Büyüme Çakıldı, İşsizlik Rekor Kırdı, Faiz İndirimi Hayal mi Oldu?
Mesele Ekonomi YouTube kanalından Erdal Sağlam'ın son analizleri ışığında, Türkiye ekonomisinin güncel durumu, düşen büyüme, artan işsizlik rakamları, sıkışan piyasalar ve merakla beklenen ancak zorlaşan faiz indirimi sürecini derinlemesine inceliyoruz.
Türkiye ekonomisi, son açıklanan verilerle belirgin bir sıkışıklık içinde olduğunu gösteriyor. Mesele Ekonomi YouTube kanalında yayınlanan bir analizde, ekonomist Erdal Sağlam, ülkenin ekonomik gidişatını ve piyasalardaki son durumu detaylı bir şekilde değerlendirdi. Özellikle büyüme, işsizlik ve enflasyon rakamlarındaki olumsuz tablo, faiz indiriminin ne zaman başlayacağı sorusunu daha da karmaşık hale getiriyor.
Geçtiğimiz hafta açıklanan ilk çeyrek büyüme rakamı, beklentilerin altında kalarak yüzde 2 seviyesinde gerçekleşti. Bu oran, ekonominin gidişatı hakkında ilk önemli işareti verirken, Erdal Sağlam'a göre bu rakam henüz 19 Mart'ta yaşanan finansal gelişmelerin ve faiz artışlarının tam etkisini göstermiyor. Sanayi ve tarım gibi mal üretimi kalemlerinde belirgin bir gerileme yaşandığı görülüyor. Beklenti, ikinci çeyrek büyüme rakamlarının çok daha kötü gelmesi yönünde.
Büyümedeki yavaşlamaya paralel olarak işsizlik rakamları da endişe verici bir sıçrama kaydetti. Nisan ayında açıklanan işsizlik oranı, hem manşet hem de geniş tanımlı işsizlikte bu kadar yüksek bir artışın daha önce görülmediği belirtildi. Manşet işsizlik oranı 0.6 puan artarak yüzde 8.6'ya yükselirken, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28.8'den yüzde 32.2'ye ulaştı; bunlar oldukça yüksek artışlar olarak değerlendiriliyor. Bu gidişatın devam edeceği ve işsizlikte herhangi bir "kalem oyununa rağmen gerçek tablonun saklanamayacağı" ifade ediliyor. Bu gelişmeler, toplumsal tepkilerin artmasına neden olabilir. avazturk.com olarak bu sosyal etkilerin de yakından izlenmesi gerektiğine inanıyoruz.
Genel ekonomik tabloda yaşanan bu sıkışıklık, piyasalardaki güvensizliği artırıyor. Özellikle reel sektörden gelen şikayetlerin belirgin şekilde arttığı gözlemleniyor. Ekonominin mevcut durumu, büyümenin düşük, işsizliğin yüksek ve piyasaların alev almış gibi sıkıntılı bir yapıda olduğunu gösteriyor. Ekonomi yönetiminin şu anda büyüme oranlarıyla ilgili olarak durumu bir "dengelenme süreci" olarak açıkladığı ve bunun sürdürülebilir yüksek büyümenin altyapısını oluşturduğunu savunduğu belirtiliyor. Ancak bu açıklama, büyüme ve enflasyon arasındaki ödünleşmeyi (trade-off) açıkça kabul etmek anlamına geliyor ki, bu durum daha önce Merkez Bankası yetkilileri tarafından bile reddedilmişti. Faizlerin yüksek kalıp iç talebi daraltmasının enflasyonu düşürmeye katkı yapacağı düşünülüyor. Biz de avazturk.com olarak bu ödünleşmenin ekonomik ve sosyal maliyetlerini değerlendirmeyi sürdüreceğiz.
Enflasyonla mücadelede de sıkıntılar olduğu aşikar. Ekonomi yönetimi, enflasyonun düşüşünü görmek için Mayıs ve Haziran ayı rakamlarından medet umuyor. Merkez Bankası'nın enflasyonu yüzde 30'un altına indirmeyi hedeflediği ancak bu hedefe ulaşmak için tüm kozlarını kullanacağı düşünülüyor. Kur bazlı hesaplamalara göre, Mayıs ayı enflasyonunun yüzde 2.2 civarında gelmesi bekleniyor. Bu durumda yıllık enflasyonun yüzde 37.99'dan yüzde 36.25'e düşebileceği hesaplanıyor. Haziran ayı enflasyonunun da yüzde 1.5 gibi gelmesi halinde, yıllık enflasyonun yüzde 35'lere inebileceği öngörülüyor. Ancak burada baz etkisi kritik bir rol oynayacak. Özellikle geçen yılın Temmuz ayında yapılan enerji ve köprü zamlarının bu yıl tekrarlanıp tekrarlanmayacağı, yönetilen ve yönlendirilen fiyatlardaki kamu zamlarının önümüzdeki dönem enflasyon hedefi için belirleyici olacağı vurgulanıyor. Eğer geçen yılki gibi zamlar olursa, Haziran sonundaki yüzde 35 hedefi tehlikeye girebilir. avazturk.com'un ekonomi ekibi olarak bu kamu fiyat ayarlamalarının enflasyon üzerindeki etkisini yakından izlemeye devam edeceğiz.
Piyasadaki bir diğer kilit konu ise faiz oranları. Merkez Bankası'nın halihazırda yüksek faiz oranları uyguladığı (fonlama faizi yüzde 48.99 civarında) görülüyor. Erdal Sağlam, Merkez Bankası'nın kısa sürede faiz indirmek istemediğini ve temkinli davrandığını düşünüyor. Goldman Sachs'ın bir analizi de, kurun ihracatçı şikayetleri nedeniyle hızlandırıldığını ve TL'nin değersizleştirildiğini, bu yüzden de Carry Trade girişinin durduğunu, faiz indiriminden sonra belki yeniden başlayabileceğini söylediğini aktarıyor. Yani Goldman'a göre Merkez Bankası, Carry Trade'i dışlamaya çalışıyor. Ancak Merkez Bankası'nın geçmişte hızlı döviz girişlerine izin vermesinin sonuçlarını (zararını ve enflasyon üzerindeki etkisini) görmüş olması gerektiği belirtiliyor. Faiz indiriminin zor olduğu, şimdi ise daha da zorlaştığı ifade ediliyor. Merkez Bankası'nın, faizleri düşürdükten sonra dövize yeniden talep olup olmayacağı endişesi taşıdığı düşünülüyor. Bu endişeler avazturk.com tarafından da önemli bulunuyor.
Öte yandan, ekonomik yönetim üzerinde siyasi baskılar ve reel sektörün şikayetleri devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yüksek faize tamamen karşı olduğunu ve bunu yüksek sesle söylemeye devam edeceğini belirtmesi, bu baskının en net göstergesi. Ekonomik gidişatın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tek yetkili ve karar alıcı olduğu sistemde, Erdoğan'ın ekonomiye bakış açısının değişmemesi nedeniyle istikrara kavuşmasının zor olduğu ifade ediliyor. Her an yeniden "NAS" politikalarına dönülme tedirginliğinin yaşandığı belirtiliyor. AKP içinde bile bu konuda bir kafa karışıklığı ve çaresizlik olduğu, aklı başında AKP'lilerin mevcut programı, daha kötüsü olmasın diye desteklediği ancak sonuç alınamadığını da gördükleri dile getiriliyor. avazturk.com olarak, siyasetin ekonomi üzerindeki etkisini her zaman vurguluyoruz.
Peki, faiz indirimi ne zaman başlar? Bu soru, hem enflasyon hesaplarına hem de döviz girişine bakılarak yanıtlanabilir. Döviz girişi olmadığı sürece likidite açığının devam edeceği ve bu durumun faiz indirimini zorlaştırdığı belirtiliyor. Mayıs ve Haziran ayı enflasyon rakamlarının Merkez Bankası'nın faiz kararı açısından çok önemli olacağı, ancak Mayıs rakamı çıktıktan sonra bile hemen yüzde 46 fonlama faizine dönülemeyeceği ifade ediliyor. Bu durumda en erken Temmuz ayında bir faiz indirimi olasılığı konuşuluyor, ancak bunun için de önceden iletişimin doğru kurulup piyasaya oturtulması gerektiği belirtiliyor. Siyasi atmosfer nedeniyle oluşan tedirginliğin yabancı yatırımcıyı ülkeye gelmekten caydırdığı, bu kadar yüksek faize rağmen risk gördükleri için gelmedikleri de bir olasılık olarak dile getiriliyor. Eğer Temmuz ayında faiz indirimi olmazsa, bu durumun Eylül ayına kalacağı ve siyasi iktidarın Eylül ayına kalacak bir faiz indirimini kabul etmesinin çok zor göründüğü ifade ediliyor. Çünkü piyasa alev almış gibi ve reel sektör şikayetleri artıyor.
Dış ticarette de sorunlar devam ediyor. Hem ihracatın kötü gittiği hem de Çin tehdidinin sadece dış pazarlar için değil, iç pazar için de tehlike oluşturmaya başladığı belirtiliyor. Yüksek faizden "nemalanma" (faiz geliri elde etme) nedeniyle tüketimin, özellikle de lüks mal ithalatının artmaya devam ettiği gözlemleniyor (örneğin ithal otomobil alımlarındaki hızlanma). Mevcut likidite açığı ve döviz girişinin durması, bu durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Merkez Bankası'nın net rezervlerinin (swap hariç, kamu hariç) bir haftada 1 milyar doların üzerinde azaldığı da son veriler arasında yer alıyor. Deprem konutlarının inşasının sektörü sürüklemesi dışında inşaat üretim endeksinin de aslında iyi durumda olmadığı belirtiliyor. KGF (Kredi Garanti Fonu) gibi mekanizmaların bir şekilde piyasaya gaz vermek için yeterli olacağı düşünülse de, ne kadar yeterli olacağı belirsiz. avazturk.com olarak bu dış denge ve likidite gelişmelerinin anahtar öneme sahip olduğunu düşünüyoruz.
Ekonominin bu sıkışık ve belirsiz ortamı değerlendirilirken, Merkez Bankacılığının ve kamu yönetiminde liyakatli olmanın önemi de Erdal Sağlam tarafından merhum eski Merkez Bankası Başkanı Rüştü Saraçoğlu örneği üzerinden vurgulandı. Saraçoğlu'nun, modern Merkez Bankacılığı'nın en önemli isimlerinden biri olduğu, liyakatli kariyer yolu (Line'da çalışma, öğrenme) ve dürüstlüğüyle (bankaların otel/uçak masraflarını kabul etmemesi, İngilizce kelime kullanmaması gibi) örnek bir bürokrat olduğu anlatıldı. Tapu değerlerinin gerçek değerin altında beyan edilmesi gibi vergi konularında da sorunlar yaşandığı, vergi dairelerinin yapay zeka ile gerçek değeri tahmin etmeye başladığı, ancak kalıcı çözümün belediye rayiçlerinin güncellenmesi olduğu belirtildi. Bu tartışmalar avazturk.com'un vergi adaleti gündeminde de yer bulmaktadır.
Rüştü Saraçoğlu'nun görevdeyken, liyakatli ekibiyle birlikte Merkez Bankası'nın ne kadar ciddi bir kurum olduğunu gösterdiği, para piyasalarını kurduğu (Yaman Törün'e kurdurttu) ve hatta Türkiye'de kredi kartlarının yaygınlaşmasına öncülük ettiği gibi detaylar paylaşıldı. Uluslararası alanda bile saygı gördüğü (IMF heyetlerinin kendisiyle görüşmekten gurur duyması) anlatıldı. En önemlisi ise, siyasi baskıya (Özal'ın kararlarına bile) gerekçelerle karşı koyabilme cesareti gösterdiği vurgulandı. Mevcut durumla kıyaslandığında bu dönemin "içler acısı" olarak değerlendirilmesi, liyakatin ve kurum bağımsızlığının önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Umudun, Türkiye'nin yeniden liyakatli insanlar tarafından yönetilmeye başlanması olduğu, çünkü ekonominin ancak bu şekilde istikrara kavuşabileceği belirtildi. avazturk.com olarak bu liyakat vurgusunu önemsiyoruz.
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi büyümede belirgin bir yavaşlama, işsizlikte rekor seviyede artışlar ve enflasyonla mücadelede devam eden zorluklarla karşı karşıya. Faiz indiriminin ne zaman geleceği, döviz girişine ve enflasyon rakamlarındaki düşüşün kalıcılığına bağlı olmakla birlikte, siyasi ve ekonomik dinamikler nedeniyle oldukça karmaşık bir hal almış durumda. Reel sektör sıkışık, güvensizlik artıyor ve piyasadaki hareketlilik birçok faktörün etkileşimiyle şekilleniyor. Liyakatli bir kamu yönetimi ve kurum bağımsızlığının önemi, geçmiş tecrübelerle bir kez daha ortaya konuluyor. avazturk.com olarak bu kritik gelişmelerin yakından takipçisi olmaya devam edeceğiz.