İsrail ve İran Ateş Topu! İşte Bilinmeyenler ve Büyük Oyunun Stratejik Detayları!

İsrail ve İran Ateş Topu! İşte Bilinmeyenler ve Büyük Oyunun Stratejik Detayları!

İsrail-İran çatışmasının bilinmeyen derinlikleri, balistik füze düelloları, istihbarat savaşları, propagandaların perde arkası ve küresel güçlerin rolleri Habertürk TV yayınında masaya yatırıldı. Uzmanlardan çarpıcı analizler ve geleceğe dair öngörülerle

Son günlerde tansiyonun zirveye çıktığı İsrail-İran hattında karşılıklı çatışmalar hız kesmeden devam ediyor. Habertürk TV'nin önemli konukları, Bursa Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doçent Doktor Ali Burak Darıcalı ve Emekli Hava Pilot Korgeneral Doktor Erdoğan Karakuş, bu kritik süreci tüm detaylarıyla değerlendirdi. Tahran'ın vurulduğu haberleriyle derinleşen çatışma sarmalının, aslında çok daha büyük bir oyunun parçası olduğu gözler önüne seriliyor.

Geçtiğimiz günlerde İran'ın İsrail'e balistik ve hipersonik füzelerle düzenlediği saldırılar, büyük yıkıma neden olduğu iddia edilen görüntülerle dünya kamuoyuna yansımıştı. Ancak İsrail'de sivil kayıpların tedbirler sayesinde az olduğu belirtilirken, İran'da 200'den fazla sivil kaybın ve çok daha fazla sivil alanın vurulduğu ortaya çıktı. Doçent Doktor Ali Burak Darıcalı, bu karşılıklı çatışma sarmalının bir süre daha devam edeceğini ancak savaşın maddi bir sürdürme maliyeti olduğunu vurguladı. İsrail, ABD ve Batı desteğiyle avantajlı görünse de, hava sahasının kapanması ve ticaretin durması gibi durumlar, ülkeyi uluslararası sistemden izole ediyor ve sürdürülebilirliğini zorluyor. Aynı şekilde İran'ın da zaten kötü giden ekonomisinin mevcut saldırılarla daha da zafiyet içine girdiği kaydedildi.

Bu karmaşık tablo içinde, İran'ın iki Mossad ajanını yakaladığını duyurması, istihbarat cephesinde yeni bir boyut açtı. Şüphelilerin evinde patlayıcı madde ve el yapımı bomba düzenekleri tespit edilmesi, İsrail istihbaratının sabotaj faaliyetlerine devam ettiğini gösteriyor. Korgeneral Erdoğan Karakuş'un da belirttiği üzere, bu ajanların nasıl yakalandığı büyük önem taşıyor; tesadüfen mi yoksa planlı bir faaliyet sonucunda mı? Eğer planlı bir operasyonla yakalandıysalar, İran istihbaratının karşı istihbarat (İKK) kapasitesinde ciddi bir kıpırdanma olduğu söylenebilir. Ancak Karakuş, bu şahısların muhtemelen İsrailli değil, İsrail tarafından eğitilip İran içine sokulan kişiler olduğunu düşünüyor ve İsrail istihbaratının İran içinde çok derin sızdığını belirtiyor. https://www.avazturk.com olarak bu istihbarat savaşlarının gelecekteki çatışmalardaki rolünü mercek altına alıyoruz.

Amerika Birleşik Devletleri her ne kadar bu duruma doğrudan dahil olmadığını söylese de, elektronik karıştırma ve istihbarat paylaşımı yoluyla İsrail'e çok ciddi destek verdiği düşünülüyor. Özellikle vurulan yerlerdeki hasar tespitinde ve hedef belirlemede ABD'nin uydu sistemlerinden İsrail'in faydalandığı ifade ediliyor. Öte yandan, kritik bir detay olarak, Avrupa'ya gideceği söylenen büyük bir Çin kargo gemisinin İran'a iniş yapması, Çin'in İran'a hava savunma sistemleri ya da başka teknik destek sağlıyor olabileceği yönündeki yorumları güçlendiriyor. Bu durum, bölgesel çatışmanın küresel aktörlerin de dahil olduğu çok katmanlı bir denkleme dönüştüğünü gösteriyor.

İran'ın elinde yaklaşık 3.000 balistik füze olduğu yönündeki açıklamalara rağmen, Korgeneral Karakuş bu sayının doğruluğuna inanmıyor. "Eğer öyleyse niye 100-150 tane atıyorsun, at o zaman 1000 tane, Demir Kubbe'nin daha da şaşırmasını sağla" diyerek bu iddiayı sorguluyor. İsrail'in 200 uçakla taarruz ederek nükleer tesisleri ve komuta kademelerini vurduğu iddialarına karşılık, Karakuş, İsrail'in neden İran'ın füze sistemlerini vurmadığını merak ediyor ve burada bir "oyun" oynandığını öne sürüyor. Bu oyunun temel amacı, İsrail'in dünyaya kendini acındırması ve Gazze'de yaptığının bir benzerini İran'da yaparken, elinde kalan birkaç füze ile Demir Kubbe'nin önleyemediği kısmı göstererek Batı'dan daha fazla yardım alabilmek.

Hipersonik füzelerin sesin 5 katı süratle geldiği için önlenmesinin çok zor olduğu ancak başlıklarının küçük olması nedeniyle verdiği zararın çok büyük olmadığı da belirtiliyor. Korgeneral Karakuş, Netanyahu'nun, İsrail'de birkaç kişinin ölmesini bile, Amerika ve Batı'nın İran'a karşı daha fazla yardımını çekebilmek için bir tuzak olarak kullanabileceğine inanıyor. Doçent Dr. Ali Burak Darıcalı da sivil kayıpların İsrail'in propaganda mekanizmasını işletmesi açısından çok önemli bir koz olduğunu ifade ediyor. Netanyahu'nun, sivil kayıplar olduğunda bundan "sevineceğini" çünkü bunun kendi halkına ve Batı toplumuna anlatacağı bir hikaye anlamına geldiğini belirtiyor. Özellikle Avrupa'nın tarih boyunca Yahudilerle yaşadığı hadiselerden kaynaklanan bir "anti-semitizm bekleşisi" olduğu ve Yahudi kayıplarının Batı medyasında ciddi derecede servis edildiği vurgulanıyor. https://www.avazturk.com olarak, çatışmaların bu kirli yüzünü, yani sivil kayıpları ve bunların propaganda amaçlı kullanımını onaylamanın asla mümkün olmadığını yineliyoruz.

İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatma gücüne sahip olmadığı, zira bunu yapmaya kalkmasının Amerika'ya müdahale için bir koz vereceği de Korgeneral Karakuş tarafından dile getiriliyor. ABD'nin, Körfez'i kapatmaya kalkması gibi bir "yanlış" yapmasını beklediği ve fırsat bulduğu anda "dost ve müttefiklerini koruma" bahanesiyle devreye gireceği düşünülüyor. Hava sahası ihlalleri konusunda ise, İsrail uçaklarının Suriye, Irak'ın kuzeyi ve Ürdün üzerinden Suudi Arabistan'a geçerek yakıt ikmali yapıp İran içlerine kadar girdiği detaylar paylaşılıyor. Gece saat 02.30'da, uçakların gözle görülmemesi için İran'ın radarlarının vurulduğu ve ardından F-35'lerin devreye girdiği, F-15 ve F-16'larla da derin operasyonlar yapıldığı belirtiliyor.

Korgeneral Karakuş, bir savaşta uçak kullanmanın füze kullanmaktan çok daha ucuz ve etkili olduğunu çarpıcı bir örnekle açıklıyor: "Bir F-16 hayatı boyunca 12.000 saat uçtuğu takdirde 36.000 bomba atar. Düşünebiliyor musun 36.000 füzeye eşittir bir F-16.". Normal füzelerin maliyeti 300 bin ila 1 milyon dolar arasında değişirken, F-16'dan atılan bombaların tanesi 100-200 dolar civarında. Bu durum, uçağı olan bir ülkenin gücünü boş yere pahalı füzelere harcamayacağını gösteriyor. https://www.avazturk.com bu maliyet ve etkinlik analizinin savaş stratejileri üzerindeki etkisini önemle vurgular.

Coğrafi olarak İsrail'in dar bir ülke olmasına karşın, İran'ın Türkiye'nin iki katından fazla geniş bir coğrafi derinliğe sahip olduğu belirtiliyor. Ancak Tahran gibi sıkı yerleşimin ve nüfus yoğunluğunun olduğu alanlarda sivil kayıpların yaşanması kaçınılmaz oluyor. Korgeneral Karakuş, Suriye, Irak ve Suudi Arabistan gibi komşu ülkelerin İsrail uçaklarının kendi hava sahalarını kullanmasını engelleyemediğini belirtiyor. Kara ve deniz sınırları belirli olsa da, havada herhangi bir sınır olmadığını, hava sahasındaki hakimiyetin ancak çıkabildiği yer kadar olduğunu ifade ediyor. İran'ın 1979'dan kalma F-4, F-14 ve F-5 uçaklarıyla hava gücünün İsrail'e göre zayıf kaldığı, Rusya'dan SU-35 alımıyla ilgili anlaşma yapsa da Rusya'nın bile bu konuda çekinceli davrandığı dile getiriliyor.

Tüm bu çatışmalar devam ederken, Amerika Birleşik Devletleri'nin Karadeniz'de nükleer bomba taşıyan B-52 uçaklarını uçurması dikkat çekiyor. Bu hamleyle ABD'nin Rusya'ya, İran'a yeterli yardıma kalkmaması yönünde bir uyarı gönderdiği düşünülüyor. Çünkü Rusya ve İran'ın, herhangi bir tehditle karşılaştıklarında birbirlerini tam manasıyla destekleyecekleri yönünde anlaşma yaptıkları biliniyor. Ancak B-52'lerin, eski tip bombaları doğrudan hedefe atmak yerine, uçaktan 1000-1500 km içerideki bir yeri vurabilen füzeler taşıması, ABD'nin stratejik derinliğini gözler önüne seriyor. https://www.avazturk.com olarak bu küresel güç mücadelesinin bölgesel çatışmalar üzerindeki etkisini derinlemesine araştırmaya devam edeceğiz.

Uzmanlar, önümüzdeki günlerde de benzer çatışmaların devam edeceği, hatta durumun farklı bir noktaya evrilebileceği konusunda hemfikir. Çatışmaların sadece tarafları değil, bölge ülkelerini ve dünya ekonomisini de olumsuz etkileyeceği aşikar. Bu karmaşık jeopolitik denklemde, her adımın titizlikle takip edilmesi ve doğru bilginin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.