Los Angeles'ta göçmen baskınları ortalığı karıştırdı ülke gerilimi artıyor

Los Angeles'ta göçmen baskınları ortalığı karıştırdı ülke gerilimi artıyor

Los Angeles'ta ICE'nin düzenlediği göçmen baskınları sonrası başlayan protestolar hızla şiddete dönüştü ve Ulusal Muhafızların görevlendirilmesine yol açtı. Hak savunucuları, yönetimin kitlesel sınır dışı etme çabasıyla anayasal hakları ve yargı sistemini

Amerika Birleşik Devletleri'nde göçmenlik politikaları ve uygulamaları, özellikle Los Angeles gibi büyük şehirlerde tansiyonu doruğa çıkarıyor. Son günlerde Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) yetkililerinin şehir genelinde düzenlediği baskınlar ve düzinelerce kişiyi tutuklaması, geniş çaplı protestolara ve ardından şiddet olaylarına neden oldu. Beyaz Saray, yaşananlar üzerine Los Angeles'a 2.000 Ulusal Muhafız birliği gönderme kararı aldı ve bu adımı California'daki Demokrat liderlerin "vatandaşları koruyamadığı" gerekçesiyle açıkladı. Ancak bu durum, göçmen hakları savunucuları ve uzmanlar tarafından yönetimin taktiklerine ve kitlesel sınır dışı etme hedefli politikalarına yönelik eleştirileri daha da alevlendirdi.

Olaylar, ICE'nin şehir merkezinde ve Westlake bölgesinde gerçekleştirdiği baskınlarla başladı. Baskınlarda çok sayıda göçmen ve belgesiz kişi gözaltına alındı. Bunun üzerine protestocular, gözaltına alınanların serbest bırakılması talebiyle bir göçmen gözaltı merkezinin önünde toplandı. Protestolar hızla tırmandı ve polis, göstericilere karşı duman, ses bombası ve göz yaşartıcı gaz kullandı. Los Angeles bulvarları duman altında kaldı ve gaz kartuşlarıyla kaplandı. Protestolar ikinci gün de devam etti ve gerilim doruk noktasına ulaştı. ICE'nin Paramas'tan geldiği belirtilirken, protestocular onlara "burada hoş karşılanmıyorsunuz" mesajını verdi. Gözaltına alınanların çokluğu nedeniyle yerel bir gözaltı merkezinin aşırı kalabalık olduğuna inanılıyor. Milletvekilleri durumu bizzat araştırmak istediklerinde içeri alınmadıkları bildirildi. Eleştirmenler şeffaflık talep ederken, Beyaz Saray basın sözcüsü Caroline Levit, Başkan Trump'ın güney sınırındaki "kontrol altına alınmasına izin verilen kanunsuzluğu" ele almak amacıyla 2.000 Ulusal Muhafızın görevlendirildiğini duyurdu.

Trump yönetiminin göçmenlik karşıtı yürütme emirleri, ICE tarafından yapılan tutuklamalarda bir artışa ve bu tutuklamaların gerçekleştirilmesinde daha az takdire yol açtı. Yönetimin destekçileri bu yoğunlaştırılmış uygulamayı överken, gün ortasında yapılan tutuklamaların sayısındaki artış, göçmen toplulukları arasında korku yaratmış ve yasal süreç (due process) endişelerini artırmıştır. Bu noktada, Koalisyon İnsani Göçmen Hakları Los Angeles (Coalition for Humane Immigrant Rights of Los Angeles) Politika Direktörü ve göçmenlik avukatı Janette Sanipatin'in değerlendirmeleri önem kazanıyor. Sanipatin'e göre, yönetimin "ayaklanma" olarak adlandırdığı protestolar aslında halkın anayasal haklarını kullanmasıdır. Sanipatin, yönetimin tek amacının Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki en büyük kitlesel sınır dışı etme operasyonunu gerçekleştirmek olduğunu vurguluyor.

Janette Sanipatin, yönetimin bu amacına ulaşmak için anayasayı çiğnediğini ve insanların yasal süreç haklarını kullanmalarına izin vermediğini belirtiyor. Ona göre, göçmenlik mahkemesi söz konusu olduğunda yargı sisteminde denge ve denetleme mekanizmaları (checks and balances) mevcut değil. Federal yönetimin, yasalara uymuş ve yasal yollarla göçmenlik başvurusu yapmış kişilerin davalarını yargıçlardan reddetmelerini istediği durumlar yaşanıyor. Bir dava reddedildiğinde, insanlar adliyelerden ayrılırken, aynı federal binaların koridorlarında tutuklanabiliyorlar. Daha da endişe verici olan, bu kişilerin avukatlarına erişimlerinin engellenmesi. Avukatlar, müvekkilleriyle konuşmak, ne olduğunu, neden tutuklandıklarını ve nerede gözaltına tutulacaklarını anlamak istiyorlar ancak bu bilgilere erişimleri yasaklanıyor. Sanipatin, yasal temsilcisi olan kişilerin dahi bu kritik bilgilere ulaşamadığını, bunun da müvekkillerinin itiraz haklarını ve ülkede kalma haklarını korumalarını engellediğini ifade ediyor. Bu durum, federal dal ile mahkeme sistemi arasındaki denge ve denetleme mekanizmalarının aşındığını ve anayasa altında göçmenlerin sahip olduğu tüm koruma ve hakların zayıflatıldığını gösteriyor. Https://www.avazturk.com'da bu tür hak ihlalleri sıklıkla gündeme geliyor.

Sanipatin, yönetimin taktiklerini sürekli değiştirdiğini ve kitlesel sınır dışı etme sayılarını artırmayı hedeflediğini belirtiyor. Ülkede iki yıldan az süredir bulunan kişilerin sınır dışı edilme duruşması sürecini atlayan hızlandırılmış sınır dışı etme gibi yöntemlerin kullanıldığını söylüyor. Bu durumun bir "sayı oyunu" olduğunu, yönetimin mahkeme sürecinde yasal bir göçmenlik davası olan, idari süreç yoluyla yasal bir çare başvurusunda bulunan, iki yıldan uzun süredir burada olan veya yeşil kartı olan kişilere dahi önem vermediğini ekliyor. Hatta Sanipatin, ICE tarafından ABD vatandaşlarının bile tutuklandığı vakalar gördüklerini iddia ediyor. Ona göre yönetimin tek amacı, yargı sistemini aşmak ve insanları tehlikeye atmak. Ailelerin ayrıldığını, çocukların ailelerinden koptuğunu, ebeveynlerin çocuklarının önünde tutuklandığını ve çocukların dahi gözaltında tutulduğunu belirterek durumun insani boyutunu gözler önüne seriyor. Yönetimin, kamuoyunun dikkatini bu taktiklerden uzaklaştırmak ve protestoları "ayaklanma" olarak adlandırmak suretiyle durumu manipüle etmeye çalıştığını düşünüyor. Ancak insanlar protesto etme ve Birinci Değişiklik haklarını kullanma hakkına sahiptir.

Sanipatin, şiddetli protestoların yönetimin durumu kendi lehine çevirmesini kolaylaştırdığını kabul etmekle birlikte, yönetimin asıl amacının korku salmak ve insanların çalıştığı, kurallara uyduğu topluluklarda kitlesel sınır dışı etme baskınları düzenlemek olduğunu yineliyor. Ona göre, insanlar protesto etme, sevdiklerinin durumu hakkında bilgi alma hakkına sahiptir ve avukatların da müvekkillerinin nerede tutulduğunu bilme hakkı vardır. Ülkede hala göçmenlik davalarını veya ülkede kalma haklarını koruyabilecek süreçler mevcut olsa da, mevcut yönetimin yaşananları "sildiği" ve gözaltında tutulan insan sayısını gizlemeye çalıştığı görülüyor. Sanipatin ayrıca, ABD'deki medyanın göçmenlere ve ailelerine ne olduğuna odaklanmadığını, bunun da bir sorun olduğunu belirtiyor. Durumu "totaliter bir rejime benzeyen" bir yönetim ve "anayasanın aşınması" olarak tanımlıyor. Yönetimin her gün taktik değiştirdiğini ve mümkün olduğunca çok kişiyi tutuklamaya çalıştığını ekliyor.

DW News'in yayınına katılan bir diğer isim olan NBC News ve iHeart Radio'dan Jason Cabonia ise Los Angeles'taki son durumu aktardı. Cabonia, önceki günkü tutuklamaların ardından gerilimin devam ettiğini ve ICE ajanlarının bir Home Depot mağazasına giderek dışarıda bekleyen gündelik işçileri tutukladığını bildirdi. ICE ajanları ortaya çıkar çıkmaz protestocular hızla onları takip etti. Yerel polis (LAPD) kalabalığı dağıtmaya çalıştı ancak başarılı olamayınca göz yaşartıcı gaz kullanmak zorunda kaldı. Cabonia, iki taraf arasındaki gerilimin "son derece yüksek" olduğunu belirtiyor. Göçmenlik yanlısı aktivistler, tutuklananların anneler, babalar ve topluluk üyeleri olduğunu söylerken, federal hükümet onların aynı zamanda "ülkede yasa dışı oldukları için suçlu" olduklarını ve ülkede suçlu olamayacağını söylüyor. Https://www.avazturk.com da bu zıt bakış açılarını sıklıkla okuyucularına aktarır.

Jason Cabonia, Beyaz Saray'dan bir yetkilinin gösterileri "ayaklanma" olarak adlandırması üzerine bunun haklı bir endişe olup olmadığı sorulduğunda, durumun yakın zamanda sakinleşmeyeceğini düşündüğünü ifade etti. Ülkede yasa dışı olarak bulunan kişilerin burada kalma hakkına sahip olduğuna inanan insanların bu inançlarına "tutkuyla" bağlı olduklarını söyledi. Hükümetin ise onları "kesinlikle suçlu" olarak gördüğünü belirtti. Cabonia'ya göre, tutkuyla inanan insanlar gösteri yapıyor ve yerel yetkililerle çatışıyorlar. Yalnızca Los Angeles'ta on binlerce, California'da ve ülkenin genelinde ise yüz binlerce belgesiz göçmen olduğunu vurguladı. Cabonia, orta California gibi bölgelerde badem üretiminin büyük bir kısmının yapıldığı yerlerdeki işgücünün tamamının ABD vatandaşı olmadığını düşündüğünü ve bu tür işkollarının etkilenmeye başlaması durumunda belki bir miktar hoşgörü veya yeni bir programın gündeme gelebileceğini ancak bundan emin olmadığını belirtti. Cabonia, tutkunun "mantıklı düşünmenin önüne geçebilecek" güçlü bir kuvvet olduğunu ekledi.

Jason Cabonia, bu huzursuzluğun Los Angeles'ın ötesine yayılıp yayılamayacağı sorusuna ise "yüzde 100" yanıtını verdi. Chicago, New York, Philadelphia, Dallas gibi çok sayıda belgesiz göçmenin bulunduğu büyük şehirlerde de benzer olayların görüleceğini tahmin ediyor. Bu şehirlerdeki göçmenlerin işyerlerinde çalıştığını, bulaşık yıkadığını, otellerde görev yaptığını belirten Cabonia, Los Angeles'taki olayların sadece "buzdağının görünen kısmı" olduğunu düşünüyor. Yönetimin, "sığınak şehir" olarak adlandırılan büyük şehirleri hedef alarak diğerlerinin de düşeceğine inandığını, ancak kendisinin tutkunun galip geleceğine inandığını ifade etti. Https://www.avazturk.com gibi haber kaynakları bu potansiyel yayılmayı yakından takip ediyor. Bu gelişmeler, ABD'deki göçmenlik konusunun sadece yasal bir mesele olmaktan çıkıp, derin sosyal, insani ve siyasi çatışmalara yol açtığını gösteriyor. Yönetimin sert uygulamaları, vatandaşların protesto ve hak arama çabaları ile karşı karşıya geliyor ve ülkenin temel değerleri üzerine bir tartışma başlatıyor.