Türkiye Atlantik Yol Ayrımında Mı? NATO Tatbikatı Gerçeği ve AB Çıkmazı Medyada Tartışılıyor
Hükûmetin Atlantikçi siyasetlere yöneldiği iddiaları, NATO'nun Türkiye sınırına yakın tatbikatı ve bu konudaki resmî açıklamaların tartışılması gündemde. Avrupa'da PKK faaliyetleri ve AB'nin ekonomik kırılganlıkları da manşetlerde yer alıyor.
Özellikle hükûmetin son dönemdeki adımları ve Atlantik eksenine doğru kaydığı yönündeki tartışmalar, medyanın dikkat çeken konuları arasında yer aldı. Bu gelişmeler yaşanırken, NATO'nun Türkiye sınırına çok yakın bir bölgede gerçekleştireceği tatbikat ve bu konudaki resmî açıklamaların doğruluğu, kamuoyunda ve medyada sorgulandı.
Atlantikçi Yöneliş Eleştirileri ve Güvenlik Tartışmaları
Son dönemde Türkiye hükûmetinin ABD ile ilişkileri geliştirmek, Trump’a “şirin görünmek” ve Avrupa Güvenlik Mimarisi içinde yer alma çabası içinde olduğu yönünde değerlendirmeler öne çıkıyor. Ancak bu “Atlantikçi siyasetlerin”, Türkiye’nin sorunlarını çözmek için yeterli olmayacağı ifade ediliyor. Hatta bu politikaların, “gerçeklerin üstünü örtmek” anlamına gelebileceği ve Türkiye'nin güvenliğinin NATO içinde, Avrupa Güvenlik Mimarisi’nde veya AB kapılarında bulunmadığı yönünde güçlü eleştiriler dillendiriliyor.
Bu çerçevede, Atlantik’in “sıcak para sistemi içinde boğulduğu” ve Türkiye’nin “Atlantik’ten koptukça ve Avrasya ile ilişkiler geliştirdikçe nefes aldığı” tezi savunuluyor.
NATO Tatbikatı: Gerçekler Perdeleniyor Mu?
Gündemin en sıcak maddelerinden biri, NATO’nun 26 Mayıs – 9 Haziran tarihleri arasında Dedeağaç’ta yapacağı “Immediate Response” (Anında Müdahale) tatbikatı. Bu tatbikatın, “ülkemizi hedef alan senaryoları işleyeceği” iddiası, durumu daha da kritik hale getiriyor.
Ancak kaynaklara göre, AK Parti Hükûmeti bu tatbikatı “perdeleme telaşına” düştü. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin tatbikatın bir NATO tatbikatı olmadığını iddia etmesi ve Millî Savunma Bakanlığı (MSB) kaynaklarının “Tatbikata ilişkin basında yer alan iddiaların tümü yalan ve yanlıştır” ifadelerini kullanması, bu telaşın göstergeleri olarak yorumlandı. Medyada yer alan bilgilere göre, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ve MSB kaynaklarının “gerçeği söylemediği” ve tatbikatın NATO bağlantısının açık olduğu belirtiliyor.
Bazı gazetelerin ise, tatbikatla ilgili gerçekleri paylaşmayan MSB kaynaklarının Yunanistan karşıtı açıklamalarını öne çıkardığı görüldü. “Türkiye’den Yunanistan’a uyarı: Gücümüzü anlamayana anlatırız” ve “MSB: Yunanistan’ın çabaları iyi niyetli değil” gibi başlıklar dikkat çekti. MSB’nin bu tepkilerinin, Yunanistan’ın Türkiye’yi AB savunma projelerinin dışında bırakma çabalarına yönelik olduğu belirtildi. Ancak, sınırımızdan Türkiye’ye silah gösterenlerle Avrupa güvenlik mimarisi kurma çabasının tutarsızlığına işaret edildi. Yıllardır AB kapısında beklenirken, sınırdaki tatbikatları görmezden gelmenin, Yunanistan’a gösterilen tepkileri “beyhude” kıldığı vurgulandı.
Halk Edirne’de NATO’ya Dur Diyecek
Tüm bu gelişmelerin ortasında, Türk Milleti’nin hükûmetin “bir adım önünde olduğu” ve yarın, 24 Mayıs Cumartesi günü, bayraklarıyla “serhat kentimiz Edirne’den NATO’ya dur diyecekleri” ilan edildi. “Anında müdahaleye anında tatbikatla yanıt verilmesi” gerektiği fikri savunulurken, tüm vatandaşlar bu buluşmaya davet edildi. “Yığınakta yapılan hata geri döndürülemez sorunlara yol açar” uyarısı yapıldı.
Avrupa Birliği "Ekonomik Parçalanma" Tehlikesiyle Karşı Karşıya
Gündemin bir diğer önemli başlığı Avrupa Birliği’nin durumu oldu. AB’nin “tarihinin en zihin karışıklığıyla dolu dönemini yaşadığı” belirtildi. AB’nin öncelikleri, sorunlara çözüm olasılıkları ve küresel sistemdeki yeri konularında belirsizlik hakim. Özellikle AB Komisyonu Başkanı von der Leyen başta olmak üzere, bazı “neoliberal 'uç' demokrat siyasetçilerin” Rusya-Ukrayna Savaşı, Türkiye ile AB ilişkilerinin yeniden yapılandırılması gibi kritik konularda ödün vermez, “anarşik” yaklaşımları eleştirildi. Bu tutumun savaşı çıkmaza sürüklediği, Türkiye ilişkilerine zarar verdiği ve AB içindeki bölünmeyi derinleştirdiği ifade edildi.
AB’nin Çin’e olan kritik hammadde ve ara mamul bağımlılığı da mercek altına alındı. Ağır nadir toprak elementlerde %100, magnezyumda %97, hafif nadir toprak elementlerinde %85, lityumda %79, galyumda %71, skandiyumda %67, bizmutta %65, vanadyumda %62, baritte %45, germanyumda %45, doğal grafitte %40 ve tungstende %32 gibi yüksek oranlardaki bağımlılık endişe verici olarak değerlendirildi. Bu ürünlerin nükleer teknolojilerden uzay teknolojilerine, havacılıktan otomotive, yarı iletkenlerden çip üretimine, enerji üretiminden ilaç endüstrisine kadar pek çok hayati alanı ilgilendirdiği vurgulandı. Başkan Trump’ın ticaret savaşlarıyla derinleştirdiği “ekonomik parçalanmanın” önümüzdeki dönemde AB’yi daha da zorlayacağı belirtildi. AB’nin ya Türkiye gibi “stratejik ortaklıklarını hızla yeniden yapılandıracağı” ya da “ekonomik ve siyasi intihara koşmayı sürdüreceği” gibi keskin bir yol ayrımında olduğu tespiti yapıldı.
PKK'nın Avrupa'daki "Dernek" Ağı ve Hukuk Mücadelesi
İç güvenlik ve terörle mücadele konuları da Avrupa bağlamında ele alındı. PKK Kongresi’nde fesih kararı alınmasına rağmen, örgütün Avrupa ayağının faaliyetlerine devam ettiği ve Almanya’da PKK yasağının kaldırılması için önce hükümete başvuruda bulunup, ret cevabı alınca idare mahkemesinde dava açtığı bilgisi paylaşıldı. Kendini feshetmiş ve teröre son verdiğini açıklamış bir örgütün Avrupa’da adını ve faaliyetlerini “aklama çabası” ilginç bulundu.
Yapılan çalışmalara göre, Avrupa çapında PKK ile bağlantılı sivil toplum kuruluşu sayısının 563’e ulaştığı belirtildi. Sadece Almanya’da 237 farklı sivil toplum örgütünün bulunduğu, bu sayıya 12 ülkede faaliyet gösteren 66 irili ufaklı medya kuruluşunun dahil olmadığı bilgisi verildi. Bu örgüt ve medya kuruluşlarının “neredeyse her ay ‘Önderlik’ için imza kampanyaları ve toplantılar düzenlediği” biliniyor. “Önder” dedikleri Öcalan için etkinlikler düzenleyip, Öcalan’ın çağrısının “etrafından dolaşmaya kalkmanın ideolojik gerekçelerle açıklanabilir bir durum olmadığı” ifade edildi. Bu durumun, “on yıllar içerisinde oluşmuş düzen ve konforun sürmesini isteyenlerin” varlığına işaret ettiği yorumu yapıldı. Almanya başta olmak üzere Avrupa’da, kendini feshettiğini söyleyen PKK’yı yasal hale getirme çabasının, “demokratik mücadele” sözüyle açıklanamayacağı net bir dille ortaya konuldu.