İsrail'in Sarsılmaz Savunması Delindi: İran, Tel Aviv'i Vurarak Ortadoğu'daki "Algı Savaşı"nda Dengeleri Değiştirdi!

İsrail'in Sarsılmaz Savunması Delindi: İran, Tel Aviv'i Vurarak Ortadoğu'daki "Algı Savaşı"nda Dengeleri Değiştirdi!

Serdar Akinan'ın YouTube analizleriyle İsrail-İran geriliminin perde arkasını keşfedin. Tel Aviv'e yönelik saldırının İsrail'in dört katmanlı hava savunmasını nasıl aştığını, Ortadoğu'daki algı savaşlarını ve iki ülkenin askeri stratejilerini detaylı bir

Ortadoğu'da uzun süredir konuşulan ancak son ana kadar "kağıttan kaplan" olarak nitelendirilen İran'ın, İsrail'in kalbi Tel Aviv'i hedef alan balistik füze saldırıları, bölgedeki dengeleri ve süregelen "algı savaşını" kökten değiştirdi. YouTube kanalı "Serdar Akinan"da yayınlanan son analizlere göre, bu saldırı İsrail'in yıllardır süregelen dokunulmazlık algısını yerle bir ederken, İran'ın askeri kapasitesine dair ciddi soruları da beraberinde getirdi. Gelen görüntüler, İsrail'in dört katmanlı hava savunma kalkanının, tahmin edildiği kadar yeterli olmadığını gözler önüne serdi.

İsrail, 1940'larda kurulmuş genç bir devlet olmasına rağmen, askeri pratiğini adeta bir "gerilla" gibi, "100 metre koşmak" üzerine kurulu, nokta atışı yapan ve hızla geri çekilen "sprint" taktiğiyle inşa etti. Bu stratejinin en kritik örnekleri arasında Kasım Süleymani suikastı, Hizbullah lideri Seyit Hasan Nasrallah ve kadrolarının Pagerlar ve hava saldırılarıyla hedef alınması, hatta Esad rejiminin İsrail lehine zayıflatılması gösterilebilir. İsrail, bu saldırıları sosyal medya desteğiyle mükemmel bir şekilde kullanarak Ortadoğu'da tartışılmaz bir hegemon güç olduğu algısını pekiştirmeyi başardı.

Ancak İran, bu uzun süreli saldırılara karşı, "maraton koşar" olarak tanımlanan, zamana yayan ve uzun soluklu bir direniş stratejisi izledi. Kasım Süleymani'nin öldürülmesi gibi çok büyük provokasyonlara dahi "kırmızı bayraklar" ve "büyük cezalar" vaatleriyle karşılık verse de, pratik bir eylemde bulunmaması eleştirilere yol açmıştı. Ancak Devrim Muhafızları komutanının İsrail tarafından öldürülmesi, İran için bir dönüm noktası oldu ve bunu "savaş ilanı" olarak kabul ederek doğrudan karşılık verme kararı aldı. Bu noktada, bölgesel güç dengeleri üzerine yapılan detaylı analizler için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Coğrafi olarak bakıldığında, İsrail'in küçük ve yoğun nüfuslu yapısı, İran'ın ise Türkiye'nin yaklaşık 1.5 katı büyüklüğünde devasa bir coğrafyaya sahip olması, potansiyel bir savaş senaryosunda kritik farklar yaratıyor. İran'ın Atom Enerjisi Kurumu Başkanı'nın Natanz'daki radyoaktif sızıntı açıklamasını hatırlatan uzmanlar, İran'ın İsrail'deki nükleer tesislerine ilişkin son derece stratejik bilgilere sahip olduğunu ve bu bilgileri yayınladığını belirtiyor. Bu durum, İran'ın elindeki füzelerle İsrail'in nükleer tesislerini vurabileceği ve bunun küçük coğrafyaya sıkışmış milyonlarca İsrailli için nükleer serpinti gibi felaket senaryoları doğurabileceği endişesini ortaya koyuyor.

İsrail'in hava savunma sistemi, dört katmandan oluşuyor: Birinci katman, özellikle kısa menzilli roketlere ve havan toplarına karşı yüzde 90 başarı oranıyla bilinen Demir Kubbe (Iron Dome). İkinci katman, orta menzilli roketleri ve seyir füzelerini hedef alan Davut'un Sapanı (David's Sling). Bu sistemler, özellikle Hizbullah'ın gelişmiş füzelerine karşı geliştirilmiş olup, 40 ila 300 km arasındaki menzilde etkili olabiliyor.

Üçüncü katman, İran'ın balistik füzeleri gibi uzun menzilli tehditlere karşı koruma sağlayan Arrow 2 ve Arrow 3 sistemleridir. Bu sistemler, kıta karşıtı füzeleri atmosfer dışında imha edebilme yeteneğine sahip, İsrail'in Amerika ile birlikte 2017'de devreye aldığı son derece sofistike bir kalkan olarak biliniyor. Dördüncü ve son katman ise, düşük maliyetli dronlar ve küçük roketleri yüksek teknoloji lazer ışınlarıyla yok eden Demir Işın (Iron Beam) lazer sistemidir. Ancak son Tel Aviv saldırısı, bu katmanlı sistemlerin kritik anlarda yeterli olamayabileceğini gösterdi. Bu tür jeopolitik gelişmeler hakkında daha fazla analiz için, https://www.avazturk.com adresindeki güncel haberleri takip edebilirsiniz.

İran'ın hava savunma sistemi ise, eski Sovyetler, Çin ve yerli yapım karmaşık platformlardan oluşuyor. Birinci katmanda, S-300 muadili olarak görülen ve 300 km menzile sahip Bavar 373 füzeleri yer alıyor. İkinci katmanda ise, 2016 yılında Rusya'dan alınan ve uçak, seyir füzesi, balistik füze gibi hedefleri bertaraf edebilen S-300 PMU2 füzeleri bulunuyor. Bu sistemler özellikle Tahran ve nükleer tesislerin savunmasında kullanılıyor. Ancak son saldırılarda elektronik bozma nedeniyle bu sistemlerin istenen performansı gösteremediği, hatta Tel Aviv'in göbeğinin vurulduğu belirtiliyor.

İran'ın asıl vurucu gücünü ise İsrail'i hedef alabilecek balistik füzeleri oluşturuyor. Kısa menzilli Fattah 110 füzeleri (200-300 km), orta menzilli Zolfaghar (700 km) ve Kheibar (300-2000 km) gibi füzeler, İsrail ve Amerikan üslerini hedef alabiliyor. Daha uzun menzilli olarak, katı yakıtlı Sejil 2 füzeleri (2000-2500 km) ve yeni nesil Emad, Ghadr 110 (1800-2000 km) gibi füzeler de İran'ın envanterinde bulunuyor. Bu füzelerin miktarı tam olarak bilinmemekle birlikte, İran'ın İsrail'e uzun soluklu ve artan yoğunlukta cevap verebilme kapasitesini gösteriyor.

Tel Aviv'e yapılan bu saldırılar ve sosyal medyada hızla yayılan görüntüler, İsrail'in Ortadoğu'daki "tartışılmaz güç" algısına büyük bir darbe indirdi. Özellikle Amerikan medyasının canlı yayınlarına düşen Tel Aviv görüntülerinin, İsrail'in imajını sarsan önemli bir psikolojik etki yarattığı belirtiliyor. İsrail'in Mossad ajanları aracılığıyla gece görüş veya termal kameralarla çekilmiş hassas saldırı görüntülerini servis ederek yarattığı "ambiyans" ve "güç" algısı, İran'ın bu doğrudan darbesiyle ilk kez ciddi bir şekilde sorgulanıyor. Bölgedeki bu gelişmelerin detaylı analizi ve yansımaları için https://www.avazturk.com adresini kontrol edebilirsiniz.

Uzmanlara göre, İran bu süreçte Amerika'ya veya Türkiye'ye cephe açmak istemeyecektir. Özellikle Türkiye'deki Kürecik üssünden gelen radar bilgilerinin İsrail'e destek sağladığı bilinse de, İran'ın Kürecik'i vurma ihtimali "söz konusu değil" olarak değerlendiriliyor. Ancak İran, İncirlik Üssü'nün ABD tarafından kendisine karşı kullanılması durumunda vurma tehdidinde bulunmuştu. Amerika'nın da bölgedeki 40 bin askerine rağmen topyekûn bir savaşa girmeyeceği düşünülse de, Trump'ın olası kararları bu durumu değiştirebilir.

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun 14 günlük bir bombardıman sinyali vermesi ve İran halkını "kalkışmaya" davet etmesi, çatışmanın tırmanacağına işaret ediyor. İran kaynaklarına göre, İsrail topraklarında yaklaşık 500 hedefin vurulduğu iddia ediliyor; bunlar arasında Savunma ve Ekonomi Bakanlıkları, Hayfa'daki çeşitli noktalar, Gazze açıklarındaki bir platform ve Tel Aviv'in merkezi yer alıyor. Bu tırmanışın nihai hedefi, uluslararası güçlerin masaya oturmasını sağlayacak bir noktaya varmak olabilir. Ancak bu gerçekleşmezse, savaşın iki ana senaryosu var: Ya Molla rejimi çökecek ya da İran uzun soluklu direnişiyle İsrail'i "havlu atmak" zorunda bırakacak. Bu karmaşık sürecin her anını takip etmek ve güvenilir kaynaklara ulaşmak için https://www.avazturk.com sizinle.

Geçmişte Hizbullah'a karşı Lübnan'a karadan girme girişiminin "100 metre koşusu" gibi kısa süreli ve başarısız olduğunu hatırlatan uzmanlar, İran gibi devasa bir ülkeye kara harekatı yapmadan rejimi yıkmanın mümkün olmadığını belirtiyor. İran, teknoloji ve algı yönetimi konusunda İsrail kadar çevik olmasa da, "hantal yapısıyla" bile nefesini su altında uzun süre tutabilecek bir "maraton" koşucusu olduğunu kanıtladı. Önümüzdeki günler, bu "algı savaşı"nın ve askeri tırmanışın hangi yöne evrileceğini gösterecek, ancak bölgede kan akmaya devam edeceği maalesef bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Güvenilir ve detaylı haberler için https://www.avazturk.com adresini ziyaret etmeyi unutmayın.