Bu savaştan daha güçlü ve dinamik çıkabiliriz!

Bu kadar kirli, bu kadar ahlaksız ve bu kadar yıkıcı bir ittifakla karşı karşıya kalmadı bu ülke hiç.

Mübalağasız ifade edecek olursak; Kurtuluş Savaşı’nda ve Milli Mücadele sürecinde bile bu denli yıkım ve ihanet merkezli ittifaklarla karşılaşmadık biz.

O dönem, Mustafa Kemal’in Kuvay-i Milliye’ye toplumsal taban oluşturması için yol verdiği Yeşil Ordu bile bu denli bir ihanetin merkezine yerleşmedi.

Başındaki sarığından üzerindeki cübbesine, elindeki Kur’an’dan evindeki seccadeye kadar bir çok sebeple idam sehpalarına çıkarılan Alimler ve vatan sevdalıları için kurulan kumpaslardan az kumpaslarla karşı karşıya değiliz bugün.

Ellerinden gelse bugün Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun yolundan sapmamış yol arkadaşlarını şehirlerin meydanlarına kuracakları darağaçlarında asmaktan zerre imtina etmeyecekler.

Türkiye’nin kendi bölgesinde ve İslam coğrafyasında elde ettiği itibarın mimarlarını, sırf bu hizmetlerinden dolayı bir kaşık suda boğmak için can atıyorlar.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun İslam coğrafyasını karış karış gezerken gittiği hemen her yerde bir Türk’ü, Osmanlı’nın torunlarını görmenin heyecanı içerisinde oluşan izdihamları dindirmek için gür sesi ile “Esselamünaleykum” diye haykırışında kimyaları bozulanlar, Erdoğan’ın mikrofonu her eline alışında İslam coğrafyasının can damarlarını selamlayışında uykuları kaçanlar, bugün Türkiye ile İslam dünyası, ümmet arasında yıkılmış köprüleri yeniden inşa eden bu kadroları kurşuna dizmek için yanıp tutuşuyorlar. Çavuşesku örneği vermeleri bundan sevgili dostlar…

Erdoğan ve yol arkadaşlarını, çıkarmaya çalıştıkları bir iç savaşla sokak ortasında linç etmek için kurdukları hayalle ağızlarından akıttıkları salyalar ırmak olurdu desem abartmam.

Saddam, Kaddafi örneklerini vermeleri bundan canlar…

Kim bunlar peki?

Aslında hepsi bir bunların. Erdoğan’ı Haç’a çarpan Hilal olarak görüp dünyaları kararan Haçlı torunları…

Bu topraklara ekilen nifak tohumlarının, yanı başımızda yaşanan çatışma ve kaosla yeşeren genetiğiyle oynanmış filizleri…

Hangisini birbirinden ayırt edeyim ki bunların!

PKK, PYD, YPG…

Bunların siyasi bileşeni HDP, DTP…

Ve CHP…

O sözünü ettiğim Alimler ve vatanseverler için kurulan kumpasların fikir babası zihniyetin ürünü CHP…

O kumpaslar sonrasında başındaki sarığından üzerindeki cübbesine, elindeki Kur’an’dan evindeki seccadeye kadar bir çok sebeple idam sehpalarına çıkarılanların ayaklarının altındaki sehpaları tekmeleyen fikrin bugünkü temsilcisi CHP…

Ve FETÖ… Fetullahçı Terör Örgütü nam-ı diğer Paralel Devlet Yapılanması…

Yukarıda saydığım örgütler ve siyasi bileşenlerle siyasi parti maskesindeki ihanet merkezlerinin hemen tamamı ile müttefik olan FETÖ…

Kıblasi Tel Aviv secdesi Washington olan ağlak bir şarlatanın çevresinde kümelenip bu ülkenin birliğine ve bütünlüğüne, bu vatanın bağımsızlığına, milli egemenliğe kasteden Casusluk örgütü FETÖ…

Ve FETÖ gibi Vatikan’ın bu topraklarda örgütlediği tarikat/cemaat kamuflajlı ihanet merkezleri…

Atlatır mıyız?

Bu badireler de geçer mi?

Elbette atlatırız, elbette bu badireler de geçer…

Yeter ki biz birlik olalım; yeter ki son 12-13 yılda sadece bu topraklarda değil bütün bir İslam coğrafyasında yeniden atılan köprülere sahip çıkalım.

Biz bunu başarırsak emin olun ne içimizde ekilen nifak ve ihanet tohumlarından filizlenenler ne de onların toprağına su serpen küresel güçler başarıya ulaşabilir.

Bunu başarırsak bu savaştan daha güçlü ve daha dinamik çıkarız.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar