Erdoğan'ın İBB Başkanlığı Sırasındaki Şaşırtıcı Maaş Gerçeği Ortaya Saçıldı!

Erdoğan'ın İBB Başkanlığı Sırasındaki Şaşırtıcı Maaş Gerçeği Ortaya Saçıldı!

Türkiye siyasetinin en merak edilen sırlarından biri daha gün ışığına kavuşuyor; bu keşif, yılların birikimiyle dolu bir geçmişin kapılarını aralıyor ve okuyucuyu soluksuz bırakacak!

Türkiye'nin siyasi arenasında yıllardır tartışılan isimlerden biri, geçmişindeki mali detaylarla yeniden gündeme oturdu. Bu hikaye, 1990'ların ortalarına, İstanbul'un hızlı değişim yıllarında başlıyor. O dönemlerde şehir, büyük bir dönüşümün eşiğindeydi; yeni bir belediye başkanı seçilmişti ve halk, umut dolu gözlerle geleceğe bakıyordu. Ancak, perde arkasında neler döndüğü, yıllar sonra bile gizemini koruyan bir sır gibi saklı kalmıştı. Şimdi, bu sırlar yavaş yavaş çözülüyor ve ortaya çıkan parçalar, bir puzzle gibi tamamlanmayı bekliyor. İnsanlar, liderlerin kararlarının arkasındaki motivasyonları merak eder; işte bu merak, bizi o dönemin mali yapısına götürüyor.

1994 yerel seçimleri, İstanbul için bir dönüm noktasıydı. Mart ayında gerçekleşen oylama, şehri yönetecek yeni bir yüzü belirlemişti. Kazanan isim, halkın desteğiyle koltuğa oturdu ve hemen çalışmalara başladı. Ancak, göreve başladıktan kısa bir süre sonra, belediyenin iştirak şirketleriyle ilgili kararlar alınmaya başlandı. Bu şirketler, şehrin altyapısından kültürel etkinliklerine kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyordu. Belediye başkanının bu şirketlerle ilişkisi, sadece idari değil, aynı zamanda mali boyutta da şekilleniyordu. O yıllarda, belediye başkanlarının ek ödemeler alması yaygın bir uygulama mıydı, yoksa özel bir durum mu? Bu soru, yıllardır cevap bekliyordu ve şimdi, belgelerle desteklenen bir yanıt kapıda.

erdoganin-ibbden-aldigi-maas.webp

Dönemin ekonomik koşulları da göz ardı edilemez. Türkiye, enflasyonun yüksek olduğu, mali dengelerin hassas olduğu bir süreçten geçiyordu. Belediye bütçeleri sınırlıydı, halkın beklentileri büyüktü. Böyle bir ortamda, belediye başkanının mali durumu, hem kişisel hem de kurumsal açıdan kritik öneme sahipti. Şirket yönetim kurullarındaki atamalar, bu dengeleri etkileyebilecek nitelikteydi. İnsanlar, liderlerin fedakarlıklarını övürken, arka planda neler yaşandığını bilmek ister. Bu hikaye, işte o arka planı aydınlatıyor; adım adım, katman katman açığa çıkıyor. Belki de bu, siyasetin mali yüzünün en çarpıcı örneklerinden biri olacak.

Şimdi, o yıllara daha yakından bakalım. Seçimden hemen sonra, belediye yönetimi hızlı kararlar alıyordu. Haziran ayı gibi erken bir tarihte, belirli şirketlerde yönetim değişiklikleri gündeme geldi. Bu değişiklikler, sadece operasyonel değil, aynı zamanda finansal sonuçlar doğuruyordu. Belediye başkanının rolü, bu şirketlerde de etkiliydi. Halk, şehrin sorunlarıyla boğuşurken, üst düzeyde alınan kararlar sessizce ilerliyordu. Bu kararların detayları, yıllar sonra bile heyecan verici çünkü onlar, bir dönemin aynası gibi. Okuyucu, bu noktada merakını dizginlemeli; çünkü asıl sürpriz, hikayenin derinliklerinde yatıyor.

Konuyu daha da ilginç kılan, bu mali düzenlemelerin nasıl bir etki yarattığı. O dönemde, belediye başkanları için standart maaşlar belirlenmişti, ancak ek haklar devreye girebiliyordu. Bu haklar, "huzur hakkı" olarak bilinen ödemelerdi ve şirket yönetim kurulu üyelikleriyle bağlantılıydı. İstanbul gibi büyük bir şehrin belediyesi, birden fazla iştirak şirketine sahipti. Bunlar arasında altyapı, ulaşım, çevre ve kültür alanlarında faaliyet gösterenler vardı. Belediye başkanının bu şirketlerle ilişkisi, mali bir boyut kazanabiliyordu. Peki, bu ilişki ne kadar yoğundu? İşte burada, hikayenin dönüm noktasına yaklaşıyoruz.

Yıllar geçtikçe, bu konuyla ilgili spekülasyonlar arttı. Muhalif sesler, geçmişteki uygulamaları sorguladı; iktidar yanlıları ise dönemin şartlarını savundu. Ancak, somut belgeler olmadan tartışmalar havada kalıyordu. Şimdi, bu belgeler ortaya çıktıkça, resim netleşiyor. 1994'te başlayan süreç, 1995'e uzanıyordu ve her yıl, mali tablo biraz daha genişliyordu. Okuyucu, bu noktada nefesini tutmalı; çünkü detaylar, siyaset tarihine yeni bir sayfa ekleyecek nitelikte. Bu keşif, sadece bir kişinin mali geçmişini değil, bir dönemin yönetim anlayışını da aydınlatıyor.

Sonunda, parçalar birleşiyor. CHP'li bir milletvekilinin paylaştığı belgeler, her şeyi gün yüzüne çıkarıyor. Recep Tayyip Erdoğan, 1994'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sadece 2,5 ay sonra, beş ayrı şirketten huzur hakkı almaya başlamış. Bu şirketler arasında İSFALT, İSBAK, Dünya Ticaret Merkezi, İSTAÇ ve İSTON yer alıyor. O yıl, toplamda aylık altı maaş eşdeğerinde ödeme aldığı tespit edilmiş. Ertesi yıl, 1995'te ise huzur hakkı aldığı şirket sayısı yediye çıkmış; bunlara ek olarak Kültür AŞ ve Spor AŞ dahil olmuş. Böylece, aylık toplam sekiz maaşlık bir gelir elde etmiş. Bu durum, Türkiye'de aynı anda en çok yerden maaş alan kişi rekorunu da beraberinde getiriyor. Karşılaştırma yapıldığında, günümüz belediye başkanlarının benzer haklardan feragat ettiği görülüyor, ki bu da hikayeyi daha da düşündürücü kılıyor. Bu belgeler, siyasetin mali sırlarını açığa vururken, okuyucuyu derin bir tefekküre davet ediyor.