Küresel Ekonomiyi Tetikte Tutan Gizemli Gerilim: Ortadoğu Piyasaları Nereye Sürüklüyor?
İran-İsrail çatışmasının gölgesinde, Fed ve TCMB'nin faiz kararları, petrol fiyatlarındaki kritik yükseliş ve küresel borsa hareketliliği mercek altında. Uzmanlar, Hürmüz Boğazı'nın kapanma riskinden, 1929 benzeri bir krize kadar uzanan senaryoları masaya
Ortadoğu'da devam eden gerilim, küresel piyasalarda belirsizlik rüzgarları estirmeye devam ediyor. İran, İsrail ve Amerika arasındaki tansiyon, Habertürk TV'deki "Selçuk Geçer" YouTube kanalında yayınlanan "Yüzde 100 ayı tuzağı | dolar altın borsa ekonomi" başlıklı videoda Selçuk Geçer ve Erol Polat tarafından detaylıca analiz edildi. Selçuk Geçer'in ifadelerine göre, bir yandan İsrail'in, diğer yandan İran'ın karşılıklı bombalamaları sürerken, ABD eski Başkanı Donald Trump'ın çelişkili açıklamaları da piyasaları teyakkuzda tutuyor ve "Amerika İran'a müdahale edecek mi, etmeyecek mi" beklentisi içinde yatay bir seyre neden oluyor. Petrol fiyatları 77 dolar seviyesine ulaşarak yükseliş eğilimini sürdürürken, altın 3360-3380 dolar gibi kısa bir bant aralığında sıkışmış durumda. Borsalarda ise, özellikle Asya piyasalarında belirgin satışlar gözlemleniyor.
Merkez bankalarının kararları da bu gerilimli ortamda yakından takip edildi. Selçuk Geçer'in aktardığına göre, ABD Merkez Bankası (Fed) faizleri %4.25-4.50 aralığında sabit tutma kararı aldı. Fed Başkanı Powell, tarifelerin fiyatları yükseltebileceği endişesini ve bu etkinin gecikmeli olarak oluşabileceği düşüncesini bu karara gerekçe gösterdi. Hatta, noktasal oylamalara (d-plot) bakıldığında, oy kullanan 7 önemli Fed başkanı bu yıl içerisinde herhangi bir faiz indirimi öngörmüyor. Bu durum, piyasaların iki faiz indirimi beklentisine rağmen, Fed'in faiz indirmeme konusunda daha inatçı bir tavır sergileyebileceğini gösteriyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) da faizleri %46 seviyesinde sabit tuttu. Selçuk Geçer, TCMB'nin bu kararını eleştirerek, eğer enflasyon gerçekten TÜİK'in açıkladığı gibi %35 ise ve Merkez Bankası buna inanıyorsa, %46'lık politika faizinin %11'lik pozitif bir fark yarattığını ve bunun çok yüksek bir pozitif faiz olduğunu belirtti. Geçer'e göre, eğer enflasyon düşüş eğilimindeyse ve piyasa beklentilerine inanılıyorsa, TCMB'nin faizleri indirmemesinin tek sebebi ya açıklanan enflasyon rakamlarına inanmaması ya da gerçek enflasyonu görüp ona göre pozisyon alması olabilir. Yüksek faiz oranlarının doları bu seviyelerde sabit tutma ısrarından kaynaklandığını savunan Geçer, bunun dövize olan eğilimi artırdığını ve sanayiciyi, üreticiyi, tarım erbabını, devlet bütçesini göz göre göre zarara uğrattığını ifade etti. Türkiye'nin brüt rezervlerinin 159.3 milyar dolar, net rezervlerinin 54.8 milyar dolar, takas hariç net rezervlerinin ise 35.5 milyar dolar gibi tehlike sınırında olduğunu da ekleyen Geçer, aylık 7.5 milyar dolarlık cari açık ve 166 milyar dolarlık kısa vadeli dış borç gibi verilerin dövize olan ihtiyacı net bir şekilde gösterdiğini vurguladı. Selçuk Geçer, İsviçre'de %0, Avrupa'da %2, Amerika'da %4.25 olan faiz oranlarına kıyasla Türkiye'deki %46'lık oranın, yabancılar için cazip bir döviz faizi ortamı yarattığını ancak bunun ülkeyi faiz batağına sürüklediğini savundu. Bu bağlamda, piyasa uzmanlarının dikkatini çeken https://www.avazturk.com gibi platformlar, bu tür jeopolitik risklerin küresel tedarik zincirleri ve enerji piyasaları üzerindeki potansiyel etkilerini mercek altına alıyor. (Bu cümle, kullanıcı talimatı üzerine makaleye eklenmiş olup, ilgili kaynaklarda geçmemektedir.)
Özellikle Hürmüz Boğazı'nın kapanma meselesi, küresel ekonomi için en büyük endişelerden biri olarak öne çıkıyor. Selçuk Geçer, bu boğazın arkasında Katar ve Suudi Arabistan gibi önemli ülkelerin de bulunduğunu ve kapanması durumunda dünya petrol akışının neredeyse %50 ila %70'inin kesilebileceğini belirtti. Shell CEO'sunun da bu durumun küresel bir ekonomik sıkıntıyı beraberinde getireceği uyarısını hatırlatan Geçer, sadece petrol fiyatlarının yükselmekle kalmayacağını, Avrupa ve Amerika'da enflasyonist baskıların daha da artacağını, pandemi sonrası yaşanan tedarik zinciri kırılmasına benzer bir durum yaşanarak küresel bir krize yol açabileceğini ifade etti. Erol Polat, risk algısındaki bozulmanın ilk olarak Asya borsalarında görüldüğünü ve Hong Kong'da %2, Tokyo'da %1.5, Tayvan'da ise %1.5-2 civarında düşüşler yaşandığını dile getirdi. Polimarket adlı bahis platformunun ABD'nin İran'ı vurma ihtimalini Haziran sonuna kadar %60, Temmuz sonuna doğru ise %70 olarak tahmin etmesi de gerilimin derinleşme potansiyeline işaret ediyor.
Böylesi bir belirsizlik ortamında yatırımcıların nasıl pozisyon alması gerektiği de ele alındı. Selçuk Geçer ve Erol Polat'ın oluşturduğu "S Portföyü", bu dalgalanmalardan en az etkilenmek ve yatırımda kalabilmek adına iyi bir örnek teşkil ediyor. Portföyün yaklaşık %51'i düşük riskli serbest para piyasası fonunda (DCB) tutulurken, kalan %40'ı yabancı para ağırlıklı varlıklara (Eurobond, kıymetli madenler, Avrupa hisseleri, blockchain ve petrol) dağıtılmış durumda. Özellikle jeopolitik gerilim dönemlerinde petrol fonlarının (AES fonu gibi) portföye küçük miktarlarda dahil edilmesinin doğru bir hamle olduğu belirtildi. İki uzman, portföyün iyi çeşitlendirilmesinin yatırımda kalmanın tek yolu olduğunu vurgulayarak, riskin "aç/kapa" şeklinde değil, temel varlık sınıflarında (yerli ve yurt dışı hisse senetleri, kıymetli madenler) mutlaka bir parça yatırım bulundurarak yönetilmesi gerektiğini savundu.
Tüm bu gelişmeler ışığında, piyasalardaki mevcut sakinliğin yanıltıcı olabileceği konusunda ciddi uyarılar yapılıyor. Selçuk Geçer, petrol fiyatları yükselmezken veya borsalarda keskin bir satış baskısı oluşmazken yaşanan bu durumu, "fırtına öncesi sessizlik" olarak niteleyerek, durumun daha da derinleşeceği ve köpüreceği izlenimini edindiğini belirtti. Erol Polat da bu genel kanaatin, işlerin daha da kötüleşeceği yönünde olduğunu teyit etti. Uzmanlar, Amerika'nın askeri olarak dahil olması durumunda tansiyonun yükseleceğini, petrol ve genel olarak enerji fiyatlarında sert artışlar yaşanabileceğini (bazı kuruluşların sene sonunda 130 dolar gibi Brent petrol tahmini olduğunu belirterek) ve bunun temiz enerji gibi alternatif alanlara da değerleme getirebileceğini ifade etti. En çarpıcı tahmin ise, eğer Hürmüz Boğazı kapanırsa, bunun küresel bir krizi tetikleyebileceği ve aynı 1929'da olduğu gibi büyük bir borsa ve finansal krizle karşı karşıya kalınabileceği uyarısı oldu. Selçuk Geçer'in belirttiği gibi, bu tür bir kriz onlarca yıl sürebilir ve bambaşka kapıları aralayabilir. Bu nedenle, piyasalardaki mevcut "sükunet" yanıltıcı olabilir ve Ortadoğu'daki gerilimin derinleşmesi, küresel ekonomiyi büyük bir sınavdan geçirecek, onlarca yıl sürebilecek, tarihi bir finansal krizi tetikleyebilir.