Washington'dan Çarpıcı Mesajlar ve Yeni Bir Ortaklık Çağı Başlıyor!

Washington'dan Çarpıcı Mesajlar ve Yeni Bir Ortaklık Çağı Başlıyor!

BD Büyükelçisi Tom Barak'tan Ortadoğu'ya dair şaşırtıcı perspektifler! Bölgede askeri müdahale devri kapanırken, Türkiye ile yeni bir ortaklık ve kritik bölgesel sorunlara eşi benzeri görülmemiş çözümler yaklaşıyor. Detaylar içeride!

Habertürk TV'nin İstanbul'daki ABD Büyükelçilik rezidansından yayınlanan ve Habertürk TV'den Sena Alkan'ın gerçekleştirdiği özel röportajda, Amerika Birleşik Devletleri'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barak, iki ülkenin son yıllarda pek çok iniş çıkış gören ilişkilerine dair tarihi nitelikte açıklamalarda bulundu. Amerikan dış politikasında köklü bir stratejik dönüşümün sinyallerini veren Barak, aynı zamanda Ortadoğu'daki mevcut karmaşaya ve gelecekteki olası çözümlere dair heyecan verici detaylar paylaştı. Bu röportaj, Ankara ile Washington arasındaki buzların eridiğine dair güçlü bir işaret olmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgenin kaderini etkileyebilecek yeni bir işbirliği döneminin kapılarını aralıyor. Makalemizin devamında bu önemli dönüşümün perde arkasındaki çarpıcı gerçekleri ve geleceğe dair ipuçlarını bulacaksınız, okumaya devam edin.

Büyükelçi Tom Barak, göreve başladıktan sonraki ilk açıklamalarından birinde Sykes-Picot Anlaşması'na atıfta bulunarak, askeri müdahalenin ve neo-con döneminin sona erdiğini vurgulamıştı. Bu söylem, Amerikan Başkanı Donald Trump'ın 202 Mayısı'nda Körfez ülkelerinde yaptığı "ulus inşası sona erdi" şeklindeki tarihi konuşmasıyla da örtüşüyor. Barak, "dünya çapında yeni bir strateji şekilleniyor" diyerek, bu değişimin sadece Ortadoğu'ya özgü olmadığını belirtiyor. Başkan Trump'ın felsefesinin "güç yoluyla refah ve barış" olduğunu ifade eden Büyükelçi, askeri müdahale ve rejim değişikliği fikrinin ne Amerika için ne de başka ülkeler için başarı getirmediğini savundu. ABD'nin artık sorumluluğu üstlenmek yerine, rehberlik edebileceğini, yön gösterebileceğini, etkileyebileceğini ve yardımcı olabileceğini; ancak her ülkenin kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini anlaması gerektiğini belirtti. Bu, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin "çocuk yetiştirmeye" benzetildiği bir dönemin kapanışı anlamına geliyor. Bölgedeki insanların hafızasında askeri müdahalelerin ve dayatılmış yaptırımların hala taze olduğunu kabul eden Barak, Osmanlı İmparatorluğu'nun "millet sistemi" gibi geçmişten dersler çıkarmanın önemini vurguladı. Amerikan dış politikasının bu radikal değişiminin bölgeye nasıl yansıyacağını görmek için okumaya devam edin.

Röportajın en kritik bölümlerinden biri, Suriye meselesi ve YPG/SDG'nin geleceğine dair çarpıcı açıklamalardı. Büyükelçi Barak, Mazlum Abdi'nin "entegrasyon olacak" yönündeki açıklamalarını memnuniyetle karşıladığını ve kendisinin bu süreci son derece sorumlu ve akıllıca yürüttüğünü belirtti. Yıllardır süren karşıtlıkların ve PKK, YPG ve SDG gibi yapıların birbirine karışmasından doğan kafa karışıklığının bu süreci zorlu hale getirdiğini kabul eden Barak, SDG'nin IŞİD'e karşı mücadelede Amerika'nın bir müttefiki olduğunu ancak Türkiye açısından PKK ile ilişkisinin karmaşık bir mesele olduğunu ifade etti. Suriye hükümetinin de tüm azınlık gruplarının sürece dahil edilmesi konusunda kararlı olduğunu belirten Barak, hedefin "tek ulus, tek halk, tek ordu" olduğunu vurguladı. Ancak, bu entegrasyon sürecine dair belirlenmiş net bir takvim ya da modalitenin henüz olmadığını, "yapının mimarisinin oluşturulduğunu" ve "noktalama işaretlerini belirleme aşamasında olunduğunu" ekledi. Bu karmaşık sürecin nasıl ilerleyeceğine dair daha fazla detayı keşfetmek için okumaya devam edin.

Suriye'deki hassas durum, özellikle Dürzi ve Bedevi çatışmalarıyla daha da karmaşık bir hal aldı. Büyükelçi Barak, Süveyda ve Dera gibi Şam'ın güneyindeki bölgelerde Dürziler ve Bedevilerin kendi zayıf yönetim ortamlarında yaşadıklarını, Esad hükümetinin onlara yardım etmediğini veya müdahale etmediğini belirtti. İsrail'in bu durumu, bölgenin adeta askerden arındırılmış bir bölge olması nedeniyle rahat karşıladığını ifade etti. Ancak 7 Ekim olaylarından sonra İsrail'in "sınırıma kimse yaklaşmayacak" diyerek daha sıkı bir koruma politikası benimsediğini ve bunun yanlış anlaşılmalara yol açarak İsrail'in Şam'daki hedefleri bombalamasına neden olduğunu açıkladı. Barak, bu talihsiz durumun bir kabile çatışması olarak başladığını ancak Suriye hükümetinin müdahalesi ve İsrail'in "daha düşmanca bir varlık" olarak algılamasıyla büyüdüğünü belirtti. Dürziler, Aleviler, SDG ve diğer tüm fraksiyonları kapsayan bir entegrasyon sürecine hızla geçilmesi gerektiğinin altını çizen Büyükelçi, İsrail ile ABD arasında Suriye meselesinde bir görüş ayrılığı olup olmadığı sorusuna, "görüş ayrılığı aynı zamanda diyalogtur" yanıtını verdi. Bu hassas dengelerin nasıl yönetileceğini anlamak için okumaya devam edin.

Yıllardır devam eden ve Türkiye ile ABD ilişkilerinde önemli bir pürüz teşkil eden F-35 savaş jetleri ve S-400 hava savunma sistemi meselesi hakkında da kritik bir mesaj veren Büyükelçi Barak, "kesinlikle bir çözüm bulacağız" diyerek umut verdi. Türkiye'nin sadece bir savunma ortağı değil, bölgesel bir parçaları olması gerektiğini vurgulayan Barak, iki ülkenin savunma alanındaki üretimle birlikte "tüm bölge için bu güvenlik mekanizmasının merkezi" olması gerektiğini belirtti. Bu meselenin 2017'den kalma ve yanlış anlaşılan bir konu olduğunu ifade eden Büyükelçi, gelinen noktada 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi ve NATO'nun Türkiye'den giderek daha fazla yardım beklemesi göz önüne alındığında, "kısa vadede bir çözüm görmeyi umuyoruz" ve "giderek yaklaşıyoruz" dedi. Bu tarihi adımın, Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir sayfa açıp açmayacağını görmek için okumaya devam edin.

Tüm bu gelişmelerin ışığında, Büyükelçi Tom Barak'ın Ortadoğu'daki rolü ve hedefleri netleşiyor. Başkan Trump'ın kendisine verdiği görevin "bir şeyler halletmek" ve "Türkiye ile daha iyi bir ilişki kurmak" olduğunu belirten Barak, kendisini bir diplomatten ziyade "sonuç isteyen" biri olarak tanımlıyor. Zira, patronu olan Başkan Trump'ın bir anlaşma sağlayıcı olduğunu ve burada sadece Boğaz'da dolaşmak için bulunmadığını, yardım etmek, ilham vermek ve gerçek bir ortaklık kurmak istediğini ifade etti. Bu bağlamda, Gazze'deki insanlık dramına ilişkin kişisel rahatsızlığını dile getirse de, profesyonel olarak ABD'nin Hamas ateşkes ilan edene kadar Filistin devletini tanımayacağı yönündeki net duruşunu yineledi. Ancak asıl çarpıcı olan, bölgedeki terörle mücadelede atılan somut adımlar oldu. Büyükelçi Tom Barak, sadece 6 gün önce, Türkiye ve Suriye ile birlikte yürütülen "en başarılı terörle mücadele operasyonlarından birinde" önemli bir IŞİD bileşeninin etkisiz hale getirildiğini ve Türkiye'nin bu operasyonda büyük rol oynadığını duyurdu. Bu işbirliği, İstihbarat Teşkilatı'nın (MIT) da etkin rol aldığı bu ortak operasyonun, ABD ve Türkiye arasında yeni bir stratejik işbirliği döneminin başlangıcı olduğunun somut kanıtı niteliğinde. Bu gelişme, Ortadoğu'nun geleceği için, özellikle de askeri müdahale dönemi sona ererken, diyalog ve diplomasi yoluyla barış ve istikrarın sağlanabileceğine dair umutları yeşertiyor. Bu kritik ve benzersiz gelişmeleri Avaztürk'ün haber portalı üzerinden takip etmek ve bölgedeki tüm dinamikleri anlamak için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.