Muhammet Yakut'un ölümünün ardındaki inanılmaz gizem perdesi aralanıyor mu?
Hollanda'da şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden ifşaatçı Muhammet Yakut'un ölümü, Halil Falyalı ve Cemil Önal gibi isimlerle örülü karanlık bir ağın parçası mı? Tahliyesinin hemen ardından yaşanan bu trajik son, bürokrasi, siyaset ve kara para üçgeninde
Türkiye'nin gündemine oturan ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran ifşaatçı isimlerden Muhammet Yakut'un Hollanda'daki şüpheli ölümü, ardında derin sorular ve akıl almaz iddialar bırakarak devam eden bir sır perdesini aralıyor. Bu olay, tekil bir vaka olmaktan çok öte, ülkenin yakın geçmişine damga vuran Sedat Peker ve Ali Yeşildağ gibi diğer ifşaatçıların yaşadıklarıyla da korkutucu bir paralellik sergiliyor. Bir Youtube kanalında yayınlanan röportajda bu durum, olayların kronolojisindeki bir "sıkıntı" olarak değerlendiriliyor ve Halil Falyalı'dan başlayan, Sedat Peker ve Ali Yeşildağ ile devam eden bir olaylar zincirinin parçası olduğu vurgulanıyor. Tüm bu gizem perdesi aralanırken, www.avazturk.com olarak bu karmaşık ağın detaylarını sizler için incelemeye devam ediyoruz.
Bu çarpıcı olayı anlamak için, Muhammet Yakut'un ölümüyle doğrudan ilişkilendirilen kritik bir isme, Halil Falyalı'nın "sağ kolu" ve muhasebe müdürü olduğu bilinen Cemil Önal'a bakmak gerekiyor. Cemil Önal, tıpkı Yakut gibi "konuşmaya başlamış" bir isimdi. Kıbrıs Gazetesi'ne verdiği üç bölümlük röportajlar yayımlandıktan hemen sonra, Hollanda'da "gündüz günü, herkesin olduğu yemek yenilen bir otelin kafeteryasında" infaz edildiği bilgisi verildi. Kaynaktaki uzmanın ifadesine göre, bu cinayetin saldırganı hâlâ yakalanmış değil.
Muhammet Yakut'un durumu ise Cemil Önal'ın akıbetiyle şaşırtıcı bir benzerlik ve kritik bir bağlantı taşıyor. Kaynaktaki uzmanın aktardığına göre, Muhammet Yakut, Cemil Önal infaz edilmeden önce Hollanda'da gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Önemli olan nokta ise, Cemil Önal ile Muhammet Yakut'un "son dönemde görüştükleri ve bunun bilindiği" gerçeğiydi. Bu görüşmelerin ardından, Cemil Önal'ın infaz edilmesinden kısa bir süre sonra, Muhammet Yakut tahliye oldu. Ancak trajik olan şu ki, tahliye olduğu gün "bir mekanda eğlenmeye gidiyor ve orada yaşamını yitiriyor". Yakut'un korumaları da olayın şok edici detaylarını paylaşarak, beklediklerini ancak Yakut'un gelmediğini, ardından polis arabası ve ambulansları gördüklerini ve kendilerine "burada bir Türk'ün yaşamını yitirdiği" bilgisinin verildiğini anlattılar.
Youtube röportajında kaynaktaki uzman, Muhammet Yakut'un ölümünün "ne olursa olsun, ne şekilde ölmüş olursa olsun, incelenmesi gereken, otopsiye bakılması gereken bir sır" barındırdığını düşünmenin kaçınılmaz olduğunu ifade ediyor. Özellikle bu tür "ifşa yapan kişilerin yedikleri, içtikleri ve kendilerine verilene dikkat etmeleri gerektiği" uyarısında bulunuyor. Uzman, bu noktada kendi şüphelerinin olduğunu ve bu olayın "bir zincirden okunmasının" daha uygun olacağını belirtiyor. Hatta bir Danimarka/Hollanda gazetesiyle yaptığı röportajda da aynı şeyleri anlattığını, bu işin çözülmesi için "siyasetle, kara parayla ve bürokrasiyle ilişkisine bakılması gerektiğini" söylediğini ekledi. Bu ilişkiler ağının "birbirinden kopamayacağını" vurguluyor.
Bu ifşaatlar dönemi boyunca yaşananlar, siyasette ve bürokrasideki bazı kesimlerin "herhangi bir takım bilginin ortaya çıkmasını istemeyecekleri" gerçeğini gözler önüne seriyor. Kaynaktaki uzmanın belirttiğine göre, Muhammet Yakut'un ortaya çıkardığı bilgilerin en az yüzde 80'i, yüzde 90'ı inkar edilemedi. Bu durum, Türkiye'nin kara para ve diğer suçlar noktasındaki konumundan ve bu suçların bürokrasi ve siyasete nasıl uzandığından "hiç bağlamından kopuk olmadığını" gösteriyor. Uzman, yıllar sonra bu konuların "çok farklı bir perspektiften tartışılacağını", bunların "filmleri, kitapları, serileri olacağını" ve "üzerinde çok konuşulacak mecraları olacağını" öngörüyor.
Ne yazık ki, muhalefetin ve savcıların bu ifşaatlara karşı kurumsal olarak yeterince harekete geçmemesi de ayrı bir tartışma konusu. Lale Özan Arslan'ın hatırlatmasına göre, izleyiciler, muhalefetin Sedat Peker ve Muhammet Yakut'un iddiaları karşısında birkaç milletvekili dışında "kurumsal olarak bir şey yapılmadığına" şahit olduğunu belirtiyor. Eski Emniyet Müdürü Hanife Avcı'nın ifadesiyle, Sedat Peker veya Muhammet Yakut gibi "binde biri tanık bulabilmek için iğneyle kuyu kazdıklarını" düşündüğümüzde, bu ifşaatçıların bilgileri "çok kıymetli ve değerliydi". Çünkü bu figürler "tabiri caizse sokaktan, çok sırların olduğu yerden" geliyordu. Ancak kaynaktaki uzmanın eleştirisine göre, ya korkudan ya da kibirden, bunlarla yeterince ilgilenilmedi. Eğer anlatılanların, Cemil Önal'ınkiler de dahil, sadece yüzde 10'u bile doğru olsaydı, "onlarca hükümet düşerdi".
Peki, Muhammet Yakut'un ölümüyle geride kalan ya da gizli kalan bir şeyler var mı? Lale Özan Arslan'ın bu sorusuna kaynaktaki uzman, "şüphesiz vardır" yanıtını veriyor. Yakut'un "kişisel intikam vesilesiyle ortaya çıktığını" ve Sedat Peker, Ali Yeşildağ gibi kişilerle benzerlik taşıdığını belirtiyor. Yakut'un üzerinde çalıştığı, belki de yakın çevresiyle paylaştığı "bilgiler ve belgeler" olduğu düşünülüyor. Bu bilgilerin gelecekte değerlendirilmesi gerekecek. Asıl şoke edici olan ise, Muhammet Yakut'un cezaevinden çıktıktan hemen sonra pek çok gazeteciyi aradığı ve ifşaatlarına devam etme niyetinde olduğuydu. Röportajdaki uzmanın aktardığına göre, Yakut gazetecilerle "bir yol haritası, yine bir evrak paylaşımı yapacak gibi görünüyordu". Bu durum, bürokraside ve siyasetteki güç odaklarının belirli bilgilerin ortaya çıkmasını neden istemediklerini açıkça gösteriyor. Bu ifşaatlar, kısa bir dönemde (yaklaşık 2021-2025) yaşanmış olsa da, "hep arkasında bir sır bırakarak yavaş yavaş da bitti" gibi görünse de, kaynaktaki uzman, "yeni ifşaatlar çıkacağını" vurguluyor. Bunun basit bir açıklaması var: İktidar mücadelesi ve çıkar çatışmaları başladığında, "dinciler kavga etmeye başladığında", birileri aleyhine "o parya'yı kaybettikleri için" konuşmaya başlarlar, tıpkı CHP'de görüldüğü gibi. Bu nedenle, "iktidar mücadeleleri, saray entrikaları, siyaset içerisinde çatışmalar olduğu sürece", Türkiye'de bu tür ifşaatlar maalesef devam edecek gibi görünüyor. Tüm bu gelişmelerin detaylı analizi ve kamuoyuna duyurulması, www.avazturk.com'un öncelikli görevi olmaya devam edecek.