30 Haziran'da Yargıdan Yükselen Karanlık Perde
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Murat Emir, 30 Haziran'da beklenen "kayyum davasını" değerlendirdi. Bu dava sadece bir parti meselesi mi, yoksa Türkiye siyasetini derinden sarsacak büyük bir oyunun parçası mı? Eski ve yeni genel başkanların...
Türkiye siyaseti, adeta nefesler tutularak 30 Haziran tarihini bekliyor. Gündemi sarsan ve uzun süredir konuşulan Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) yönelik "kayyum davası", sadece partiyi değil, ülkenin demokrasi anlayışını da test edecek bir sürecin kapılarını aralamış durumda. SÖZCÜ Televizyonu'nda konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Murat Emir, bu davanın hukuki dayanağının olmadığını, seçim kanununda, siyasi partiler yasasında veya dernekler yasasında böyle bir yolun bulunmadığını açıkça ifade etti. Emir, Yüksek Seçim Kurulu'nun seçimleri yürüttüğünü ve karara bağladığını, Türk Seçim Hukuku'nun Yüksek Seçim Kurulu kararlarıyla işlediğini vurgulayarak, "olmayacak bir dava, akla gelmeyecek bir dava" tanımlamasını yaptı. Hukukçu kimliğiyle, davanın baştan reddedilmesi gerektiğini, eğer karar verilecekse de hukukun kırıntısı kaldıysa mutlaka reddedileceğini beklediğini belirtti. Ancak bir siyasetçi ve Türkiye vatandaşı olarak, bu davanın "AKP'nin, sarayın kurduğu kirli oyun" olduğunu düşündüğünü dile getirdi.
Murat Emir'e göre, bu "kirli oyun", aynen 19 Mart darbesi gibi, aynen 13. cumhurbaşkanının cezaevine konması gibi, iftiralarla ve gizli tanıklarla yürütülen bir operasyon. Bu operasyonun bir ayağının da Cumhuriyet Halk Partisi'nin direncini ve duruşunu kırmak, büyümesini engellemek ve bunun üzerinden koltuğa sahip çıkmak olduğunu öne sürdü. Emir, sarayın yargı üzerinde tam bir tahakküm sahibi olduğunu ve sarayın istediği kararların verildiğini, istemediği hiçbir kararın verilemediğini çok yakından bildiklerini belirtti. Bu süreçte iki temel yapının söz konusu olduğunu dile getiren Emir, bir yanda bu kirli yargı operasyonunu tasarlayan, düzenleyen saray, onun yandaşları, büyük mutluluk duyan havuz medyası ve yanlarında bulabildikleri 3-5 eski CHP'li profesyonel siyasetçinin olduğunu söyledi. Diğer yanda ise Cumhuriyet Halk Partisi örgütüyle, tabanıyla ve partiye umut bağlayan milyonlarıyla bu kirli yargısal oyunu bozmaya kararlı milyonların bulunduğunu aktardı.
SÖZCÜ Televizyonu sunucusunun, eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Ben kayyuma bırakmam partiyi, eğer böyle bir karar çıkarsa geri dönerim partinin başına" açıklaması ile Ekrem İmamoğlu'nun buna verdiği yanıtı sorması üzerine Murat Emir, dün Silivri'de Sayın Ekrem İmamoğlu ile görüştüğünü belirtti. İmamoğlu'nun herkese selamları olduğunu ve büyük bir dirençle, kararlılıkla süreci takip ettiğini aktaran Emir, İmamoğlu'nun da CHP'nin böylesine bir tartışmaya çekilmesinden ve yargı operasyonuyla toplumdaki güveninin zedelenmesinden son derece kaygılı olduğunu söyledi. Ekrem İmamoğlu'nun da bu durumu, belediye başkanlarına ve kendisine yönelik saldırıların bir bacağı olduğu gibi, Cumhuriyet Halk Partisi'ne de yönelik ağır bir saldırı olarak gördüğünü ifade etti. Emir, "Bir oyun kuruluyor, bu oyundan saray ne murat ediyor, ne amaçlıyor buna bakmak lazım" diyerek, sarayın bir kez daha 4 Kasım 2015'teki durumu yaratmak istediğini, yani Cumhuriyet Halk Partisi'nin dağılmış, ne yapacağını bilemez, umudunu yitirmiş bir hale dönmesini hedeflediğini iddia etti. Eğer bunu yapamazsa bile, CHP'yi sürekli tartışma içinde tutarak vatandaşların "bak işte birbirlerine girdiler, kurultayı dahi yapamadılar, bunlar Türkiye'yi nasıl yönetecekler" sorusunu sormalarını amaçladığını dile getirdi. Murat Emir, "şu ana kadar aslında ikinci elde ettiğini elde etmiş oluyor saray" ifadesini kullanarak, iktidar yürüyüşlerinin, hapisteki yol arkadaşlarının mücadelesinin, emeklilerin ve asgari ücretlilerin zam beklentilerinin, enflasyonun ve yakıcı sorunların bir kenara itilerek sabahtan akşama kadar CHP'nin konuşulmasının sağlandığını kaydetti. Bu durumun arkasında bir plan olduğunu ve bu planı bozabilecek bir kişinin olduğunu ancak o kişinin henüz adım atmadığını da ekledi. Bu bağlamda, siyasetin iç dinamiklerine dair çarpıcı analizler için okuyucular https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirler.
Murat Emir, Kemal Kılıçdaroğlu'nun neyi neden yaptığını söyleme durumunda olmadığını belirterek zihin okumanın yanlış olacağını ancak yıllarca genel başkanlığını yapmış bir isim olarak, Kılıçdaroğlu'nun yapması gerekeni söylemek istediğini ifade etti. Emir, "bu kayyum davası oradan cesaret alınarak ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun da bu oyunun bir parçası olacağını varsayarak veya umut ederek sahneye konan bir oyun" olduğunu iddia etti. Bu nedenle oyunu bozabilecek kişinin de Kılıçdaroğlu olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu'nun daha önce AKP yargısına defalarca karşı çıktığını, Adalet Yürüyüşü yaptığını, Canan Kaftancıoğlu'na siyasi yasak geldiğinde "tanımıyorum, tanımayacağım" dediğini ve Kaftancıoğlu'nun il başkanlığının devam ettiğini hatırlatan Emir, şimdi ise "yasaya uymak zorundayız, mahkeme kararına" diyen bir duruş sergilediğini belirtti. Bu durumu "siyasi tutarlılığın gereği" olarak yorumladı ve hukuk kırıntısı dahi olmayan böyle bir yargı kararına karşı Kılıçdaroğlu'nun "bana güvenerek yani benim gelip oraya oturacağıma güvenerek yapıyorsanız yapmayın demesi beklenir" şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üçüncü kez adaylığı tartışmasında da Kılıçdaroğlu'nun anayasaya aykırı olduğunu kabul etse de "büyütmeyelim çünkü biz o YSK'da hakimler olduğunu olmadığını bilmiyor musunuz" dediğini anımsatarak, belki de büyütülmediği için bugün bunların yaşandığını düşündüğünü ifade etti.
Emir, Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir partinin, tüm hukuki yolların tüketilmiş olmasına, YSK kararlarının bulunmasına, itiraz dahi akıllarına gelmemiş olmasına, bir yıl boyunca hiçbir yasada karşılığı olmayan maddeler uydurulmasına, sahte iddialara ve delil yokluğuna rağmen kapatılmakla veya kurultayının iptal edilmekle tehdit edildiğini vurguladı. "Telefon demişler yok, ev satıldı demişler yok, işçi alındı demişler yok, döviz bürosu açıldı demişler yok" diyerek tüm iddiaların asılsız olduğunu belirtti. Buna rağmen bu anlayışa karşı dimdik durması gereken Cumhuriyet Halk Partililerin olduğunu ve bunu görmek istediklerini ifade etti. Emir, bu oyuna gelmeye hevesli olanların "bir iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda eski profesyonel siyasetçi" olduğunu ve onların sadece "acaba biz bir yolunu bulup tekrar koltuklara oturup tekrar Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki o kişisel iktidarımızı sürdürebilir miyiz" gayretinde olduklarını belirtti. Bu durumun, memleket bu haldeyken kişisel hırsların bir kenara bırakılması gerektiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdiğini vurguladı.
Murat Emir, bu davanın yalnızca CHP'nin davası olmadığını, aslında "hepimizin davası" olduğunu söyledi. Cumhuriyet Halk Partisi'ne umut bağlayan milyonların davası olduğunu, tek adam rejimini değiştirmeyi hedefleyen insanların davası olduğunu kaydetti. Gençlerin, kadınların, yoksulların, işçilerin, siyasetçilerin, belediye başkanlarının ve özellikle Silivri'de tutuklu bulunanların büyük bir bedel ödediğini ve bu bedelin demokrasi mücadelesinin gereğince ödendiğini vurguladı. Amaçlarının, seçimle alınamayanı bir yargı kararıyla elde etmek, Cumhuriyet Halk Partisi'ni bölüp parçalayarak içinden başka oluşumlar çıkartmak, bir tartışmanın içine çekmek ve böylece Erdoğan'ın ekmeğine yağ sürmek, iktidarını perçinlemek olduğunu düşündüğünü ifade etti. Emir, itirazlarının bu noktada olduğunu, seçimlerin ve kurultayların demokratik hak olduğunu, herkesin gelip yarışabileceğini belirtti. Ancak şunu bilmeleri gerektiğini söyledi: "Bir asliye mahkemesiyle, bir hakimle, üç meczup dilekçesiyle, olmayan delillerle, olmayan hukuki yollarla, zorlama hukuki yorumlarla, mışlı mişli hiçbir somut delil içermeyen iddialarla ve trollerle ve üç beş kanaldaki sürekli CHP'yi tartışan ve yalan iftira üreten kanallarla ve sözde CHP'li gazetecilerle Cumhuriyet Halk Partisi'ni de Türkiye siyasetini de dizayn etmek mümkün değildir!". Emir, karar vericilere seslenerek, bu yanlış yola girmemeleri gerektiğini ve CHP ile yarışacaklarsa sandığı getirmeleri gerektiğini, ancak böylesine oyunlara mahkum edip partiyi sendeletmeyi düşünüyorlarsa başaramayacaklarını kesin bir dille ifade etti.
Murat Emir'e yöneltilen bir diğer önemli soru ise Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Ekrem İmamoğlu'nun mitingleri hakkında sarf ettiği iddia edilen "bir belediye başkanı için mitingleri doğru bulmuyorum, bu kadar sokakta olmayı doğru bulmuyorum" sözleri ve İmamoğlu'nun bu sözlerden derinden üzüldüğü yönündeki iddialar oldu. Emir, Ekrem İmamoğlu ile her konuyu konuştuklarını ancak aralarındaki özel sohbetin tamamını yansıtmanın uygun olmayacağını belirtti. Buna rağmen İmamoğlu'nun kamuoyuyla paylaştığı sözlerinin son derece yürekten ve samimi olduğunu vurguladı. Emir, "Cumhuriyet Halk Partilileri ve halkı evinizde oturun, mitinge çıkmayın, miting yapmayın diyen en çok isteyen kimdir Türkiye? Kim bundan rahatsız olmaktadır? Tayyip Erdoğan!" diyerek asıl meselenin anlaşılması gerektiğini ifade etti. CHP'nin sokaklarda olmamasını, alanlarda olmamasını, yapılanı sineye çekmesini isteyen anlayışın AKP anlayışı olduğunu ve bu yargısal kirli oyunu kuran anlayışın da bu olduğunu belirtti. Kim bu oyuna katkı veriyorsa, kim bu oyunun bir parçası olmaya hazırlanıyorsa, o kişinin Cumhuriyet Halk Partisi'ne iyilik etmediğini, büyük bir kötülüğün içerisine girmek üzere olduğunu sözlerine ekledi.
30 Haziran'a sadece iki gün kala, il başkanlarının Pazartesi günü Ankara'ya çağrıldığını belirten Murat Emir, kendisinin de Ankara'da olacağını ifade etti. Hukukun kırıntısı kaldıysa bu davanın 30'unda reddedilmesi gerektiğini yineledi. Emir, ceza mahkemesinde iddianamesi dahi kabul edilmemiş bir davanın varlığına rağmen, hukuk mahkemesindeki bir hakimin "ben ikna oldum, burada gerçekten bir seçimde olmaması gereken şeyler olmuş, madem öyleymiş bütün bu iradeyi yok sayalım, bir buçuk yıllık bütün hiç ve işlemleri yok sayalım" demesinin mümkün olmadığını vurguladı. MASAK raporunda para hareketi görülmemiş, video kayıtları, dövizciler, cep telefonu kayıtları, daire alım satımı veya işe alım gibi hiçbir somut delil olmadığını tekrarladı. Buna rağmen koca koca adamların çıkıp böyle bir şey olabilecekmiş gibi konuşmalarını "olanaksız" olarak nitelendirdi. Emir, 30 Haziran'da da bir şey beklemediğini, normal siyasi faaliyetlerini, basın toplantılarını ve görüşmelerini sürdüreceklerini belirtti. Türkiye'nin ciddi sorunları olduğunu, atanamayan öğretmenlerin, emekli örgütlülüklerinin, sendikaların ve sendikalaşamayan işçi kesimlerinin inim inim inlediğini ve Temmuz'da mutlaka bir zam beklentisi olduğunu, bıçağın kemiğe dayandığını ifade etti. Emir, tüm bunların yerine CHP'nin iç tartışmalarının konuşulmasının asıl amacı olduğunu açıkça ortaya koydu ve ekledi: "Biz bunları konuşmak istiyoruz ve biz bu çalışmaları yürüteceğiz!".
Öyleyse, Türkiye siyaseti için asıl soru şu: Yargı eliyle siyaseti dizayn etme girişimleri, bu kez de partileri birbirine düşürüp milleti oyalamayı başaracak mı? Yoksa 30 Haziran, tüm bu kirli oyunlara "dur!" denildiği, demokrasinin ve hukukun tecelli ettiği, milletin asli sorunlarına dönüldüğü tarihi bir dönüm noktası mı olacak? Gözler, demokrasi mücadelesinin en kritik günlerinden birine çevrildi.