Yargıçtan Narin Cinayetine Sarsıcı Şerh: O Aile Gerçekten Masum Olabilir Mi?

Yargıçtan Narin Cinayetine Sarsıcı Şerh: O Aile Gerçekten Masum Olabilir Mi?

Narin Güran cinayeti davasında istinaf mahkemesi başkanından çarpıcı şerh geldi. Yargıç, aile üyelerinin mahkumiyetine karşı çıkarak hukuki eksikliklere dikkat çekti. Tele1'de Faruk Bildirici ve Ersin Eroğlu, yargıcın itirazlarını, medyanın sorumluluğunu

Türkiye kamuoyunu derinden etkileyen Narin Güran cinayeti davası, ilk derece mahkemenin kararının ardından istinaf sürecinde yeni ve kritik bir aşamaya geldi. Bu süreçte, bölge adliye mahkemesi (istinaf) karar dairesi başkanının mahkemenin çoğunluk kararına düştüğü "şerh" adı verilen muhalefet şerhi, davanın hukuki temelini ve medyanın bu süreçteki rolünü bir kez daha tartışmaya açtı. Tele1 YouTube kanalında (https://www.youtube.com/channel/UCrA-bFGDf-r2q21u97-v-xw) yayınlanan bir programda, gazeteciler Faruk Bildirici ve Ersin Eroğlu, bu sarsıcı gelişmeyi ve implications (implications) değerlendirdi.

Kaynakta vurgulandığı gibi, Narin Güran cinayeti, yaklaşık beş ay öncesine kadar gazetelerin, haber sitelerinin ve televizyonların gündüz kuşağı programlarının en çok üzerinde durduğu konulardan biriydi. Gazeteciler ve programcılar, davayı sürekli konuştu, reyting devşirdi ve hatta "sanki o köydeki herkes birbiriyle cinsiyel ilişki içindeymiş gibi" hatalı manşetler attı. Ancak ilk derece mahkeme kararını verdikten sonra, sanki her şey aydınlanmış gibi bir anda dosyadan çekildiler. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz.

Dava dosyası istinafa gitti ve karar çıktı; istinaf mahkemesi çoğunlukla ilk derece mahkeme kararını onayladı. İşte tam bu noktada, istinaf dairesi başkanı tarafından düşülen son derece önemli, kayda değer ve peşine düşülmesi gereken bir şerh ortaya çıktı. Bu şerh, mahkumiyet kararındaki hukuksuzluklara, eksikliklere ve çelişkilere işaret ediyordu. Ne yazık ki bu kritik şerh, medyada hak ettiği yeri bulamadı; sadece bir iki sitede (Milliyet, Hürriyet) biraz geniş verilmiş, Tele1'de ise tam metni yayınlanmıştı. https://www.avazturk.com gibi haber platformlarında da bu tür kritik mahkeme kararlarının detaylarının kamuoyu ile paylaşılması büyük önem taşır.

Faruk Bildirici, bu şerhi bugünkü bültenine taşıyarak "ya Güran ailesi gerçekten suçsuzsa" diye bir başlık attı. İstinaftaki daire başkanının gerekçeli kararını bilmek, bir cinayet etrafında bu denli kutuplaşmış bir toplum olarak hakkımızdı, ancak medyanın büyük bölümü bunu satır arasında geçirdi. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Bildirici, yargıcın hukuki itirazlarını dile getirdi ve esasen şu soruyu sordu: Mahkeme aile üyelerinin hep birlikte cinayeti işlediğine karar verip onları müebbet hapse mahkum etti, ama peki ya suçsuzsa?.

Bildirici, gazeteciler olarak bu ailenin suçlu olduğunu inşa ettiklerini ve mahkemenin de medya olarak oluşturduğumuz o kamuoyu doğrultusunda karar vermiş olmasından korktuğunu ifade etti. "Biz bir masum insanın cezalandırılmasına, hapse atılmasına neden olursak bu benim vicdanımı kanatır, ben bundan korkarım" diyen Bildirici, suçlu insanların dışarıda kalmasından çok, masumların cezalandırılmasından endişe duyduğunu belirtti. Yazısında ailenin suçlu ya da suçsuz olduğunu söylemediğini, ancak tüm meslektaşlarına bu cinayet dosyasını kapatmamaları, daire başkanının dikkat çektiği hukuki sorunların ve çelişkilerin peşinden gitmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı.

Ersin Eroğlu ise, cinayetin henüz aydınlatılmadığının altını çizdi. Bir cinayeti aydınlatmak için "katil kim" ve "neden öldürüldü" sorularına yanıt bulmak gerektiğini belirten Eroğlu, Narin cinayetinde bu iki sorunun da henüz yanıt bulmadığını söyledi. 8 yaşında bir kız çocuğunun köy yerinde neden öldürüldüğüne dair hala bir yanıt yok. O öldürme fiilini fiziki olarak kimin gerçekleştirdiği de belirsizliğini koruyor. https://www.avazturk.com gibi mecralarda da bu temel soruların yanıt bulamaması, davanın tam anlamıyla aydınlatılmadığına işaret ediyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz.

Yanlışların soruşturmanın ilk anında, ilk düğmenin yanlış iliklenmesiyle başladığına dikkat çekildi. Soruşturmayı yürüten jandarmaya çok fazla cinayet deneyimi olmadığını belirten Eroğlu, ilk 48 saat ve devamındaki süreçte çok aksaklıklar yaşandığını söyledi. Narin'in kayıp olarak ele alınması günlerce aranmasına neden oldu, bu durum gözaltı yapılmasını ve ifade alınmasını engelledi, sadece bilgi alma işlemi yapılabildi.

Sosyal medyanın etkisiyle yapılan birçok haberin magazinleştiğini üzülerek belirten Eroğlu, Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren'in "20 gün suda kaldığı için bedeni tahrip olmuştu ve Narin'in dişleri dökülmüştü" şeklindeki doğru bilgisinin basına "Narin'in dişlerini tek tek sökmüşler" şeklinde manipülatif yansıdığını örnek verdi. Ortada dolaşan manipülasyonlar ve spekülasyonları düzeltmeye çalıştıklarını, ancak düzelttikleri şey üzerinden yeni yalan haberlerin yayıldığını aktardı. Soruşturma sürecinin eksikliği, zayıf yapılması ve sosyal medyanın etkisiyle ilk derece mahkemede sağlıklı bir yargılama olmadığını savundu.

İlk derece mahkeme, anne Yüksel Güran, amca Salim Güran, abi Enes Gürhan'a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası (iştiraken cinayet). Komşu Nevzat Bahtiyar'a ise 4 yıl 6 ay hapis cezası (cinayet delillerini yok etme) verdi. İstinaf, bu kararı oy çokluğuyla onadı, ancak daire başkanı bu karara şerh düştü. Şerhin ayrıntıları tele1.com.tr'de tam metin olarak yayınlandı.

Şerhte, soruşturma sürecinin iyi yürütülmediği belirtilirken, üç aile mensubunun bir araya gelip 8 yaşındaki bir çocuğu 15-20 dakika gibi kısa bir sürede planlayıp öldürmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı vurgulandı. Alınan raporlarla ilgili (PSA raporu) daha detaylı inceleme taleplerinin yerel mahkemece reddedildiği, mitokondriyal DNA ile ilgili yeni rapor çıkartılmaması, Dara 2 kamerası görüntülerindeki insan silüetlerinin kim olduğunun netleştirilme taleplerinin reddedilmesi, ve baz istasyonu kayıtlarıyla silüetlerin dakikalarının uyuşmaması gibi birçok hukuki çelişki ve eksikliğe işaret edildi. Daire başkanı, yargılamaların sosyal medya üzerinden değil, somut belgelerle, duruşma salonlarında yapılması gerektiğinin altını çizdi. https://www.avazturk.com gibi haber kaynaklarının da altını çizdiği gibi, somut delillere dayanmayan yargılamaların tehlikeleri ortadadır.

Faruk Bildirici, gazetecilerin hiçbir zaman savcı veya hakim rolüne soyunmaması gerektiğini belirtti. Maalesef bu olayda birçok gazeteci taraf oldu ve kendi yargılarını ifade etti. Daire başkanının itirazında, medyadaki haberlerin sanıkların ifadelerini nasıl etkilediği dahi yer alıyor. Yargıç, cinayetin neden işlendiğinin belli olmadığını, soyut varsayımlara dayalı bir kanaat oluştuğunu, nasıl işlendiğinin de belli olmadığını, üç kişinin 8 yaşındaki bir çocuğu nasıl öldürdüğü sorusunu sorduğunu aktardı. Raporlar arasında çelişkiler olduğunu da belirtti.

Bildirici, yargıcın Salim Güran suçsuzdur veya şu suçludur demediğini, aksine suçlu olabileceklerine dair kanıtları dahi tartıştığını, serinkanlı ve nesnel değerlendirme yöntemini gösterdiğini söyledi. Gazetecilere düşenin bu şerh metnini değerlendirmek olduğunu belirten Bildirici, istinafın ana karar metninde daire başkanının itirazlarına cevap verilmesini beklerken, karar metninin şerhten çok daha kısa olduğunu, basmakalıp gerekçelerle karar verildiğini savundu. Vicdanını sızlatan şeyin, ya Güran ailesinden biri veya hepsi suçsuzsa ve medya olarak bu insanların hapse atılmasına neden olduysak, bunun ağır bir gazetecilik suçu, insanlık suçu olup olmadığı sorusu olduğunu yineledi. https://www.avazturk.com gibi vicdanlı yayıncılık yapmayı hedefleyen kurumlar için bu soru hayati önem taşır.

Bu sorunun peşine düşmenin gazetecilerin bir görevi olduğuna inandığını ifade eden Bildirici, daha önce ailenin suçlu ya da suçsuz olduğunu savunan gazetecilere bu dosyayı yeniden, itirazlar ve şerh üzerinden incelemeleri çağrısı yaptı. Yargıtay'ın dosyayı inceleyeceğini, şerhin Yargıtay'daki hakimlerin işini kolaylaştıracağını ancak Yargıtay'a gelmeden de gazetecilere düşen önemli işler olduğunu vurguladı. Bu görevi yerine getirmeleri gerektiğini, aksi halde yıllar sonra birilerinin suçsuz olduğunun öğrenilmesi durumunda vicdanlarının kanayacağını söyledi. Mavi Çarşı saldırısında 26 yıl sonra beraat eden kadını örnek vererek, o 26 yılın sorumluluğunun sadece yargıya değil, gazetecilere de ait olduğunu belirtti. Ülkede bir gazetecilik açığı, eksiği olduğunu ifade etti.

Davanın şu anki süreci hakkında bilgi veren Ersin Eroğlu, daire başkanının muhalefet şerhinde, 8 yaşındaki bir çocuğun direncini kırma, tutma, kaçışını engelleme, boğazını sıkma gibi eylemlerin üç kişinin müştereken yapabileceği hayatın akışına uyan bir eylem olmadığını yazdığını aktardı. Dört şüpheliden birinin suçsuz, üçünün suçlu olabileceği gibi, dördünün de suçlu olabileceğini veya olayın iştiraken cinayet olmayabileceğini, sadece uzaktan görmüş olmanın dahi mümkün olduğunu, bunun iştiraken cinayete girmediğini belirtti. Üç kişinin iştiraken cinayetten ceza alması için üçünün de cinayetin faili olması gerektiğini daire başkanının altını çizdiğini söyledi.

Muhalefet şerhinin Yargıtay için çok önemli olduğunu belirten Eroğlu, bu dosyanın Yargıtay'dan dönme ihtimalinin çok yüksek göründüğünü ifade etti. Dava süreci, yerel mahkeme, istinaf ve şimdi Yargıtay aşamasında. Yargıtay onaylarsa cezalar infaz edilecek, ancak dönerse dosya yerel mahkemeye geri gidecek. Yargıtay'ın bazı isimler için tahliye kararı da verebileceğini, yargılamaların yeniden başlayıp tekrar istinaf ve Yargıtay yoluna girebileceğini, sürecin uzun olabileceğini ekledi.

Genç bir gazeteci olarak gözlemlerini aktaran Eroğlu, son yıllarda sosyal medyanın etkisiyle popülist, reyting getiren, etkileşimi yüksek, tırnak içinde "fantastik" şeylerin daha çok yankı bulduğunu, buradan daha kolay şöhret olunabildiğini söyledi. Bu gibi dosyalarda çok dikkat edilmesi gerektiğini, somut belgeler üzerinden gidilmesi, işin magazin ve reyting kısmının değil gerçeğin konuşulması gerektiğini vurguladı. Aksi halde sonrasında telafisi mümkün olmayacak şeylere yol açabileceğini, Yeni Doğan Çetesi davasındaki bir hemşirenin adının Google'a yazıldığında yanında "bebek katili" ifadesinin çıkmasını buna örnek gösterdi. Bu tür durumların medyanın büyük sorumluluğu olduğunu belirtti.

Faruk Bildirici, gazetecilerin herhangi bir olay önlerine düştüğünde sokaktaki insan gibi davranamayacağını, olayı başıyla sonuyla bütünüyle birlikte değerlendirmek durumunda olduğunu da ekledi. Bazı gazetecilerin sosyal medyadaki kullanıcılar gibi fevri hareket edip bir şeyin sadece bir kesitine bakarak karar verdiğini, bunun yanlış olduğunu ve topluma yanlış bilgi vermek anlamına geldiğini vurguladı. https://www.avazturk.com gibi ilkeli habercilik yapmayı amaçlayan mecralar için bu etik prensiplerin ne denli önemli olduğu açıktır.

Özetle, Tele1 ekranlarında Faruk Bildirici ve Ersin Eroğlu'nun değerlendirmeleri, Narin Güran cinayeti davasındaki mahkumiyetin, istinaf mahkemesi daire başkanının şerhi ışığında ciddi hukuki soru işaretleri taşıdığını ortaya koydu. Dava dosyasının Yargıtay aşamasında olması, bu soru işaretlerinin davanın geleceğini belirlemede kilit rol oynayacağına işaret ediyor. Aynı zamanda, medyanın bu tür kritik davalardaki sorumsuz yayıncılığının, hem yargılama süreçlerini etkileyebildiği hem de masum insanların hayatlarında geri dönülemez yıkımlara yol açabildiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. Gazetecilere düşen görev, daire başkanının dile getirdiği çelişkilerin peşine düşmek ve davanın tam anlamıyla aydınlatılması için çaba göstermektir.