kaynak olabilir. Mahkeme, savcılığın 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis talebi üzerine, ara kararında Özdağ'ın tutukluluğuna devam kararı verdi ve duruşmayı bir hafta sonraya, yani 17 Haziran Salı gününe erteledi.
Duruşmayı yakından takip eden SÖZCÜ Televizyonu yorumcuları, Ümit Özdağ'ın içerideki durumunun "siyasi bir tutukluluk" olduğunu ve tutukluluk halinin hukukla ya da kanunlarla bir ilgisi bulunmadığını sert bir dille eleştirdi. Kararın bir hafta ertelenmesi de "garip" olarak nitelendirildi. Yorumcular, sıradan bir vatandaşın davasında mahkemenin anında karar vereceğini, ancak Ümit Özdağ gibi 142 gündür içeride tutulan bir kişinin kararının bir hafta ertelenmesinin akıllara "pazarlık" ya da "siyasi bir müdahale" şüphesini getirdiğini dile getirdi. "Adalet Bakanlığı'nı arayalım da acaba bu bir siyasi dava mı?" sorusuyla, yürütmenin yargı üzerindeki büyük etkisine dikkat çekildi.
Programda, Ahmet Yavuz'un tweet'i üzerinden çarpıcı bir "dejavu" tespiti yapıldı. Ergenekon ve Balyoz davalarında mağduriyet yaşamış önemli bir isim olan Ahmet Yavuz, Özdağ duruşmasını izledikten sonra "tek kelime her şeyi anlatıyor: Dejavu" yorumunu paylaştı. Bu ifade, geçmişte yaşanmış bir olayın aynı şekilde tekrar yaşanması, yaşatılması anlamına geliyor. Yorumcular, FETÖ ile birlikte yol yürüyen iktidarın "palazlandığını" ve "öğrendiğini" belirterek, artık iktidarın tek başına bu süreçleri yönettiğini, soruşturma, gözaltı ve yargılama şekillerinin, uzun tutukluluk sürelerinin geçmişi çağrıştırdığını vurguladı.
Bu durum, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve İmamoğlu gibi diğer davalarda da görülen yürütmenin yargı üzerindeki büyük gölgesini bir kez daha gözler önüne seriyor. Yorumcular, "Artık bunu görmemek mümkün değil" diyerek, Türkiye'de adalet sisteminin işleyişindeki bu çarpıklığa dikkat çekti. 2010, 2011, 2012 ve 2013'lerde yaşananların tekrar yaşatıldığı, bu durumun yargıya olan güveni daha da sarstığı belirtildi.
Türkiye'deki yargı bağımsızlığına dair endişeleri artıran bu dava, bir kez daha siyasi davaların nasıl işleyebileceğine dair soruları gündeme taşıyor. Mahkemenin bir hafta sonra açıklayacağı kararın ne olacağı merakla beklenirken, Ümit Özdağ davası, ülke tarihinde siyasi içerikli davaların, yürütmenin yargı üzerindeki etkisinin ve uzun tutukluluk sürelerinin bir simgesi haline gelmiş durumda. Adalet arayışı ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ne kadar geçerli olduğu soruları ise havada asılı kalmaya devam ediyor.