Ünlü Menajerin Yaşamı Tehdit Altında, Mahkeme Kararı Nefes Kesti!

Ünlü Menajerin Yaşamı Tehdit Altında, Mahkeme Kararı Nefes Kesti!

Ünlü oyuncu menajeri Ayşe Barım'ın Gezi Parkı davası, mahkemenin tutukluluğunun devamına karar vermesiyle yeni bir boyut kazanırken, Barım'ın avukatlarının sunduğu dehşet verici sağlık raporuyla yaşananlar yürekleri ağza getirdi; ölüm riski altındaki ismi

Türkiye'nin sanat ve hukuk gündemini derinden sarsan bir dava, her geçen gün yeni ve endişe verici boyutlar kazanmaya devam ediyor. Ünlü oyuncu menajeri Ayşe Barım hakkında Gezi Parkı olaylarının "planlayıcısı" olduğu gerekçesiyle başlatılan soruşturma ve ardından gelen tutukluluk, kamuoyunun dikkatini üzerine çekmişti. Şimdi ise davanın ilk duruşmasında alınan kararlar ve mahkemeye sunulan çarpıcı bir sağlık raporu, tüm Türkiye'yi şoke etti. Bu makalede, Barım'ın yargılandığı sürecin detaylarını, hakkındaki iddiaları, kendini savunma biçimini ve duruşma salonunda yaşananları adım adım ele alacağız. Özellikle de davayı yakından takip edenlerin nefesini kesen ve Barım'ın avukatları tarafından mahkemeye sunulan sağlık raporunun ürpertici içeriği, olaylara tamamen farklı bir pencere açarken, bu davanın sadece hukuki değil, insani boyutunu da gözler önüne seriyor. www.avazturk.com olarak edindiğimiz bilgilerle, bu kritik dava sürecinin her ayrıntısını sizlere aktarmaya devam edeceğiz. Okumaya devam edin, çünkü bu haber, bir insanın yaşam mücadelesinin ve adaletin tecellisinin ne denli ince bir çizgide ilerlediğini gözler önüne sermekte!

ayse-barim.webp

Ayşe Barım'ın, Gezi Parkı olaylarını planladığı iddiasıyla 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme' suçundan tutuklu olarak yargılandığı davanın ilk duruşması, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya, başta Bergüzar Korel ve Halit Ergenç olmak üzere birçok ünlü isim destek için adliyeye akın etti. Ancak Korel ve Ergenç'in izleyici olarak duruşmaya alınmadığı belirtildi. Duruşma salonunda bulunan ünlüler, Ayşe Barım'ı görünce "Hoş Geldin Ayşe" diyerek alkışlarla karşıladı. Barım'ı gören Hande Erçel ve Serenay Sarıkaya'nın çok kilo vermiş olmasına üzülerek ağladığı, Barım'ın da ağlama krizine girdiği aktarıldı. Mahkeme, Ayşe Barım'ın tutukluluğunun devamına karar verdi ve ikinci duruşmanın 1 Ekim'de görüleceğini açıkladı. Ayrıca, aralarında Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Mehmet Günsur, Dolunay Soysert, Nejat İşler, Nehir Erdoğan, Hümeyra Adak, Rıza Kocaoğlu, Selma Ergeç, Şükran Ovalı, Zafer Algöz'ün de bulunduğu 12 ünlü isim ile gazeteci Enver Aysever hakkında tanık olarak zorla getirme kararı verildi. Enver Aysever'in duruşmaya gelmediği de belirtildi.

Barım'ın tutuklanmasına gerekçe olarak, "Gezi sürecinde sanatçıları organize ettiği, medya yoluyla kamuoyunu yönlendirdiği ve eylemlerin organizasyonuna katkı sunduğu" iddiaları öne sürülüyor. Savunmasında ise Ayşe Barım, hakkındaki tüm iddiaların asılsız olduğunu ve sosyal medyada kimliği belirsiz kişiler tarafından yayıldığını belirtti. 7 Ocak 2025'te büyük iftiralarla dolu bir kampanyanın başladığını, genç bir oyuncu üzerinden para kazandığı iddiasıyla şikayetçi olduklarını anlattı. Daha sonra sektörde tekelci olduğu, şantaj yaptığı ve Gezi Parkı'na zorla götürdüğü iddialarıyla "darbeci" biri olarak hedef gösterildiğini ifade etti. Barım, "Ben onların patronu değilim. Menajeriyim. Her gün oyuncularımı ararım. Ben işimi güzel yapan biriyim" diyerek kendisini savundu. Oyuncularının kendiliklerinden Gezi'ye gittiklerini, kimsenin kendilerini yönlendirmediğini söylediklerini ve bu ifadelerin iddianamede yer almadığını, bu durumdan korktuğunu dile getirdi. Ayrıca, Gezi Parkı olayları sırasında yurt dışında ve Ege kıyılarında olduğunu, sadece bir kez Gezi Parkı'na gittiğini belirtti ve kimseyi yönlendirmediğini, tıpkı 15 Temmuz mitingi ya da 6 Şubat depreminde olduğu gibi kendisinin de orada olduğu için gittiğini ifade etti. Barım, aleyhindeki delillerin çarpıtılarak iddianameye konduğunu, lehine olan hiçbir delilin ise iddianameye eklenmediğini vurguladı.

Ayşe Barım, savunmasının son kısmında cezaevindeki sağlık durumuna dikkat çekerek tahliye talebinde bulundu. 162 gündür cezaevinde olduğunu ve ağır hastalıkları bulunduğunu belirtti. Kalbinde altı ayrı hastalık tespit edildiğini ve son derece sağlıksız bir şekilde Silivri'de yaşam mücadelesi verdiğini söyledi. Yaptığı konuşmada gözyaşlarını tutamayan Barım, "Ben hükümeti yıkmaya teşebbüs etmedim. Benim ülke sevgimin, saygımın böyle ayaklar altına alınmasına isyan ediyorum" dedi. Doların 40,00 TL, Euro'nun ise 46,93 TL seviyelerinde olduğu bu ekonomik çalkantılı günlerde, yargı süreçlerinin bu denli hassas ve dikkat çekici bir şekilde ilerlemesi, kamuoyunun hem hukuki hem de insani açıdan beklentilerini yükseltiyor.

Ancak bu davanın en kritik ve yürekleri burkan detayı, mahkemeye sunulan sağlık raporu oldu. Avukatları, Ayşe Barım'ın kalbinde ve beyninde toplam dokuz farklı ciddi hastalığı bulunduğunu, cezaevinde hayati risk taşıyan sağlık sorunlarıyla mücadele ettiğini ve son altı ay içinde defalarca bayıldığını belirtti. 20 Mayıs, 30 Mayıs ve 11 Haziran tarihlerinde yapılan tahliye taleplerinin reddedildiği, Barım'ın 5 Haziran'da hücresinde tekrar bayılması üzerine avukatlarının 11 Haziran'da "ani ölüm riski" nedeniyle tekrar tahliye talep ettiği ancak bu talebin de reddedildiği aktarıldı. Mahkeme tarafından Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'ne sevk edilen Barım için, dokuz kişilik uzman hekim kurulunca 2 Temmuz tarihli bir sağlık raporu hazırlandı. www.avazturk.com olarak elde ettiğimiz bu rapora göre, Barım'ın cezaevinde kalmasının yaşamını doğrudan tehdit ettiği açıkça ortaya konuldu. Raporda, kalıcı kalp pili takılmadığı takdirde ani ölüm riski bulunduğu, ayrıca beyninde daha önce takılmış iki stente rağmen yeni bir anevrizma oluştuğu ve bu baloncuğun patlaması durumunda beyin kanaması, felç veya ölüm olabileceği, mevcut konum nedeniyle müdahale edilemediği kaydedildi. Barım'ın avukatları, bu sağlık kurulu raporuyla birlikte yeniden tahliye başvurusu yaparak, Adli Tıp Kurumu raporu beklenmeden tahliye kararı verilmesi gerektiğini, aksi takdirde yaşanabilecek hayati sonuçlardan cezaevi yönetiminin ve mahkemenin sorumlu olacağını vurguladı. Bu durumda, ünlü menajerin hayatının pamuk ipliğine bağlı olduğu ve yargı kararının sadece hukuki değil, aynı zamanda bir yaşam mücadelesini de belirleyeceği apaçık ortadadır.