Göz Göre Göre Gelen Bir Cinayetin Korkunç Sırları Çözülüyor!

Göz Göre Göre Gelen Bir Cinayetin Korkunç Sırları Çözülüyor!

Eski bir polis memurunun işlediği akıl almaz cinayetin perde arkasındaki şoke edici ihmaller zinciri ve karanlık bağlantılar, ülkeyi derinden sarsacak gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Yıllar önce göz ardı edilen bir davanın bedeli, genç bir kadının hayatı

Değerli okuyucularımız, Türkiye siyasetinden toplumsal olaylara, adaletten suçun en derin labirentlerine kadar her zaman gerçeğin peşinde koşan bir haberci olarak, bugün sizlere nefesinizi tutarak okuyacağınız, hafızalarınızdan silinmeyecek, korkunç ama bir o kadar da ibretlik bir olayın detaylarını sunmaya devam edeceğim. Zira, Küçükçekmece'de yaşanan ve genç Ayşe Tokyaz'ın hayatına mal olan o menfur cinayet, yalnızca bir "kadın cinayeti" olmakla kalmayıp, altından çıkan korkunç gerçeklerle tüm ülkeyi sarsacak bir "sistem cinayetine" dönüşmüş durumda. Bu makale, sadece Ayşe'nin nasıl katledildiğini değil, onun ölümünün nasıl "göz göre göre" geldiğini, adaletin ve kamu sisteminin karanlık dehlizlerinde nelerin saklandığını gözler önüne serecek.

Bu vahşetin merkezindeki isim, eski polis memuru Cemil Koç. Habertürk TV'de Bahar Feyzan'ın moderatörlüğünü yaptığı programda Emrullah Erdinç'in aktardığına göre, Cemil Koç, iki yıl önce Diyarbakır'da Türkmenistan uyruklu Ecegül'ün katledilmesi olayıyla da bağlantılıydı. Emrullah Erdinç, o dönemde bu kişinin tutuklanmış olması halinde Ayşe Tokyaz'ın bugün hayatta olacağını açıkça belirtiyor. Ecegül'ün adli tıp raporuna göre tırnaklarında Cemil Koç'un DNA örnekleri bulunmuş, evde boğuşma izleri ve kan lekeleri tespit edilmişti. Hatta Ecegül'ün Türkmenistan'daki kız kardeşi de Cemil Koç tarafından darp edildiğini bildiğini ve polise gideceğini söylemiş, ancak sonrasında kardeşinin ölüm haberini almıştı. Emrullah Erdinç, Cemil Koç'un Ecegül'ün kız kardeşini arayarak "Sen benim başımı mı yakacaksın?" diye tehdit mesajları attığını da ifade ediyor. Bahar Feyzan, bu durumun, Cemil Koç'un eski polis olması nedeniyle soruşturmanın Diyarbakır'da tam anlamıyla yapılmadığını ve kapatılmaya çalışıldığını gösterdiğini vurguladı. Feyzan, tıpkı İstanbul'da olduğu gibi Diyarbakır'daki dosya için de mutlaka müfettiş görevlendirilmesi gerektiğini, aksi takdirde Ayşe'nin hayatta olacağını sözlerine ekledi.

Peki, Diyarbakır'daki bu soruşturma neden tam anlamıyla yapılmadı? Emrullah Erdinç'in ifadesine göre, Ecegül dosyasına ait iddianame tam iki yıl bekletildikten sonra bu senenin 4 Temmuz'unda hazırlandı ve Ayşe'nin hayatını kaybetmesinden sonra, yani 18 Temmuz'da kabul edildi. Bahar Feyzan, bu durumun "hantallık mı, yoksa kişinin eski polis olması nedeniyle bir kayırma mı?" sorusunu akıllara getirdiğini belirterek, Adalet Bakanlığı, Adli Tıp Kurumu ve emniyet içindeki olası sorunların ortaya çıkarılması gerektiğini dile getirdi. Zira Cemil Koç'un profili de dehşet vericiydi: Programda verilen bilgilere göre, Cemil Koç'un evli ve iki çocuk babası olduğu, ancak Ayşe'ye ve Diyarbakır'daki Ecegül'e evlenme vaadinde bulunarak onları kandırdığı ortaya çıktı. Kızlar ayrılmak istediğinde ise şiddet uyguladığı belirtiliyor. Dahası, Cemil Koç'un yasaklı madde kullandığı ve geçmişte beylik tabancasıyla sağa sola ateş açtığı için İstanbul'dan Diyarbakır'a sürüldüğü, ardından da meslekten ihraç edildiği ortaya çıktı. Kendisi ayrıca, kripto paradan elde ettiği ciddi servetiyle lüks bir hayat sürüyordu; oturduğu dubleks villanın değerinin en az 30 milyon lira olduğu, bir polis memurunun bu serveti nasıl edindiğinin de araştırılması gerektiği vurgulandı. Tüm bu detaylar ve daha fazlası için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

9 Temmuz günü Ayşe Tokyaz, son kez konuşmak üzere Cemil Koç'un Küçükçekmece'deki evine gitti. Ancak oradan bir daha canlı çıkamadı. Ayşe'nin kız kardeşi Esra Tokyaz, kardeşinin ayakkabısını evde görünce durumdan şüphelenerek karakola gitmeye karar verdi. Cemil Koç, eski bir polis olarak delilleri nasıl yok edeceğini biliyordu. Panik içinde bir arkadaşını eve çağırdı ve Ayşe'nin bedenini bir valize koydular. İlk durakları, Eyüp Sultan'daki bir benzin istasyonu oldu; 23 kilometrelik bu mesafeyi rahatlıkla katettiler, zira Cemil Koç'un bir polis kontrolüne denk gelmesi halinde "devrem hayırlı görevler" gibi jargonlarla geçebileceğine güveniyordu. Orada kamera fişlerini çektiler ve valizi başka bir araca naklettiler. Ardından, tanıştıkları bir taksici aracılığıyla, kişibaşı 500 bin liraya anlaştığı beş kişiyi buldu. Bu kişiler, valizi gömmek yerine, kokusu yüzünden rahatsız oldukları için bir ormanlık alana bıraktılar. Ayşe'nin naaşı, kız kardeşinin hızlı hareket etmesi ve polisin başarılı çalışması sayesinde 13 Temmuz'da bulundu.

Ancak bu olay, sadece bir cinayet vakası olmanın çok ötesinde. Bahar Feyzan ve Emrullah Erdinç'in defalarca altını çizdiği gibi, burada "sistemli" bir sorun var. Cemil Koç, Cinayet Masası'nda sorgulanırken susma hakkını kullandı ve hiçbir ifade vermedi, hatta "tanıdığım bir kurbanım ve tanıdığım bir kız kardeşi var, onların anısına saygıdan dolayı susma hakkımı kullanıyorum" gibi komik bir gerekçe sundu. Asıl amacının, karanlık bağlantılarının ortaya çıkmasını engellemek olduğu belirtildi. İstanbul Emniyet Müdürü Selami Yıldız'ın talimatıyla Cinayet Masası ekipleri çok hızlı ve etkili çalışarak bu karanlık ağın bir kısmını deşifre etmiş olsa da, mesleğini düzgün yapan polislerin bu "cani"yi yakalaması takdire şayan olsa da, meselenin kökeninde yatan sorunlara hala parmak basılamadığı bir gerçek. Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın artık ellerini taşın altına koyması, bu "karanlık bağlantıların" ve Cemil Koç'un servetinin kaynağının titizlikle araştırılması gerektiği vurgulanıyor. Hatta bu kişinin GSM kayıtlarından kimlerle görüştüğü, sadece cinayet günü değil, öncesindeki tüm bağlantılarının tek tek ortaya çıkarılması gerektiği belirtildi.

Ve şimdi, tüm bu detayların bizi getirdiği o acı gerçekle yüzleşme zamanı... 22 yaşındaki Ayşe Tokyaz'ın katledilmesi, sadece bir cani tarafından işlenmiş korkunç bir suç değildi. Emrullah Erdinç'in ifadesiyle, bu cinayet, Diyarbakır'daki soruşturmanın iki yıl boyunca göz göre göre hasır altı edilmesi ve Cemil Koç gibi bir caninin deliller ortadayken "delil yetersizliği" bahanesiyle serbest bırakılması yüzünden gerçekleşti. Programda açıkça belirtildiği gibi, Ayşe'nin gülüşü, aslında kamudaki bazı kişilerin eski polis Cemil Koç'u kayırması sonucunda soldu. Eğer o soruşturma zamanında dört dörtlük yapılmış olsaydı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanması beklenen Cemil Koç çoktan cezaevinde olacaktı ve Ayşe bugün hayatta olacaktı. Bu, sadece bir bireysel suç değil, yargının ve emniyetin bazı kademelerindeki ihmallerin, belki de daha da kötüsü, kasıtlı kayırmaların doğrudan sonucu olarak bir canın yitirilmesidir. Ayşe Tokyaz'ın davası, artık tüm ülkenin namusu haline gelmiş durumda. Ve soruşturmanın genişlemesi, Ayşe'nin kanının yerde kalmaması için, bu ihmallerde ve kayırmalarda parmağı olan tüm kamu görevlilerinin idari işlemle kalmayıp, yargı önünde hesap vermesi gerektiği, hatta cinayete yardım ve yataklık etmiş sayılmaları gerektiği gerçeğini bizlere acı bir şekilde haykırıyor. Bu karanlık bağlantıların tamamen deşifre edilmesi ve sorumluların en ağır cezaları alması, bir daha hiçbir Ayşe'nin bu denli bir ihmal zinciri yüzünden hayatını kaybetmemesi için tek umudumuzdur.