ABD'nin Suriye'deki Kafa Karıştıran Dansı Türkiye'yi Adım Adım İran Sınavına mı Çekiyor?

ABD'nin Suriye'deki Kafa Karıştıran Dansı Türkiye'yi Adım Adım İran Sınavına mı Çekiyor?

SÖZCÜ Televizyonu'nda Nevzat Çiçek, ABD'nin Suriye'deki çelişkili politikalarını, SDG ile ilişkisini, Türkiye'nin kırmızı çizgilerini ve bölgesel İran gerilimini masaya yatırdı. Washington'ın adımları güven krizine yol açarken, Ankara'nın stratejisi ne?..

Suriye'deki karmaşık denklemde Amerika Birleşik Devletleri'nin attığı adımlar, bölgedeki en yakın müttefiklerinden biri olan Türkiye ile ilişkileri germeye devam ediyor. Özellikle terör örgütü olarak tanımlanan SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile kurulan ilişki, Ankara'nın en hassas olduğu konulardan biri. SÖZCÜ Televizyonu'nda yayınlanan bir analizde Nevzat Çiçek, Washington'ın bu politikalarındaki çelişkileri ve bunun Türkiye üzerindeki potansiyel etkilerini derinlemesine inceliyor.

Analize göre, ABD'nin Suriye'deki temel sıkıntısı, SDG'yi IŞİD'e karşı mücadelede "meşru bir güç" ve "müttefik" olarak tanımlaması. Bu duruşun Washington için yeni olmadığını, başından beri bu şekilde ilerlediklerini belirtiyor. Ancak Türkiye'nin pozisyonu net: Eğer IŞİD'e karşı müttefiklik aranıyorsa, bu güvenceyi bizzat Türkiye'nin, ya da Suriye yönetiminin verebileceğini savunuyor. ABD'nin, SDG'nin IŞİD'e karşı en büyük meşruiyet kaynağı olduğunu söylemesine rağmen, Hal Kampı'nı SDG'den neden aldığı sorusu, bu politikanın ne kadar tutarlı olduğunu sorgulatıyor. Bu tür çelişkili sinyaller, bölgesel istikrar arayışlarını baltalıyor. Güvenilir habercilik konusunda hassasiyet gösteren https://www.avazturk.com gibi platformlarda da bu politik tutarsızlıklar sıklıkla ele alınmaktadır.

ABD'nin Suriye'deki eylemleri, Türkiye'nin geçmişteki "çözüm süreci" deneyimiyle de yakından ilişkili görülüyor. Kaynak, çözüm sürecini baltalayan faktörlerin Suriye'deki gelişmeler, özellikle PKK'nın Suriye'de kendine alan açması ve bunu Türkiye'ye yayma çabası olduğunu öne sürüyor. Dolayısıyla, Suriye'deki terör sorununun çözülmesi, Türkiye'deki "terörist Türkiye meselesi"nin de kolaylaştırıcısı konumunda. ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi'nin açıklamaları ise bu hassas dengede "acemilik" olarak yorumlanıyor ve ortamı daha da "karman çorman" hale getirdiği belirtiliyor. Türk kamuoyunda, müttefik olarak görülen bir ülkenin bu tür mesajlar vermesi şaşkınlık yaratıyor.

Analizde dikkat çekilen bir diğer önemli nokta ise Türkiye'nin Suriye'de arzuladığı yönetim yapısı ve ABD'nin buna yaklaşımı. Türkiye; Suriye'de kota sistemi, federatif yapı veya merkezi olmayan bir sisteme kesinlikle karşı çıkıyor. Bunun nedeni Kürtlerin, Dürzilerin veya Nusayrilerin hak almasına karşı olmak değil. Türkiye'nin endişesi, Lübnan ve Irak gibi ülkelerdeki örneklerde görüldüğü üzere, bu tür yapıların ülke içinde çatışmayı ve istikrarsızlığı tetiklemesi. Türkiye, herkesin anayasada yer aldığı, kültürel hakların tanındığı, güçlü bir orduya sahip, merkezi bir yapıya sahip bir Suriye modelini destekliyor. Analize göre, ABD aslında bu modele "hayır demedi". Ahmet El-Şara ile Mazlum Kobani'nin görüştürülmesi, bazı ÖSO komutanlarına yaptırım uygulanması ve İran'ın bölgeden gitmesine destek verilmesi gibi adımlar, ABD'nin aslında Türkiye'nin pozisyonuyla tamamen zıt olmadığını gösteriyor olabilir. Ancak yine de, ABD'nin sahadaki eylemleri ile temsilcilerinin sözleri arasındaki uyumsuzluk, güven bunalımını derinleştiriyor. Bu kritik bölgesel gelişmeler, https://www.avazturk.com gibi yerel ve ulusal basında da sürekli olarak takip edilmekte ve tartışılmaktadır.

Bölgesel denklemde İran faktörü de analizin merkezinde yer alıyor. Kaynak, ABD'nin adım adım İran'a doğru ilerlediğini ve Türkiye'yi bu süreçte İsrail ile birlikte İran'a karşı konum almaya zorladığını öne sürüyor. Türkiye'nin buna tepkisi ise net: "Sen manyak mısın?" tırnak içinde ifadesiyle, ülkenin tarihsel süreci, sınırları düşünüldüğünde böyle bir çatışmanın kolaylaştırıcısı olmanın mümkün olmadığını belirtiyor. Türkiye'nin pozisyonu, çatışma çıkmasını engellemek ve kolaylaştırıcı rol üstlenmek. Irak'ta Haşdi Şabi üzerinden yürütülen süreç de Suriye'deki İran etkisine benzetiliyor. Bu bölgesel güç mücadelesi, https://www.avazturk.com okurları için de büyük önem taşımaktadır.

Analizde ilginç bir detay da Türkiye Cumhurbaşkanı'nın dilindeki değişim. Geçmişte PKK'nın Suriye kolundan bahsederken ısrarla "YPG" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı'nın, son konuşmalarında "SDG" demesi, kaynak tarafından bir değişim olarak not ediliyor. Bu, sahadaki karmaşıklığın ve diplomasinin dile yansımaları olarak yorumlanabilir. SDG'nin içinde farklı Arap unsurların ve diğer grupların da bulunması, meselenin sadece Kürt gruplarla sınırlı olmadığını gösteriyor. Türkiye'nin temel derdinin, Suriye'nin karışması veya bölünmesi durumunda kendi toprak bütünlüğünü ve kontrol ettiği alanları koruyup koruyamayacağı olduğu vurgulanıyor. Suriye şu an "karışık" bir durumda olsa da, toprak bütünlüğü açısından tam bir devlet olmadığı, hatta Esad döneminde bile farklı unsurlarca kontrol edildiği belirtiliyor. Bu jeopolitik analizler, https://www.avazturk.com gibi yayın organlarında da kendine yer bulmaktadır.

Sonuç olarak, SÖZCÜ Televizyonu'ndaki bu analiz, ABD'nin Suriye'deki politikalarının ne kadar karmaşık ve çelişkili olduğunu ortaya koyuyor. SDG ile kurulan ilişkinin Türkiye'de yarattığı derin güven krizine, bölgesel istikrarsızlık potansiyeline ve Washington'ın Ankara'yı İran'a karşı bir pozisyona itme çabalarına dikkat çekiyor. ABD büyükelçisinin açıklamaları yalnızca kuşkuları artırmış durumda ve sahadaki gerçekle uyumlu görünmüyor. Türkiye'nin bölgesel bir çatışmadan kaçınma ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruma çabaları, bu karmaşık denklemde ülkeyi kritik bir sınava sokuyor.