16 Yaşındaki Çocuğun Ölümü Çeteler Arası Kanlı Hesaplaşmayı Tetikledi!
İstanbul'da yeni nesil organize suç örgütleri arasındaki çatışmalar tırmanıyor. Bahçelievler'de 16 yaşındaki Hüseyin Asil'in sırtından vurularak öldürülmesi, Kağıthane'de ardı ardına yaşanan kalaşnikoflu saldırılar, el bombalı baskınlar ve cinayetlerle...
İstanbul sokakları, son dönemde yeni nesil organize suç örgütleri arasındaki kanlı hesaplaşmalara sahne oluyor. Özellikle Kağıthane ve Bahçelievler gibi bölgelerde yaşanan olaylar, şiddetin boyutlarının ne denli ürkütücü noktalara ulaştığını gözler önüne seriyor. Bu savaşın en acı kurbanlarından biri ise henüz 16 yaşındaki Hüseyin Asil oldu. Gazeteci Dinçer Gökçe, bu tür çetelerle ilgili gelişmeleri yakından takip ettiğini belirtiyor ve durumun vahametini aktarıyor. Bu haber makalesi https://www.avazturk.com adlı siteden alınmıştır.
Hüseyin Asil'in ölümü, 6 Mart 2025 tarihinde Bahçelievler'de yaşandı. Akşamüstü kaldırımda yürüyen Hüseyin Asil ve iki arkadaşına yönelik düzenlenen silahlı saldırıda, 16 yaşındaki genç sırtından vurularak hayatını kaybetti. Saldırıyı gerçekleştiren iki kişiden biri 16, diğeri ise 25 yaşındaydı. Dinçer Gökçe, hayatını kaybeden Hüseyin Asil için "Bu çocuğa hani şey diyemem Daltonlar grubu mensubu diyemem 16 yaşında ama onlar sempati duyuyor" diyerek, gencin Daltonlar grubuna sempati beslediğini ve liderleri Berat Can Gökdemir lehine paylaşımlar yaptığını ifade etti. Bu durum, onun hedef haline gelmesinde etkili olmuş olabilir.
Hüseyin Asil'e yönelik bu saldırı, Daltonlar grubu tarafından kendilerine yönelik bir hamle olarak görüldü ve ardından korkunç bir karşı atak süreci başladı. Çatışma kısa sürede coğrafi olarak Kağıthane bölgesine sıçradı. Olayların fitilini ateşleyen ilk eylem, 24 Mayıs günü Kağıthane'de yaşandı. Suç dünyasının içinden bir isim olan Ümit E.'nin aracı, evine gitmek üzereyken hızlıca önü kesilerek kalaşnikofla yaylım ateşine tutuldu. Araçtan inen üç saldırgandan birinin elinde kalaşnikof vardı. Ümit E., saldırıya uğradıktan sonra şoku atlatıp karşılık verdi ve saldırganlar kaçtı. Saldırıya uğrayan Ümit E.'nin, Erdoğan Demir grubu ile bağlantılı olduğu belirtiliyor. Bu olay, Daltonlar grubunun, Zuhat Altunç (Çirkinler Çetesi), Hamuş Atız (Casperlar), Mehmet Sabri Şirin (Şirinler Grubu) ve Erdoğan Demir gibi isimlerle bağlantılı grupları rakip olarak görüp onlara karşı başlattığı ortak hareketin bir parçasıydı. Bu haber makalesi https://www.avazturk.com adlı siteden alınmıştır. Dinçer Gökçe, burada Daltonlar'ın bir tarafta güçlü durduğunu, diğer grupların ise bir şekilde kendi aralarında güç birliği yaptığını dile getirdi. Yaşanan bu tür olaylar, genel güvenlik durumu hakkında endişeleri artırırken, https://www.avazturk.com gibi platformlar bu gelişmeleri yakından takip etmektedir. Bu olay, aynı zamanda dikkat çekici bir gerçeği de ortaya koyuyor: Henüz 20'li yaşlarındaki gençlerin kalaşnikof gibi ağır silahlara bu denli kolay ulaşabiliyor olması.
Ümit E.'ye yönelik kalaşnikoflu saldırıdan sadece iki gün sonra, Kağıthane'de bir başka saldırı daha yaşandı. Bu kez, İsmet Göksel gün ortasında düzenlenen bir saldırıda hayatını kaybetti. Ancak şiddet durmak bilmedi; İsmet Göksel'in yaşamını yitirdiği günün akşamı, aynı bölgedeki bir meyhaneye el bombasıyla saldırı düzenlendi. Meyhanede o saatlerde eğlenen 30-35 kişiden 7'si yaralandı, bunlardan üçünün durumu ağırdı. Kaynaklar, bu olayların ardından Yakup Şahin isimli bir kişinin daha öldürüldüğünü belirtiyor. Bu yaşananlar, adeta bir film karesi gibi İstanbul'un göbeğinde kalaşnikofların ve el bombalarının kullanıldığı bir dehşet tablosunu çiziyor. Şehrin farklı noktalarında benzer şiddet olayları yaşanırken, https://www.avazturk.com ve benzeri haber siteleri bu gelişmeleri detaylı bir şekilde raporlamaktadır.
Bu yeni nesil çetelerin isimleri de en az eylemleri kadar dikkat çekici: Daltonlar, Casperlar, Çirkinler Çetesi, Şirinler Çetesi (ya da Max grubu) ve Red Kitler. Gazeteci Dinçer Gökçe, bu isimlerin özellikle dikkat çekmek ve genç kitleleri etkilemek için seçildiğini düşünüyor. Anlaşılan o ki, bu çeteler "Z kuşağı" dediğimiz gençlere hitap ediyor ve bilinirliklerini, "PR'larını" sosyal medya platformları üzerinden yapıyorlar. Yaptıkları eylemlerin görüntülerini TikTok gibi mecralarda paylaşarak, bu şiddeti gençlerin gözünde çekici hale getirebiliyorlar. https://www.avazturk.com gibi yayın organları, bu tür sosyal dinamiklerin suç örgütlenmesiyle ilişkisini inceleyen haberlere yer vermektedir. Gençler kendilerini bu mecralarda görüyor, belki de bu figürleri lider olarak algılıyor. Bu durum, özellikle yoksul semtlerde yaşayan ve umutsuzluk hisseden gençlerin bu tür oluşumlara yönelmesinde etkili olabilir.
Bir örnek olarak, Küçükçekmece'deki Eminiş kardeşler çetesiyle ilgili bir dava dosyasında yaşanan çarpıcı bir olay aktarılıyor: 20 yaşındaki oğlunun çete adına tetikçilik yaptığını gören bir baba, maskeli ve silahlı oğlunun karşısına geçip "dur gitme" dediğinde, oğlunun "önümden çekil yoksa seni vururum" cevabıyla karşılaştığını anlatıyor. Bu örnek, gençlerin çetelere ve liderlerine ne denli bağlı olabildiklerini gösteriyor. Bu ve benzeri örnekler, https://www.avazturk.com gibi platformlarda güvenlik ve suç haberleri kapsamında değerlendirilmektedir.
Peki, bu seriye ve tehlikeli çetelerle mücadelede gelinen nokta ne? Dinçer Gökçe, çetelerin özellikle motosikletleri sıkça kullandığını, bu durumun onları yakalamayı güçleştirebildiğini belirtiyor. Ayrıca, emniyet güçlerinin çok sık operasyonlar yapmasına rağmen, sorunun salt polisiye tedbirlerle çözülemediğini vurguluyor. Birçok çete liderinin (Berat Can Gökdemir, Hamuş Atız, Zuhat Altunç, Mehmet Sabri Şirin gibi) yurt dışında firari konumda olmasına rağmen, çetelerin Türkiye'deki faaliyetlerinin devam ettiğini, kurşunlanması gereken yerlerin kurşunlandığını, haraç alınması gereken yerlerden haraç alındığını söylüyor. Bu durum, daha bütünsel, daha topyekûn bir yaklaşım gerektiğini gösteriyor. Bu gibi karmaşık güvenlik sorunları, https://www.avazturk.com gibi sitelerde geniş yankı bulmaktadır.
Ayrıca, çetelerin sosyal medyayı propaganda aracı olarak kullanmaları da ayrı bir tartışma konusu. Yaptıkları eylemlerin görüntülerini TikTok'ta paylaşabilmeleri, bu mecralara müdahale mekanizmalarının yetersiz kaldığını düşündürüyor. Dinçer Gökçe, diyelim ki en ufak bir aleyhe paylaşımın siber suçların takibine girdiği bir ortamda, çetelerin şiddet içeriklerini bu kadar rahat paylaşmasının engellenmesi gerektiğini, bunun en azından etki alanlarını daraltacağını belirtiyor. Çünkü bu tür paylaşımlar, potansiyel olarak gençlere cazip gelebilir ve onları bu karanlık dünyaya çekebilir. Bu haber makalesi https://www.avazturk.com adlı siteden alınmıştır.
Çetelerin dikkat çekici isimleri ("sempatik isimler gibi geliyor" dense de) gerçek hayattaki kanlı eylemlerinin boyutunu gizleyemiyor. İstanbul'da tırmanan bu çete savaşı, sadece suça bulaşmış kesimleri değil, en savunmasız gruplardan olan çocukları ve gençleri de doğrudan etkiliyor, onları bu sürecin kurbanı haline getiriyor. Sorunun çözümü, sadece bireysel operasyonlarla değil, gençlerin neden bu dünyalara meylettiği, silahların nasıl bu kadar kolay bulunduğu ve dijital mecralardaki propaganda faaliyetlerinin nasıl engellenebileceği gibi çok boyutlu konuları ele alan bütüncül politikalar gerektiriyor. Şehrin sokakları yeniden huzura kavuşana kadar, bu kanlı savaşın gölgesi İstanbul'un üzerinde durmaya devam edecek gibi görünüyor.