Adalet, Eğitim Ve Medyada Görünmeyen Gerçekler

Adalet, Eğitim Ve Medyada Görünmeyen Gerçekler

Ekonomiden siyasete, ülkenin en kritik noktalarında derin bir çürümenin izleri gün yüzüne çıkıyor; bu akıl almaz haber, Türkiye'nin geleceğine dair tüm bildiklerinizi sorgulatacak!

Ünlü bir ekonomist ve yazar olan Memduh Bayraktaroğlu, son dakika canlı yayınında yaşadığı sağlık sorunlarını Türkiye ekonomisinin mevcut durumuyla çarpıcı bir şekilde ilişkilendirerdi. Kendi 74 yaşında, 31 yıldır baypaslı, şeker ve yüksek tansiyon hastası olmasına rağmen, Türkiye ekonomisi düzelirse kendi sağlığının da düzeleceğine inandığını dile getiren Bayraktaroğlu, mevcut sistemin derinliklerinde yatan "çürüme"ye dair sarsıcı iddialarda bulundu ve okuyucuları sarsacak çarpıcı gerçekleri gün yüzüne çıkardı.

Makalemiz, bu sarsıcı açıklamaların perde arkasını ve Türkiye'nin geleceğini doğrudan etkileyebilecek hayati detayları incelemeye devam ediyor; Bayraktaroğlu, 800 yıl önce yaşamış büyük düşünür Sadi Şirazi'nin "Hükümdar göz yummazsa eşkıya kervan basamaz" sözünü hatırlatarak, eğer eşkıyaların kervanları basabiliyorsa bunun tek sebebinin hükümdarın onların eylemlerine göz yumması olduğunu vurguladı. Bu felsefi sözün günümüz Türkiye'sine bir ışık tuttuğunu belirten Bayraktaroğlu, "hükümdarın göz yumması" ifadesinin adaletin susması, denetimin yok olması, sahtekarların, yalancıların, torpilcilerin ve yalakaların meydanı boş bulması anlamına geldiğini net bir dille ifade etti. Bayraktaroğlu, son günlerde ülke gündemine bomba gibi düşen sahte diploma ve sahte e-Devlet imzası gibi skandalların kişisel ahlaki bir çürüme olmadığını, aksine sistemik bir çürüme olduğunu ve ancak hükümdarın göz yummasıyla meydana gelebilecek bir durum olduğunu defaatle dile getirdi.

Bu durumun sadece birkaç akademisyen, bürokrat, milletvekili, asker, polis, savcı veya yargıcın çürümesiyle sınırlı kalmadığını, bilakis bu noktaya ancak hükümdarın göz yummasıyla ulaşılabileceğini, hükümdar göz yummasa bunun mümkün olmadığını savunan Bayraktaroğlu, Türkiye'de en az 400 akademisyenin diplomasının sahte olduğunun anlaşıldığını ve çok sayıda kişinin tutuklanıp hapse atıldığını hayretle dile getirdi. Özellikle dikkat çekici bir iddia olarak, sahtecilik yapan, üçkağıtçı ve dolandırıcı olarak yakalanan kişilerin ofislerinde veya çalışma odalarında Cumhurbaşkanı'nın fotoğrafının ya da bakanlardan birinin fotoğraf veya videosunun bulunmasının, hükümdarların bu duruma göz yumduğunu ve bu kişilerin de hükümdarların kendilerine göz yumacağını bildiğini açıkça gösterdiğini belirtti. Bayraktaroğlu, üniversitelerin liyakatle değil, biat ve sadakatle yönetildiğini gözlemlediğini ve bu durumun tekil bir sahtekarlıktan ziyade kurumsallaştırılmış bir rejim sahtekarlığına işaret ettiğini vurguladı.

Konuşmasının devamında, iktidar yanlısı gazetecilerin (Ahmet Hakan ve Abdülkadir Selvi gibi) yalan söylediğini, İçişleri Bakanlığı açıklama yaptığı halde bile yalanlarını sürdürdüklerini ve okuyucuların zaten onlardan yalan haber beklediği için onları okuyup izlediğini belirten Memduh Bayraktaroğlu, bu durumdan duyduğu üzüntüyü ve sağlığının bozulduğunu içtenlikle paylaştı. Kendisine göre bu ülkede sadece diplomaların değil, adaletin, denetimin, liyakatin, hatta biat ve sadakatin bile sahte olduğunu, haberlerin külliyen sahte olduğunu, hükümdarı kızdırmamak adına kötü haberlerin geçilmediğini ve iyi olmayan haberlerin iyiymiş gibi verildiğini sert bir dille eleştirdi. Bir AKP milletvekilinin bu durumların her yerde yaşandığı yönündeki savunmasına karşılık Bayraktaroğlu, bunun Pakistan, Hindistan, Bangladeş, Kuzey Yemen ve Afganistan gibi ülkelerde olabileceğini ancak ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Avusturya, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve Güney Kore gibi demokratik ülkelerde bu tür rezaletlerin yaşanmadığını belirterek, ülkedeki gazeteciliğin çürümüş ve kokuşmuş olmasının, vicdanını satan gazetecilerin varlığının demokratik, laik, sosyal hukuk devletini ayakta tutmayı çok zorlaştırdığını dile getirdi.

Tüm bunlara rağmen ayakta duracaklarını ifade eden Memduh Bayraktaroğlu, Devlet Bahçeli'ye seslenerek, kendisini en çok eleştirenlerden biri olmasına rağmen son dönemde Bahçeli'nin niyetinin iyi olduğuna inandığını, bu durumu ispat etmesini, bu kokuşmuşluğa el koymasını ve "Vicdanım bunu kabul etmiyor, bu kokuşmuşluğa daha fazla göz yumulmasına dayanamıyorum" demesini talep etti. Zira Bayraktaroğlu, zulmün ilk olarak görmezden gelmeyle başladığını ve giderek arttığını acı bir gerçek olarak dile getirdi. Bayraktaroğlu, çözümün çok basit olduğunu, gerçekleri konuşmaktan korkmamak gerektiğini, gerçek gazetecilerin namuslu, şerefli, ilkeli, haysiyetli ve onurlu bir şekilde, çalıntı paradan pay almadan gerçekleri haykırmaları gerektiğini belirtti. Ayrıca, bir ülkenin doğru dürüst yönetilebilmesi için Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan doğru haberlerin gelmesi gerektiğini, aksi takdirde asıl günahkarların Milli İstihbarat Teşkilatı elemanları olduğunu ifade etti.

Türkiye'deki gazeteci milletinin sahtekarları alkışlayıp dürüst, temiz, şerefli ve namuslu insanları lekelemek için bin bir türlü yalana başvurması durumunda bu pislikten kurtulamayacaklarını savunan Bayraktaroğlu, muhalefet liderlerine yönelik suçlamaları da ele alarak Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının adeta dün Harvard'dan alınmış kadar taze ve lekesiz olduğunu, AKP'li Hulusi Akar'ın kızının diplomasının ise İmamoğlu'nun diplomasının yanında ne vaziyette olduğuna dikkat çekilmesini istedi. Memduh Bayraktaroğlu, tüm bu yaşananların sadece birkaç sineği öldürmekle bataklığın kurumayacağını, zira bataklığın orada durduğunu ve asıl sorunun kökte olduğunu net bir şekilde vurguladı. Sadi Şirazi'nin 800 yıl önceden yaptığı uyarıyı hatırlatarak, suçlunun sadece eşkıya olmadığını, ondan önce en büyük suçlunun o eşkıyaya göz yuman hükümdar olduğunu, yani devleti yönetenlerin sorumluluğunu taşıyanların en büyük suçlu olduğunu çarpıcı bir şekilde ifade etti. Bayraktaroğlu, tüm bu karanlık tablonun ortasında bile umudunu yitirmediğini, "Seher vaktindeyiz, sabahın en karanlık halini yaşıyoruz. Çok kısa bir süre sonra beyaz ipliği kara iplikten ayırabileceğiz ve göreceksiniz her şey çok güzel olacak" sözleriyle geleceğe dair inancını dile getirdi.