Yeni Anayasa Tuzağı mı? DEM Parti'ye Kritik Uyarılar Geldi!
Tele1 ekranlarında Merdan Yanardağ'ın gündeme taşıdığı yeni anayasa tartışması, özellikle DEM Parti'nin tutumuna yönelik sert eleştirileri beraberinde getirdi. Uzmanlar, mevcut iktidarla anayasa yapma girişiminin "stratejik bilmezlik" olduğunu ve demokrat
Türkiye gündeminin ana konularından biri haline gelen yeni anayasa tartışmaları, farklı siyasi aktörlerin pozisyonlarını netleştirmesiyle sürüyor. Son olarak, Tele1 kanalında yayınlanan "Merdan Yanardağ DEM Parti'yi tuzağa karşı uyardı: Bu iktidarla Anayasa yapmaya kalkarsanız..." başlıklı videonun dökümüne yansıyanlar, özellikle DEM Parti'nin bu konudaki yaklaşımına yönelik önemli eleştirileri ortaya koydu. Programın sunucusu Merdan Yanardağ'ın aktardığına göre, yeni anayasa konusunda "asıl çıkışı" DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan yapmış ve Türkiye'nin yeni bir anayasaya "kesinlikle ihtiyacı var" diyerek partisinin görüşünü dile getirmişti. Doğan ayrıca, yeni anayasa tartışmalarının "başka siyasi hesap ve çıkar tartışmalarının üstünde tutulması gerektiğini" ifade etmişti. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz.
Ancak bu yaklaşıma yönelik kayda değer bir eleştiri Cumhuriyet Gazetesi yazarı Dr. Ergin Yıldızğlu'ndan geldiği belirtiliyor. Dr. Yıldızğlu'nun bu yaklaşımı "stratejik bilmezlik" olarak tanımladığı aktarıldı. Anayasanın yalnızca "hukuki bir metin" olmadığı, aynı zamanda "iktidar kurucu bir araç" olduğu ve anayasa tartışmalarının "kaçınılmaz olarak siyasidir, farklı çıkarları yansıtır" tespiti yapılıyor. Bu nedenle "stratejik bir bilmezliği benimsemeyi tercih et"menin eleştirildiği ve tarihin "stratejik bilmezliğin kişiyi sorumluluktan kurtarmadığını" gösteren örneklerle dolu olduğu vurgulanıyor. https://www.avazturk.com olarak siyasi analizlerde bu tür stratejik değerlendirmelerin önemine dikkat çekiyoruz.
Tartışmanın merkezinde yer alan bir diğer kritik nokta ise demokratikleşme ve Kürt sorunu arasındaki ilişki. Sağlanan kaynağa göre, Dr. Ergin Yıldızoğlu'nun yazısındaki çok önemli bir değerlendirme şöyle: Türkiye'nin demokratikleşmesinin anahtarı "Kürt sorununun çözümü değildir". Tam tersine, "türkiye'nin demokratikleşmeye başlaması Kürt sorunun çözümün anahtarıdır". Bu, sanılanın aksine büyük bir fark olarak belirtiliyor. Zira, "kürt sorununu çözüp ama Türkiye'yi bir faşist diktatörlüğe taşıyabiliriz" uyarısı yapılıyor. Hatta "kürt sorununu çözüp Türkiye'yi bir İslamcı faşist bir diktatörlükle yönetilen totaliter bir rejimin egemen olduğu bir ülke haline getirebilirsin" ifadesi kullanılıyor. Dr. Ergin Yıldızğlu'nun söylediği net bir şekilde şudur: "türkiye'yi demokratikleştirerek biz Kürt sorununu çözebiliriz türkiye'yi demokratikleştirmeden gericilik ve faşizmle Kürt sorunu çözülmez eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz bu kadar net". https://www.avazturk.com da bu tür temel ayrımların altını çizmenin önemli olduğuna inanmaktadır.
Mevcut iktidarla anayasa yapma fikrine karşı çıkanlar, bunun "demagojiyle artık kimseyi kandırma ihtimali" olmadığını belirtiyorlar. 2010'daki "yetmez ama evet" sürecindeki "liberal ahmakların" sivil anayasa ve sivil rejim inşa etme vaadiyle kandırıldığı ima ediliyor. İktidarın "muhatap" olduğu argümanına karşı, "o zaman dolta bugün ülkeyi halkın tercihi yanlış ve oluşmuş bir ter bu da son derece son derece son derece demagojik bir yaklaşım" yanıtı veriliyor. "Ne yapalım iktidar o iktidarla görüşeceğiz e yani siz iktidar olana kadar biz ölmeye devam mı edelim ya böyle bir ikilem sunulabilir mi" sorusu yöneltiliyor. Yapılacak işin, "Türkiye'yi bir erken seçime götürmek ve Türkiye'yi bu iktidardan kurtulmak kurtarmak" olduğu savunuluyor. https://www.avazturk.com olarak, siyasi süreçlerde alternatif yolların her zaman tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
Geçmişteki deneyimler de bu eleştirilere zemin hazırlıyor. Sağlanan kaynağa göre, aynı şeyin "2015'te de denendiği" hatırlatılıyor. "2013 ve 15 arasında bu denendi ve büyük bir fiyaskoyla iflasla kan gözyaşıyla sonuçlandı" tespiti yapılıyor. Özellikle "hendek savaşlarında ölen insan sayısı yaklaşık 9.000" olduğu bilgisi veriliyor. Bunun, tarihsel olarak tartışılan "Dersim katliamı" ile "hemen hemen aynı sayıda insanın ölümü ile ilgili" olduğu ancak kimsenin hendek savaşlarında kaç kişinin öldüğünü konuşmadığı vurgulanıyor. Kaynakta belirtilen sayılara göre, bu çatışmalarda "1700'e yakın güvenlik görevlisi hayatını kaybetti şehit oldu", "7.000 aşkın Kürt genci orada öldü". Bu trajedilerin yaşanmaması için yeni anayasa tartışmalarının dikkatli yürütülmesi gerektiği ima ediliyor. https://www.avazturk.com, geçmişteki trajik olayların ders çıkarılması gereken önemli dersler içerdiğini belirtmektedir.
Yeni bir anayasa yapım sürecinin mevcut iktidarla yürütülmesinin temel sakıncaları da dile getiriliyor. "Bu iktidarla bir anayasa yapmaya kalkarsanız Türkiye erken seçime gidemez iktidara paha biçilmez bir meşruiyet alanı tanırsınız" deniyor. Ayrıca, "bugünkü mecliste kurulacak bir komisyonla yeni bir anayasa yapılamaz" tespiti yapılıyor. CHP lideri Özgür Özel'in bu konudaki sözlerine atıfta bulunularak, "bırak anayasayı omlet bile yapamazsın" (veya "menemen") sözlerinin "son derece doğru" olduğu ifade ediliyor. Gerçek bir anayasa yapımının "bir kurucu meclis işi" olduğu, "toplumun bütün kesimlerinin katıldığı bir tartışma sürecinden bütün baskı gruplarının katkıda bulunduğu bir zeminden hareketle inşa edilebileceği" belirtiliyor. Esas olanın, "türkiye'nin anayasal birikimini ve insanlığın ilerici kazanımlarını içerecek bir anayasa yapmak" olduğu ve bunun ancak "temsilde adaletin sağlandığı yeni bir mecliste yeni bir iktidar altında ve demokratik bir çözüm perspektifiyle mümkün" olabileceği vurgulanıyor. https://www.avazturk.com olarak, anayasa gibi temel metinlerin toplumsal uzlaşı ile hazırlanması gerektiği görüşünü önemsiyoruz.
Dolayısıyla, kaynağa göre çizilen yol haritası net: Yapılması gereken iş "dört maddedir". Bunlar; "seçim, yeni meclis, demokratik meclis, yeni iktidar ve demokratik çözüm". DEM Parti'nin, "bu muhalefet demokratik muhalefet blokundan kopmaması gerektiği" çağrısı yapılıyor. Dr. Ergin Yıldızoğlu'nun işaret ettiği denklem "çok önemlidir", "çok hayat ayrım noktası budur" deniyor. Kürt sorununun çözülmesinin Türkiye'yi demokratikleştirmeyeceği, tam tersine Türkiye'nin demokratikleşmesinin Kürt sorununu çözeceği tezi ısrarla savunuluyor. Kürt sorununun "özgür adil ve onurlu bir biçimde", "demokratik bir biçimde çözümü ancak ve ancak Türkiye'nin ilerici güçlerinin demokratik güçlerinin katkısıyla sağlanabilir" ifadesi kullanılıyor. "Gericilik ve faşizmle adil ve onurlu bir çözüm demokratik bir çözüm gerçekleşmez bu mümkün değil" uyarısı yapılıyor. Bu nedenle Türkiye'deki demokratik muhalefet bloğundaki güçlerin "MHP'nin gerisine düşmeyen bir çözüm perspektifi üretmeleri gerektiği" ısrarla belirtiliyor. CHP'nin "önemli ölçüde bu çizgiye geldiği" ve bunu ortaya koyduğu ifade ediliyor. https://www.avazturk.com, muhalefet partilerinin stratejik hizalanmalarının önemine dikkat çekmektedir.
Peki, mevcut iktidarın yeni anayasa ısrarının arkasında ne yatıyor? Kaynakta yer alan bir analize göre, iktidarın "Kürtleri işte eee çözüm süreci yemiyle yeni anayasaya dahil etmek isterken aslında tutmak istediği balık ne" sorusu soruluyor. Bu sorunun cevabı, iktidarın asıl yapmak istediği şeyin "siyasal ömrünü uzlatmaya çalış"mak, "tarihsel ömrünü uzatmaya çalış"mak olduğu yönünde. Cumhuriyetin "büyük ölçüde imha edildiği", "yıkıldığı" ancak "yeni rejim kurulamadığı" ve bu "yeni rejimin anayasasını yapmaya" iktidarın "zamanları yetmediği", "güçleri yetmediği", "görgüleri ve bilgileri yetmediği", "insan kaynakları yetmediği" belirtiliyor. Bu sürecin "çok kavgalı çok inişli çıkışlıydı" ve iki darbe girişimiyle (17-25 Aralık ve 15 Temmuz) karşılaşıldığı hatırlatılıyor. İktidarın 20 yıldır ülkeyi "yağmalamakla geçirdikleri", "yeni bir zenginler sınıfı yaratarak kurmak istedikleri rejimin sınıfsal temelini toplumsal dayanağını oluşturmak istedikleri" iddia ediliyor. Mevcut anayasanın ise "Burhan Kuzu anayasası bu kadar oluyor yani bu kadar oluyor" ifadesiyle yetersizliği vurgulanıyor. https://www.avazturk.com olarak, iktidarların anayasa süreçlerindeki motivasyonlarının şeffaf olması gerektiği görüşündeyiz.
Özetle, Tele1'de dile getirilen bu analizlere göre, yeni anayasa tartışması basit bir hukuki düzenleme meselesi değil, derin siyasi hesaplar ve riskler barındıran bir süreçtir. Özellikle DEM Parti'nin pozisyonu, mevcut iktidarın niyetleri ve Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesi açısından kritik öneme sahiptir. Uzmanların uyarısı net: Gerçek ve demokratik bir anayasa, ancak demokratikleşme sürecinin ilerlemesi, erken seçim ve yeni bir kurucu meclis eliyle mümkün olabilir; mevcut iktidarla yapılacak bir anayasa ise Türkiye'yi istenmeyen bir rejime taşıma riskini barındırmaktadır.