Türkiye'nin Enerji ve Döviz Geleceği Tehlikede!
Türkiye'nin ekonomik ve stratejik geleceğini derinden etkileyecek kritik gelişmeler yaşanıyor. Vladimir Putin'in Akkuyu Nükleer Santrali'ndeki hisse satışı ve BOTAŞ'ın devasa borcu, Ankara'yı çetin bir sınavın eşiğine getiriyor...
Değerli okuyucularımız, Türkiye'nin son dönemde yaşadığı ekonomik ve siyasi dalgalanmaların ardında, uluslararası ilişkilerde yaşanan kritik bir gelişme yatıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye'ye yönelik beklenmedik hamlesi, Ankara'yı adeta "Şimdi Erdoğan düşünsün!" dedirtecek bir durumla karşı karşıya bırakmış durumda. Turhan Bozkurt'un dikkat çeken ekonomik programından aktardığı bilgilere göre, Putin'in nakit sıkıntısı ve özellikle Akkuyu Nükleer Santrali'ne ilişkin verdiği mesajlar, Türkiye'nin zaten derinleşen döviz krizini daha da körükleme riski taşıyor. Bu karmaşık tablonun tüm detaylarına ineceğimiz bu özel haberimizde, www.avazturk.com olarak gelişmeleri yakından takip ederken, uluslararası arenadaki bu gerilimin iç dinamiklere yansımalarını ve gelecekteki olası senaryoları mercek altına alacağız. Makalemiz, bu kritik süreçte yaşananları ve olası sonuçlarını adım adım açıklayarak devam edecektir.
Uzman isim Turhan Bozkurt, Rus enerji devi Rosatom'un yönetim kurulu başkanının Bloomberg'e verdiği mülakatta açıkladığı Akkuyu Nükleer AŞ'deki %100'lük payının %49'unu satma niyetinin çok önemli bir mesaj taşıdığını belirtiyor. Bu gelişmeyi anlamak için 2015 yılına dönülmesi gerektiğini ifade eden Bozkurt, o dönemde Putin'in Rus gazetecilere Akkuyu'nun geleceğinin şirketler arası düzeyde çözülmesi gereken ticari bir konu olduğunu ve ekonomik çıkarlarına zarar verecek tek bir adım dahi atmayacaklarını söylediğini hatırlatıyor. İhale şartnamesine ve iki ülke arasında onaylanan anlaşmalara göre, Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) veya bir özel şirket konsorsiyumunun, Akkuyu Nükleer AŞ'nin %49'luk hissesini devralması gerekiyordu.
Ancak bu devir işlemi gerçekleşmedi. Turhan Bozkurt, Rosatom'un Akkuyu'ya harcadığı ve harcayacağı paranın toplamda 25 milyar dolara ulaşacağını, bu durumda %49'luk hissenin satışının yaklaşık 12 milyar 250 milyon dolarlık bir meblağ anlamına geldiğini vurguluyor. Türkiye'de Koç, Sabancı ya da diğer yandaş şirketlerle (Cengiz, Limak gibi) 2017-2018 yıllarında müzakereler yürütülmüş olmasına rağmen, Bozkurt'a göre Türk şirketlerinin "bedavaya getirme" alışkanlığı Ruslar tarafından kabul edilmediği için anlaşma sağlanamadı. Bozkurt, Rusya'nın Batı müeyyideleriyle boğuştuğunu ve devasa maliyeti tek başına finanse edemediğini, bu nedenle hisseleri Türkiye'den veya üçüncü bir ülkeden yatırımcılara satarak yükünü hafifletmek istediğini belirtiyor.
Turhan Bozkurt'a göre, Putin'in bu hamlesi ile BOTAŞ'ın Gazprom'a olan gecikmiş borcunun (25-30 milyar dolar) doğrudan bağlantılı olma ihtimali çok yüksek. Bozkurt, geçen hafta Lahey'deki NATO zirvesinde Türkiye'nin savunma sanayi harcamalarını milli gelire oranını %2.5'tan %5'e çıkarma taahhüdünü hatırlatarak, Putin'in adeta "Madem bu parayı bulabiliyorsunuz, o zaman benim BOTAŞ'tan olan 25-30 milyar dolarlık alacağımı da ödeyin!" dediğini ifade ediyor. Bozkurt, Rusya'nın 2023 seçimleri öncesinde Türkiye'ye yaklaşık 13-14 milyar dolarlık bir döviz transferi yaparak ekonomik destek sağladığını ve bu paranın o dönemde iktidara "ilaç gibi geldiğini" de dile getiriyor. Ancak, Turhan Bozkurt, dünyada devletlerin "hem o olsun hem bu olsun" şeklinde çalışmadığını, ülkelerin safını belirlemesini istediklerini ve Türkiye'nin NATO üyesi olmasına rağmen Rusya ile S400, Akkuyu gibi konularda işbirliğini sürdürmesinin Rusya'nın bu tür taleplerini tetiklediğini belirtiyor.
Peki, Türkiye bu devasa meblağı nasıl karşılayacak? Turhan Bozkurt, Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinin, Putin'in masaya sürdüğü 12 milyar 250 milyon dolar gibi yüksek bir meblağı karşılamaya yetersiz olduğunu net bir şekilde ifade ediyor. Bozkurt, Merkez Bankası'nın svarıç net rezervinin 24.5 milyar dolar olduğunu ancak altındaki değer artışı ve kamu mevduatları düşüldüğünde bu rakamın -15 milyar dolarların altına indiğini, yani döviz yokluğuna işaret ettiğini vurguluyor. Eğer EÜAŞ veya yerli yatırımcılar bu %49'luk payı almak mecburiyetinde kalırsa, Turhan Bozkurt'a göre bu durum döviz rezervleri üzerinde ilave baskı ve kur şokunu kaçınılmaz hale getirecektir.
Akkuyu projesinden Rusya'nın çekilmesi riskini de dile getiren Turhan Bozkurt, bu durumda Türkiye'nin enerji batağına sürüklenebileceğini ifade ediyor. Bozkurt, Ruslarla ortaklık yapılmış bir enerji projesine, özellikle Rusya'nın can damarına dokunan bir ortaklığa, üçüncü bir ülkeden (Avrupa, Amerika, Kanada, İngiltere, Japonya, Güney Kore gibi) ortak bulmanın neredeyse imkansız olduğunu çünkü ABD'de Trump'a gümrük vergilerini %400'e kadar arttırma yetkisi veren kanun teklifinin hala beklemede olduğunu ve bunun yaptırım riskini beraberinde getireceğini belirtiyor. Böyle bir durumda santralin enkaz yığını olarak kalma riski olduğunu ve Türkiye'nin böyle bir lüksü olmadığını dile getiriyor Bozkurt. Ancak Rusya'nın da bu işten para kazanmak istediğini ve %49'luk hisse devri gerçekleşmezse başka tavizler isteyeceğini, belki de BOTAŞ'ın borcunun ödenmesini talep edeceğini ekliyor. Turhan Bozkurt, toplamda 37-40 milyar dolara yakın bir bağımlılığımızın olduğunu ve Rusya'nın bir icra göndererek parasını istemesi durumunda Türkiye'de "taş üstüne taş kalmayacağını" çünkü öyle bir paranın olmadığını söylüyor.
Ekonomik ve siyasi buhranın diğer cephelerine de değinen Turhan Bozkurt, iklim anlaşmasının alelacele meclisten geçtiğini ve bunun karbon vergileriyle vatandaşın, çiftçinin, esnafın ve sanayicinin burnundan fitil fitil getirileceğini öne sürüyor. Bozkurt, karbon vergilerinin akaryakıta ve hatta hayvan çiftliklerinden balkon saksılarına kadar her şeye yansıyacağını iddia ediyor. Ayrıca, bu anlaşmanın İsrail çipleriyle arabaların kontrol edilmesine ve dijital parayla Merkez Bankası'nın bireylerin harcama ve seyahat limitlerini belirlemesine zemin hazırladığını belirtiyor. Tüm bu gelişmelerin, Trump'ın anlaşmadan çekilmesine rağmen Türkiye'nin 3.5 milyar dolarlık hibe beklentisiyle bu anlaşmayı aceleyle geçirmesinin bir sonucu olduğunu dile getiriyor.
İç politikadaki gelişmelere de geniş yer veren Turhan Bozkurt, İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin Saraçhane'deki barikatı yerle bir etmesiyle başlayan ve İmamoğlu'nun tutukluluğunun 100. gününde yapılan mitinglerdeki gazeteci ve genç gözaltılarının demokrasiye yargı marifetiyle müdahalenin kabul edilemezliğini gösterdiğini söylüyor. Bozkurt, yandaş medyanın ve trollerin insanların peşinen suçlu ilan edildiği, polis şiddetinin tek taraflı uygulandığı, Hukuk Devleti'nin ayaklar altına alındığı bir düzende yaşadığımızı ifade ediyor. Bozkurt, Boğaziçi ve ODTÜ gibi prestijli üniversitelerden mezun gençlerin dahi yurt dışına gitmek zorunda kalmalarının ülkenin geleceğine dair umutsuzluğu gösterdiğini vurguluyor.
Tüm bu yaşananlar ışığında, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu Putin kaynaklı bu devasa finansal yükümlülükler, dış politikada sapmalar ve içerideki ekonomik zorluklarla birleşerek, ülkenin çok çetin bir stratejik ve ekonomik açmazın ortasında olduğunu gösteriyor. Turhan Bozkurt'un altını çizdiği gibi, seçim öncesi sağlanan Rus yardımının şimdi geri istenmesi, Türkiye'nin döviz rezervlerinin zayıf olduğu bu dönemde Ankara'yı olağanüstü bir baskı altına sokmaktadır. Türkiye, bu 37-40 milyar dolarlık bağımlılık sarmalından kurtulmak için acilen bir çözüm bulmak zorunda. Aksi takdirde, Putin'in talepleriyle birlikte, hem enerji güvenliği hem de ulusal ekonomi açısından www.avazturk.com olarak izlediğimiz bu süreç, ülkeyi çok daha derin ve öngörülemez krizlere sürükleyebilir, Türkiye'nin geleceği kritik bir yol ayrımına gelmiş durumda.