Yargı Skandalında İsimler Tek Tek Deşifre Oldu
Yargıdaki "temizlik" operasyonuyla ilgili kan donduran gerçekler! Gözaltına alınan ünlü avukatlar, milyonluk rüşvet iddiaları ve perde arkasındaki karanlık ilişkiler... Bu haberden sonra yargıya bakışınız değişecek!
Türkiye, adalet sisteminin temellerini sarsan yeni bir skandal iddiasıyla çalkalanıyor. Usta gazeteci Akif Beki "yargıda temizlik" operasyonu, kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı. İki ünlü avukatın gözaltına alınmasıyla başlayan sürecin, aslında çok daha derin ve karmaşık bir rüşvet çarkının sadece görünen yüzü olduğu iddiaları, adalet mekanizmasına yönelik endişeleri zirveye taşıdı.
Bu makalenin devamında, sadece basit bir gözaltı operasyonu gibi görünen bu olayın arkasındaki inanılmaz detayları, milyonlarca liralık rüşvet pazarlıklarını ve bu çarkın içinde yer alan isimlerin itiraflarını okuyacaksınız. Akif Beki'nin satır aralarında işaret ettiği ve bugüne kadar üstü örtülen o büyük skandalın ipuçları, sizi hem şaşkınlığa uğratacak hem de adalet sisteminin geleceği adına endişelendirecek.
Akif Beki, programda yargıda büyük bir "bağırsak temizliği" beklentisi yaratıldığını ancak operasyonun şimdilik sadece iki avukatla, Mehmet Yıldırım ve Rezan Epözdemir ile sınırlı kalmasını eleştirerek söze başladı. Beki'ye göre bu durum, kamuoyunda gerçek bir arınma operasyonundan çok, hedefe konulmuş birkaç isim üzerinden yürütülen bir süreç izlenimi bırakıyor. Mehmet Yıldırım'ın, CHP lideri Özgür Özel'in "İBB dava borsası" iddialarında adının geçmesiyle, Rezan Epözdemir'in ise parayla tahliye kararı çıkarmak, FETÖ'ye yardım ve hatta askeri casusluk gibi ağır suçlamalarla gözaltına alındığı belirtildi.
Ancak skandalın fitilini ateşleyen asıl nokta, gözaltına alınan avukatların ilk ifadeleri oldu. Avukatların, kendilerine yöneltilen suçlamalar karşısında 2 milyon lira ve 150 bin dolar gibi fahiş "avukatlık ücretleri" aldıklarını söylemeleri, "Bu paralar rüşvetin kılıfı mı?" sorusunu gündeme getirdi. Akif Beki, bu noktada kritik bir uyarıda bulunuyor: "Rüşvet tek taraflı bir eylem değildir. Rüşveti veren kadar, o parayı alıp karşılığında karar veren hakim ve savcıların da bu soruşturmaya dahil edilmesi gerekir."
Ve işte Akif Beki'nin işaret ettiği o kan donduran gerçek: Bundan tam iki yıl önce, dönemin İstanbul Anadolu Başsavcısı, kendi adliyesinde dönen "akçeli işleri" tek tek Hakimler ve Savcılar Kurulu'na (HSK) ihbar etmişti. Bu ihbarların içinde parayla içerik engelleme kararları, rüşvetle hakim ve savcı ayarlanması, torpilli tahliye kararları gibi birbirinden vahim iddialar yer alıyordu. Beki, "O gün o ihbarların üstüne gidilseydi, belki de bugün bu skandalları konuşmuyor olacaktık. O ihbarlar neden sümenaltı edildi? O ihbarlarda adı geçen hakim ve savcılara ne oldu?" diye sorarak, bugünkü operasyonun aslında geçmişte üstü kapatılan daha büyük bir yolsuzluk ağının sadece bir parçası olabileceğini ima etti. Bu durum, yargıdaki "temizlik" operasyonunun ne kadar samimi olduğu ve adalete olan güveni yeniden tesis edip edemeyeceği konusunda derin şüpheler yaratıyor.