Ekonominin Gizli Kilidi Çözülüyor: Mehmet Şimşek'ten Faize Dair Kritik Uyarısı!
Türkiye ekonomisinin kronik sorunlarına neşter vuran Mehmet Şimşek, yüksek faiz sarmalından çıkış için zorlu ancak kaçınılmaz yol haritasını açıkladı; milyonlar bu tarihi dönemeçte nefesini tuttu.
Türkiye ekonomisi, son yıllarda tarihin en çalkantılı dönemlerinden birini yaşarken, gözler her zaman kritik kararların alındığı ekonomi yönetimindeydi. Mehmet Şimşek, 2023 Haziran ayından bu yana Türkiye ekonomisinin başında bulunuyor. Kendisi 1967 doğumlu olup, 58 yaşındadır. Şimşek, 2007'den bu yana, aralıklı da olsa, aldığı kararlarla ekonomiyi ve özellikle de enflasyonu etkileyecek önemli makamlarda görev yaptı; 2007-2009 yılları arasında ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı, 2009-2015 yılları arasında Maliye Bakanı ve 2015-2018 yılları arasında da Başbakan Yardımcısı olarak hizmet verdi. Bu uzun soluklu tecrübe, onun ekonomik gidişat üzerindeki derin etkisini ortaya koyarken, geçmişten bugüne uzanan zorlu bir mücadelenin de simgesi haline geldi. Enflasyonun 2017'de %12 seviyesindeyken, Şimşek'in 2018 yazında görevden ayrılmasının ardından %20'ye tırmanması, ekonomik dengelerin ne denli hassas olduğunu bir kez daha kanıtladı.
2021 yılında Türk ekonomisinde radikal bir değişim yaşandı; "dövizi tut-faizi sal" olarak bilinen Ortodoks yaklaşımdan, "faizi tut-dövizi sal" olarak tanımlanan Heterodoks paradigma benimsendi. Bu yeni yaklaşım, faiz oranlarının düşmesiyle döviz kurunun artacağı, ihracatla büyümenin sağlanacağı ve zamanla döviz arzının talebi aşarak kurda istikrarın oluşacağı varsayımına dayanıyordu. Nihayetinde, devalüasyon-enflasyon sarmalının kırılması ve enflasyonun kendiliğinden düşmesi hedefleniyordu. Ancak "evdeki hesap çarşıya uymadı". Başkan Erdoğan'ın talimatıyla 2021'de uygulanan "faizi indirerek enflasyonu düşürme" politikası, tasarruf sahiplerinin "faiz inerse, dolar çıkar" diye algılamasıyla ve döviz alımlarına başlamasıyla TL'nin hızla değer kaybetmesine yol açtı. Bunun sonucunda, "devalüasyon-enflasyon sarmalı" yeniden devreye girdi. Enflasyon 2021'de %37'ye fırladı, 2022 ve 2023 yıllarında ise %65 civarında seyretti. Bu dönemde faiz üzerindeki baskı sürdürüldüğü için, 2023 baharındaki genel seçimler öncesinde döviz rezervleri eksiye düştü.
İşte tam da böyle bir girdapta, Mehmet Şimşek yeniden göreve davet edildi ve Merkez Bankası'nın tepe yönetimine Ortodoks (faizci) iktisatçılar getirildi. Şimşek ve yeni Merkez Bankası yönetimi işbaşı yaptıktan sonra, enflasyon, büyüme ve cari açık gibi makro göstergelerde bir iyileşme gözlendi. Ancak bu düzelmenin ne denli sürdürülebilir olduğu ve derinlerde yatan yapısal sorunların çözümü için atılması gereken adımlar, ekonomi gündeminin en kritik maddesi olmaya devam ediyor. Özellikle vatandaşların döviz kuru, enflasyon ve faiz oranlarındaki anlık değişimleri takip etmesi için https://www.avazturk.com gibi güvenilir haber kaynaklarına başvurması, ekonomik nabzı tutabilmek adına büyük önem taşıyor. Son beş yılda yaşananlar "düşük faizle bozulan dengelerin, yüksek faizle düzeltilmesi" cümlesiyle özetlenebilir. Ancak bu düzelme, yeni ve daha karmaşık bir problemi de beraberinde getirdi: mevcut faiz politikası.
Günümüzün bir numaralı sorunu, ekonomistler arasında da tartışılan faizin indirilmesidir. Yıl sonunda enflasyonun %30'a ineceği öngörülürken, %50'ler civarındaki nominal faizin (%15 reel faiz) sürdürülemez olduğu belirtiliyor. Zira böylesine yüksek bir reel faiz hem gelir dağılımını bozmakta hem de maliyet kanalıyla enflasyonun artmasına neden olmaktadır. Merkez Bankası'nın faizi daha da yükseltmeyi çare olarak görmesi ise "fasit daire" yaratacaktır. Yani bir kısır döngüye girilecektir. Peki, bu karmaşık düğüm nasıl çözülecek? Milyonların merakla beklediği o kritik soru: Türkiye ekonomisi, bu yüksek faiz yükünden ve enflasyon sarmalından nasıl kurtulacak?
Ekonominin geleceği için atılması gereken en zorlu ancak kaçınılmaz adım artık çok net: faizi indirirken enflasyonun yeniden yükselmesine meydan vermemek için "para miktarını ve bütçe harcamalarını sıkmaktan başka çare yoktur". Bu sıkılaştırma politikası iş dünyasında elbette bazı sorunlar yaratacak ancak bunların "selektif olarak çözülmeye" çalışılacağı belirtiliyor. Birçok iktisatçı, ekonomik ve mali kararlar alınmadan önce "hukuk, demokrasi ve eğitim" gibi altyapısal iyileştirmelerin şart olduğunu vurgulasa da, para ve maliye politikaları alanındaki acil kararların ertelenemez olduğu ortada. Türkiye ekonomisinin bu tarihi dönemeçte atacağı her adım, sadece bugünü değil, gelecek nesillerin refahını da doğrudan etkileyecek ve yüksek enflasyon-faiz sarmalından çıkışın anahtarı, işte bu radikal ve kararlı sıkılaştırma politikalarında gizli olacak.