Türkiye Ekonomisi Çöküşün Eşiğinde: Gizemli Savaşın Ardında Kaybolan Umutlar!

Türkiye Ekonomisi Çöküşün Eşiğinde: Gizemli Savaşın Ardında Kaybolan Umutlar!

Can Ataklı'nın programına konuk olan isim, İsrail-İran geriliminin Türkiye ekonomisi üzerindeki şok edici etkilerini açıklıyor: Yüksek enflasyon, düşen sanayi üretimi, yolsuzluk iddiaları ve halkın sırtına yüklenen vergilerle Türkiye'nin acı gerçekleri...

Türkiye ekonomik ve jeopolitik çalkantıların ortasında derin bir krizle boğuşuyor. Can Ataklı'nın YouTube kanalında yayımlanan "İran Vuruldu Bizim Ekonomi Perişan Oldu" başlıklı programda, Can Ataklı'nın şehir dışında olması nedeniyle koltuğa oturan geçici sunucu, Orta Doğu'daki gerilimin ve ülke içindeki yanlış politikaların Türkiye ekonomisi üzerindeki yıkıcı etkilerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.

Ortadoğu "Çöplüğü" ve Türkiye'nin Kaybolan Konumu

Programın başlangıcında, İsrail ile İran arasındaki son gerilime dikkat çekildi. Sunucu, yıllardır Türkiye'nin başındaki her türlü belanın sorumlusu olarak gördüğü Ortadoğu'nun, İsrail'in İran'ı vurması ve İran'ın buna karşılık vermesiyle yeni bir sorunla karşı karşıya olduğunu belirtti. Amerika'nın çekimser kalması ve neredeyse tüm dünyanın İsrail'e destek vermesi, hatta Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un dahi bu yönde açıklamalar yapması, İran'ın adım adım "Suriye olma yolunda ilerlediğini" gösteriyor. Bu tablo karşısında Türkiye'nin pozisyonu kritik bir soru işareti oluşturuyor. Sunucuya göre, Türkiye demografik olarak oldukça iyi bir noktada olmasına rağmen, bu potansiyeli kullanmak için "sistematik ve jeopolitik olarak hazır" değil.

Dahası, İsrail füzelerini İran'a gönderdiğinde, bu füzelerin sanki Ankara'ya düşmüş gibi bir etki yarattığı vurgulandı. Türkiye borsası, İran ve İsrail borsalarından bile daha fazla etkilendi, bu durum Türkiye'nin barındırdığı yüksek politik riske işaret ediyor. Sunucu, bu durumu, "saygıyı ve sevgiyi kaybetmiş bir karı-kocanın fındık kabuğunu doldurmayacak meselelerden kavga etmesine" benzeterek, dışarıdan anlamsız görünen bu çatışmaların altında yatan derin sorunlara dikkat çekti.

Ekonomi Çıkmazda: Faiz Politikaları ve Enflasyon Sıkıntısı

Piyasaların 19 Haziran'da beklediği faiz indirimi, İsrail-İran saldırılarıyla rafa kalktı ve zaten kırılgan olan Türk borsalarında ani bir düşüş yaşandı. Türkiye, dünyanın en yüksek faizini vermesine rağmen, "Carry Trader" olarak bilinen sıcak para yatırımcılarını çekmekte zorlanıyor. Goldman Sachs'ın bile Türkiye'deki carry trade piyasalarının her geçen gün daha da kırılgan ve riskli hale geldiğini belirttiği aktarıldı. Bu durum, doğrudan yatırımcı veya tahvil yoluyla ülkeye para çekme konusunda büyük zorluklar yaratıyor. On yıllık devlet tahvil faizinin %35 olması, orta vadede bir iyileşme beklentisinin olmadığını gösteriyor.

Ülkedeki enflasyon ve hayat pahalılığı dramatik boyutlara ulaştı. Brent petrolün 74-75 dolara dayanması, Rusya-Ukrayna savaşı dönemindeki 100 dolar seviyelerine yaklaşması, doğalgaz, elektrik ve petrol maliyetlerini doğrudan artırıyor. Temmuz ayında akaryakıta gelecek %13'lük otomatik ÖTV artışı ise durumu daha da kötüleştirecek. Sunucu, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede balığın bu kadar pahalı olmasının bile yüksek mazot maliyetleri ve geçiş garantili otobanlardan geçen kamyonların vergilerine bağlı olduğunu belirtti.

"Kötü Günler Geride Kaldı" Söylemi Çöktü

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in sürekli dile getirdiği "kötü günler geride kaldı" söylemi, sunucu tarafından reddediliyor. Veriler, her sene daha da kötüye gidildiğini gösteriyor. 2022'de %26 olan gayri safi yurt içi hasıla içindeki sanayinin payı 2025 itibarıyla %19,2'ye düşmüş, tarımda da benzer bir gerileme yaşanmış. Mısır üreticisinin yeterince desteklenmemesi ve ülkenin sıfır gümrükle 3,5 milyon ton mısır ithal etmesi, sadece ithalatçıları zenginleştirirken halkın daha pahalıya ürün tüketmesine neden oluyor.

Asgari ücret 22.105 TL iken, açlık sınırı 26.000 TL, yoksulluk sınırı ise 81.000 TL'ye ulaşmış durumda. Bu rakamlar, asgari ücrete acilen zam yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Sunucu, Temmuz 2025'te ENAG enflasyonuna göre asgari ücretin yaklaşık 39.000 TL, Türkiye enflasyonuna göre ise 29.000-30.000 TL'ye çıkması gerektiğini vurguladı. Ancak Meclis'in üç hafta sonra tatile girecek olması, zam ve iyileştirmelerin rafa kalkma ihtimalini güçlendiriyor. Vatandaşın satın alma gücü dibe vurmuş durumda; insanlar geçmişte kasa kasa meyve-sebze aldığı, düğünlerde bilezik taktığı günleri özlüyor.

Halkın Sırtından Kapatılan Açıklar ve Şeffaflık Sorunu

Ülkedeki nüfusun %85'inin, %15'lik refah içindeki kesim için yaşadığı ve çalıştığı belirtiliyor. Dolaylı vergilerin OECD ülkeleri ortalamasının neredeyse iki katı olduğu bir ortamda, sunucu bankadaki mevduat hesapları üzerinden servet vergisi alınması gerektiğini, ancak iktidarın sermayeye dokunmadan açıkları sadece ücretler üzerinden kapatmaya çalıştığını ifade etti.

Eski Maliye Bakanı Berat Albayrak ve Lütfi Elvan dönemlerinden itibaren "en kötüsü geride kaldı" söylemlerinin yanıltıcı olduğu, dövizin değerinin baskılanmasıyla başlayan sürecin doları 14 TL'den 40 TL'ye çıkardığı vurgulandı. Kur Korumalı Mevduat (KKM) nedeniyle Merkez Bankası'nın büyük zararlar etmesine rağmen, dönemin bakanı Nebati'nin hala milletvekili maaşı aldığının altı çizildi. Mehmet Şimşek'in 2023 Haziran'da "rasyonelleşme, sadeleşme ve şeffaflık" vaatleriyle göreve gelmesine rağmen, 2021'den bu yana Merkez Bankası'nın dövize yaptığı müdahalelerin şeffaf bir şekilde açıklanmadığı eleştirildi. Ayrıca, Mehmet Şimşek'in yurt dışında vergi kaçırmak amacıyla kurduğu iddia edilen offshore şirketinin, halkın alın terinin vergi olarak alındığı bu dönemde "çok ciddi bir hata" olduğu belirtildi.

Kamu-Özel İşbirliği Projelerinin Yükü ve Adalet Krizi

Ülkenin gelirleri, "kamu-özel işbirliği" projeleriyle neredeyse 25-30 yıllığına ipotek altına alınmış durumda. Sunucu, 22 yılda ülkeye 200-250 milyar dolar doğrudan yatırım gelmesine, 70 milyar dolar özelleştirme yapılmasına ve yaklaşık 3 trilyon dolar vergi toplanmasına rağmen, bu paraların nereye gittiğini sorguladı. "Cebimizden bir kuruş para çıkmayacak" denilen bu projelere milyonlarca lira ödendiği, Zafer Havalimanı örneğinde olduğu gibi %98 sapmayla taahhüt süresi sonunda 208 milyon euro ödeneceği aktarıldı. Şehir hastanelerine ise yedi yılda 400 milyar lira ödendiği, gelecek dört yılda 425 milyar lira daha ödeneceği belirtilerek "sağlık bedava değil miydi?" sorusu soruldu.

Adalet sistemindeki sorunlar da ekonomiyi olumsuz etkiliyor. Gazi Osmanpaşa Belediyesi'nde yaşanan olaylar buna örnek gösterildi. Eski başkanın haksız yere içeride olduğu ve yerine gelen kişinin geçmişte kara para operasyonlarına karıştığı iddiaları, yargının şeffaflık eksikliğini ve siyasi müdahaleleri gözler önüne seriyor. Sunucu, yargının adalet dağıtma mekanizmasının sokakta tartışılır hale gelmesinin piyasa beklentilerini bozduğunu ve yabancı yatırımcıları kaçırdığını belirtti.

Sözün Özü: Halkın Sesine Kulak Verilmeli

Konuşmacı, mevcut kötü gidişatın temelinde "liyakat eksikliği" olduğunu ve iktidar partisinin sokakta halkın arasına karışamamasını bu durumun en önemli göstergesi olarak gördüğünü ifade etti. Muhalefet partileri (Özgür Özel, İyi Parti) halkın nabzını tutarken, iktidar partisi üyelerinin durumun farkında olsalar da başları dik dolaşamadıkları belirtildi.

Program, "iyi ki varsınız" diyerek bağımsız gazeteciliğe ve haberciliğe destek veren izleyicilere teşekkür ederek son buldu. Sunucu, partizanlık yerine çocukların geleceği için doğru kararlar verilmesi gerektiğini vurgulayarak, herkesin aynı gemide olduğunu ve ülkenin yükünü çeken insanlar olarak bu duruma karşı durulması gerektiğini belirtti. Türk milletinin aklıyla alay etmenin hiçbir hatadan daha ağır olmadığını dile getirerek, yetkililere halkı doğru bilgilendirme ve yapısal reformları hayata geçirme çağrısında bulundu.