Ahtapot Operasyonu, Kurultay İptali ve Çıkmazdaki İşsizlik

Ahtapot Operasyonu, Kurultay İptali ve Çıkmazdaki İşsizlik

Mesele Ekonomi YouTube kanalında Atilla Yeşilada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "ahtapot" benzetmesiyle başlayan operasyon dalgasını, CHP kurultayının potansiyel iptalini, ekonomiye etkilerini ve Türkiye'nin derinleşen işsizlik sorununu analiz ediyor...

Mesele Ekonomi YouTube kanalında Semih Yalın'ın konuğu olan ekonomist Atilla Yeşilada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önce "ahtapot" benzetmesiyle işaret ettiği ve geçen hafta sonu İstanbul dışına da taşan kapsamlı operasyon dalgasının, siyasi arenada ve Türkiye ekonomisi üzerinde yarattığı potansiyel etkileri derinlemesine analiz etti. Yeşilada ve Yalın, hem güncel gelişmeleri hem de ekonominin geleceğine dair tahminleri, piyasa yansımalarını ve Türkiye'nin yapısal sorunlarını değerlendirdi. Bu gelişmelerin en kötü senaryoyu devreye sokabileceği ve Türkiye'nin bu kadar krizi kaldıramayacağı endişesini dile getiren Yeşilada, özellikle 30 Haziran'ın kritik bir tarih olabileceğine dikkat çekti.

Atilla Yeşilada'ya göre, Erdoğan'ın nereye gittiği artık az çok görülse de, bu yola neden girdiği hala tam olarak anlaşılamıyor. Ekrem İmamoğlu ve ekibine atfedilen suçların gerçek olup olmadığından ziyade, halkın bu duruma ikna olup olmadığının önemli olduğunu belirten Yeşilada, 19 Mart'tan bu yana yapılan hiçbir ankette katılımcıların çoğunun İmamoğlu'nun suçlu olduğuna inanmadığını veya tutuksuz yargılanmasını istediğini vurguladı. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Hatta bazı anketlerde nitelikli çoğunluğun (%60) bu yönde görüş bildirdiğini aktardı. Türkiye'de artık bağımsız bir yargı kalmadığı algısının yaygın olduğunu ve tüm bu operasyonların siyasi maksatla yapıldığını, bu nedenle temin edilemediğini söyledi. Son iki anketin (HBS ve Area) olası bir seçimde İmamoğlu'nun Sayın Erdoğan'a 10-12 puan fark attığını gösterdiğini, diğer anketlerin de benzer sonuçlar verdiğini ekledi. Anket ortalamalarında CHP'nin 3.5 puan kadar önde olduğunu, bu farkın 31 Mart'tan bu yana görülen en yüksek fark olduğunu belirtti ve bu operasyonların açıkçası hiçbir faydası olmadığını ifade etti.

Sayın Erdoğan'ın yargıya komut vererek mi, yoksa tıpkı Ergenekon dönemindeki gibi kendisine bir oyun mu oynandığı konusunda emin olmadığını söyleyen Yeşilada, zamanın bunu göstereceğini ancak ahtapot operasyonuna çok ciddi bir yatırım yapıldığı https://www.avazturk.com ve bu kadar cesaretle ve hızlı hareket edilmesinin nedenlerinden birinin de Sayın Bahçeli'nin destek vermesi olabileceğini düşündüğünü dile getirdi. Bahçeli'nin önceleri soğuk baktığı konuya şimdi tam anlamıyla saha kenarında amigoluk yaptığını, "İstanbul zincirler kırıldı kurtaracağız" gibi söylemlerle destek verdiğini belirtti. Daha önce Ceyhan ve Seyhan belediye başkanlarının içeri alındığını hatırlatan Yeşilada, Adana Belediye başkanına bir operasyonun muhtemel olduğunu ve rant açısından önemli olan Antalya, Bursa gibi şehirlerde de belediye başkanlarının gözaltına alınmasının yüksek bir olasılık olduğunu öngördü.

Anketlerde İmamoğlu'nun Erdoğan'ın çok önünde gözükmesine rağmen, İmamoğlu'nun aday olamama gibi bir durumunun olabileceğini ve bu operasyonların amacının da bu olabileceğini konuşan Yalın'a yanıt veren Yeşilada, böyle bir senaryonun seçim denkleminde ciddi bir değişiklik yaratmayacağını savundu. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. İmamoğlu oylarını, Erdoğan'ın yaptıklarına karşı bir tepki oyu olarak görmenin daha doğru olduğunu belirten Yeşilada, Mansur Yavaş, Özgür Özel veya herhangi başka bir ismin de benzer oyları alabileceğini düşündüğünü çünkü bu tür hamlelerin halkın ciddi tepkisini çektiğini ifade etti. Halkın tepkisinin altında yatan mantıklı nedenlerden birinin "önce ekonomiyi düzelt" beklentisi, diğerinin ise Kürtlerle barış sürecine odaklanma isteği olabileceğini söyledi. Yeni infaz yasasından DEMA'nın memnun kalmadığını, PKK'nın ne zaman silahsızlanacağının belli olmadığını belirten Yeşilada, bu konularla uğraşılması gerektiğini düşündüğünü, bu yüzden de nereye gidildiğini tam anlamadığını yineledi.

Cem Küçük'e göre 30 Haziran'da kurultay davasında CHP yönetiminin iptal edileceği ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun görevine iade edileceği bilgisini aktaran Yeşilada, ancak Kılıçdaroğlu'nun bundan ne kazanacağını sorguladı; kendi isteğiyle olağanüstü kurultaya gidip Özgür Özel'in yeniden seçileceğini ya da delegelerin imza toplayıp bunu yapacaklarını belirtti. İktidarın hamlelerinin kamuoyunda tepki yaratsa da, CHP'nin operasyonel gücünü yitirdiğini, kaynaklarının ve stratejisinin dondurulacağını, partinin kendi içine dönüp kendi tartışmasını yapmak zorunda kalacağını ve bunun muhalefet için bir ivme ve zaman kaybı olduğunu kabul etti. CHP'de kavga görüntülerinin belki olmayacağını, ancak kendi içine dönme ve bölünme gibi durumların Erdoğan'ın planları arasında olabileceğini düşündüğünü belirtti. Eğer tüm bunlar yapıldıktan sonra bir baskın seçim olasılığı olsaydı çok daha mantıklı olacağını, ancak anketlerde kazanamayacağının görüldüğünü, ekonominin sokaktaki halk açısından daha iyiye gitmesinin çok zor olduğunu ve özellikle eğer Erdoğan bu saldırıyı 2 yıl devam ettirecekse Türkiye'nin bunu kaldıramayacağını ifade etti.

Türkiye ekonomisinin bu durumu kesinlikle kaldıramayacağını vurgulayan Yeşilada, iki şeyin olabileceğini belirtti: Birincisi, herkesin dövizde kalması veya parasını yurt dışına çıkarması; ikincisi ise güven şoku. Zaten işsizlik durumunun malum olduğunu ve birinci çeyrek milli gelir verilerine bakıldığında özel sektörün yatırım yapmadığını, beklemeye geçtiğini çünkü kimsenin önünü göremediğini söyledi. https://www.avazturk.com Bu nedenle çok büyük bir hata yapıldığı görüşünde olan Yeşilada, seçim zamanı ve Erdoğan'ın kazanıp kazanmayacağı gibi soruların farazi olduğunu, ancak gittiği yolda istediklerini elde edememe şansının daha yüksek göründüğünü ve neden bu hataları yaptığını anlayamadığını dile getirdi. Çok daha basit bir yol olduğunu düşündüğünü, operasyonları bırakıp Özgür Özel ile bir kanal açılmasını, İmamoğlu'nun aday olma şansının iade edilmesi karşılığında bir seçim tarihinde anlaşılmasını önerdi. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Ancak iktidarın da kazanamayacağını muhtemelen gördüğünü, ama bu şartlar altında kazanmasının da çok zor olduğunu çünkü ekonominin perişan olacağını ve dayanamayacağını tekrarladı.

Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. 30 Haziran'da Cem Küçük'ün beklediği gibi CHP'de mevcut yönetimin feshedilip mahkeme kararıyla bir karmaşa yaşanması durumunda, piyasada 19 Mart'a benzer bir süreç yaşanıp yaşanmayacağı sorusuna yanıt veren Yeşilada, rezervlerde o kadar büyük bir şok beklemediğini, çünkü İmamoğlu vakasından sonra geri dönen sıcak paranın bütün bunlara alışmış cesur ve fırsatçı bir para olduğunu belirtti. Dövizde baskı gelirse TCMB'nin yine faiz artıracağını, ancak burada güven kısmının çok önemli olduğunu söyledi. İş dünyasının moralinin ciddi şekilde bozulduğunu ve büyümeye odaklanamadığını verilere bakarak gördüklerini, bir sonraki aşamada birikimcilerin ve tüketicilerin beklemeye geçerek konuttan otomotive kadar bütün alanlarda satışların düşeceğini öngördü. Özellikle faiz yüksek olduğu için bunun gerçekleşebileceğini ve ilk bu CHP'deki kurultay kararından sonra konuşulan, ancak şu anda unutulan sert iniş senaryosunu hatırlattığını söyledi. Bütün bunların aslında daha uzun bir sürecin parçaları olduğunu düşünürsek, tüketici ve iş dünyası güveni üzerindeki baskının, Atilla Yeşilada'ya göre "yumruk yemekten yorulan boksör" durumunu çağrıştırdığını ifade etti. Rezervleri yönetmenin bir tamam olduğunu, ancak ekonominin esasının başka bir şey olduğunu ve sadece bunlardan ibaret olmadığını ekledi.

Tam da 30 Haziran öncesinde PPK toplantısı varken ve Temmuz'da da başka bir toplantı planlanmışken, bu iki toplantının tam arasında CHP'ye böyle bir hamle yapılmasının piyasada hareketlilik getireceğini belirten Yalın'a yanıt veren Yeşilada, kesinlikle getireceğini doğruladı. Yaz aylarında gıda enflasyonunda ve kiralarda ciddi bir sıkıntı yaşanacağını belirten Yeşilada, Merkez Bankası'nın belki siyasi bir rica üzerine faizi düşürebileceğini ancak bunun beyhude bir çaba olacağını, çünkü operasyonların devam etmesi durumunda yeniden faiz artırmak zorunda kalacağını savundu. Yeşilada, piyasadaki konsensusa kesinlikle katılmadığını, Merkez Bankası'nın olayların sonunu görünceye kadar yaz ve sonbahar döneminde şu anki faiz politikasını sabit tutacağını, ancak belki efektif fonlama faizinde 2-3 puan düşüşler gerçekleştirebileceğini düşündüğünü ifade etti. https://www.avazturk.com Piyasaların keyfinin olmadığını ekledi.

Mahfi Eğilmez'in yazısına değinen Yeşilada, Eğilmez'in Kredi Garanti Fonu (KGF) vasıtasıyla bankaların iş hacmine yeni kredi açması, iş gücü ödeme desteği, vergi azaltılması ve faizin düşürülmesi gibi adımların gündeme geleceğini belirten tezini aktardı. Türkiye'nin enflasyon, büyüme ve işsizlik arasında bir üçlü ödünleşme içinde olduğunu ve siyasi sebeplerle her zaman büyümeyi tercih ettiğini belirten Eğilmez'in görüşünün doğru olduğunu kabul eden Yeşilada, ancak kendisinin önümüzdeki günlerde Mafya Eğilmez'in dediği gibi sanayinin çarkının daha hızlı dönmesi için adımlar atılmasını beklemediğini söyledi. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Yakın geçmişte büyümeye başladığında paniklenip sıkı politikalardan derhal vazgeçildiğini görsek de, bu sefer durumun çok farklı olduğunu, sıkı politikalardan vazgeçmenin siyasi anlamda hiçbir yarar sağlamayacağını ve enflasyonda ciddi bir patlama yaratacağını savundu. Beklenti enflasyonunun oluşacağını ve "musluklar açıldı, baraj kapakları açıldı, biz de fiyatları arttıralım" anlayışının yayılacağını belirtti. İkincisi, Türkiye'ye hiçbir şekilde sıcak para girmeyeceğini, bankaların ve tahvil fonlarının borç vermekte zorlanacağını ve hemen arkasından da kur baskısının başlayacağını anlattı. Enflasyonun 30-35 civarındayken dolar/TL'nin yıllık devalüasyonunu %20'lerde tutmanın bir süre yapılabileceğini ancak enflasyon %50'ye fırlarsa bunun yapılamayacağını, büyük bir fark oluşacağını ve ciddi olarak ihracatın darbe alacağını, vatandaşın da haklı olarak döviz krizi bekleyip dövize koşacağını ve kendi sonunu hazırlayacağını ifade etti. Erdoğan'ın bu yola sapabileceğini, bunun kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken bir olasılık olduğunu, ancak siyasette olmasa da ekonomide rasyonel bir getiri götürü hesabı yaptığını düşünürsek sapmayacağını düşündüğünü söyledi.

Geçen hafta Erdoğan'ın faiz açıklaması yaptığını ve bunun piyasada ciddi paniğe yol açtığını hatırlatan Yalın'a karşılık Yeşilada, Erdoğan'ın "İslami bankacılık ortamı" gibi bir panik yaratan açıklama yaptığını, ancak ne deseydi daha iyi olacağını da sorguladı; "Arkadaşlar bütün inandıklarınız yanlış, bu iş yüksek faizle çözülür" mü demeliydi diye sordu. https://www.avazturk.com Ancak Mehmet Şimşek'in yine yolcu edileceği söylentileri dolaşırken, Erdoğan'ın Şimşek'i övseydi, programa desteğini söyleseydi, veya Cevdet Yılmaz'ın bunları yapsaydı, genel olarak yatırımcı ve iş dünyası güvenliğinin daha yüksek olacağını düşündüğünü belirtti. Piyasadaki tedirginliğin Şimşek özelinde var olduğunu düşündüğünü, geçen hafta açıklanan analitik bilançoda 2 milyar dolar civarında rezerv kaybının sebebinin Mehmet Şimşek'in gitme ihtimali olduğunu ve başka hiçbir sebebi olmadığını söyledi. Erdoğan'ın genişletici politikalara geri döneceği veya Mehmet Şimşek'i göndereceği ihtimalini düşünmediğini, bunun ciddi cesaret isteyeceğini, tıpkı Naci Ağbal'ın hatırlatılması gibi ancak o günlerdeki ekonomik konjonktürün çok farklı olduğunu söyledi. Şu anda Mehmet Şimşek'in işin başına getirilmesi, Azerbaycan ve Arap ülkelerinden gelen ricalar, Trump'la ilişkiler gibi faktörlere bakıldığında, bu ortamda Mehmet Şimşek'i göndermenin veya genişletici politikalara girişmenin "cinnet" olacağını düşündüğünü ifade etti.

Ümit Akçay'ın "ekonomi yönetimi önümüzdeki birkaç ayı kendi açısından kazasız atlatabilirse faiz indirmenin hızlanması mümkün, iktidar açısından 2023 sonrası sürecin (Mehmet Şimşek döneminin) en zor döneminin atlatıldığı anlamına gelecektir" tezine katıldığını belirten Yeşilada, Erdoğan eğer yaz aylarında CHP operasyonunu kendi kafasında bitirecekse, yüksek döviz getirisi olan yaz aylarında bunların etkisinin diğer zamanlara göre daha düşük olacağını söyledi. Yaz aylarında sokak tepkisinin de daha az olacağını, öğrencilerin finaller nedeniyle çekildiğini, mitinglerin çok rahatsız etmediğini belirten Yeşilada, Sayın Erdoğan'ın operasyonu istediği şekilde sonlandırır ve bu dönemde Merkez Bankası rezervlerinde hasar oluşmazsa evet en kötüsünün geride kaldığını, ancak çok da iyiye gitmeyeceğini düşündüğünü dile getirdi. Para politikasıyla gidilebilecek yere gelindiğini, daha fazlasını toplumun kaldıramadığını, artık bütçede bir şeyler yapılması gerektiğini ancak o konuda hiçbir şey yapılmadığını ekledi. Mehmet Şimşek'in dün manşetlerde doktorları denetleyip 2.1 milyar eksik matrah bulduğuna dair haberleri örnek göstererek, 40-45 trilyonluk bir ekonomide işlerin bu şekilde halledilemeyeceğini söyledi.

Kabine değişikliği söylentilerine değinen Yeşilada, Berat Albayrak'ın kabineye dönmesi veya çok iyi bir görev alması, https://www.avazturk.com ya da Hazine ve Maliye'nin ikiye bölünüp birinin Nihat Zeybekçi'ye verileceği gibi söylentilerin ihtimal dahilinde olduğunu, ancak böyle bir değişikliğin, özellikle Albayrak gibi bir ismin gelmesiyle piyasaların olumsuz tepki vereceğini düşündüğünü belirtti. Dev bir şok olmayabileceğini, ancak yolun sonunu görenlerin fırsat bulduklarında satıp dövize döneceklerini veya yurt dışına çıkmaya başlayacaklarını öngördü. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Hazine ve Maliye'nin bölünmesinin teorik olarak doğru olduğunu, ancak bölündüğünde Mehmet Şimşek'le rahat çalışabilecek, onun duruşunu ve orta vadeli programı anlayacak bir ismin gelmesinin iyi olacağını söyledi. Berat Albayrak zamanında bu bakanlıkların birleştirildiğini hatırlatan Yeşilada, kabine değişikliği söylentilerinin çok uzun zamandır konuşulduğunu ancak 31 Mart'tan beri veya geçen sene Ağustos'tan beri Şimşek'in bavulunu topladığının konuşulduğunu, ancak bunların hiçbirinin olmadığını, dolayısıyla bu sefer de olmayabileceğini düşündüğünü ifade etti.

Türkiye'deki ekonomik sorunların somut verilerine değinen Yeşilada, kira enflasyonunda Türkiye'nin OECD lideri olduğunu ve ikinci sıradaki Macaristan ile aramızda 8 kat fark olduğunu, bunun inanılmaz bir başarı olsa gerek diyerek ironi yaptı. Genel enflasyonun yüksekliğinin oranları abarttığını, ancak kirada bambaşka bir durum olduğunu, kira tavanları ve kiracıyı çıkartamama gibi yasal düzenlemelerin piyasanın dengesini bozduğunu, piyasanın şeffaf olmamasının fiyat farklılıklarını artırdığını söyledi. Kira piyasasının bal gibi ağır hareket eden yapışkan bir piyasa olduğunu, ev sahibinin aklına ne gelirse geçirdiğini, bir de depremin etkisiyle sağlam bina arayışının arttığını, buna karşılık kiralık konut arzının yetersiz olduğunu ve bu nedenle abartılı, fahiş fiyatlar belirlendiğini belirtti. İstanbul Planlama Ajansı'nın hesapladığı, İstanbul'da kiranın hane halkı bütçesi içindeki payının Avrupa'nın ya da dünyanın en yükseği olduğunu ve İstanbul'da yaşamayı imkansız hale getirdiğini ekledi.

Gıdada da durumun farklı olmadığını, enflasyonun yüksekliğinin yanı sıra kalite sorunu (tahşiş) olduğunu, fiyatlar arttıkça vatandaşın kalite aramadığını, bunun yerine fiyattan düşürmek için kaliteden ödün verildiğini söyledi. Kendi yaşadığı bir örneği anlatan Yeşilada, 20 yıldır gittiği esnaf lokantasında kuru fasulye porsiyonunun zamanla ciddi şekilde küçüldüğünü, ancak esnafa da kızmadığını, çünkü fiyatların çok yüksek olduğunu ifade etti. https://www.avazturk.com Bu durumun Türkiye'deki genel gıda ve hizmet sektöründeki kalite düşüşünü yansıttığını ima etti.

Borsa İstanbul'un durumu da değerlendirilen konular arasındaydı. Iris Cibre'nin verilerine göre, Borsa İstanbul'un piyasa değerinin son bir yılda USD bazında %22 düştüğünü, endeksin ise dolar bazında %49 aşağıda olduğunu, yatırımcı sayısının da 1.8 milyon kişi azaldığını aktaran Yeşilada, borsa zayıflığının inanılmaz olduğunu, sürekli düşmek için sebep aradığını, biraz yükselse bile hemen fazlasını verdiğini söyledi. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Warren Buffett'ın "herkes panik içinde kaçarken ben mal toplamaya başlarım" sözünü hatırlatan Yeşilada, biraz daha soğukkanlı bir ortama geçilse borsanın ne kadar ucuz olduğunun görülebileceğini belirtti. Iris Cibre'nin bahsettiği dönemde gelişmekte olan piyasaların çok ciddi performans gösterdiğini, MSCI'ın gelişmekte olan hisse senetleri endeksinin bu yıl %20 civarında dolar bazında kazandığını, S&P'yi bile geride bıraktığını, ancak Türkiye'de borsanın bu kadar geri kalmasının nedeninin yüksek faiz değil, siyasi şoklar olduğunu savundu. Yabancı fonların gelip Türkiye'deki ucuz kalan varlıkları almamasının sebebinin siyasi belirsizlikler olduğunu, 19 Mart olayının görünür bir zararı olduğunu, ama 2 yılda Mehmet Şimşek'in Erdoğan'ı rasyonel politikalara ikna etmeye başladığını ve bunun hasatının alınması gerekirken, rasyonalitenin yalnızca ekonomik politikalarla ölçülmediğini, en büyük siyasi rakibini sudan bahanelerle hapse attırmanın, en çok oy alan partinin kongresini/kurultayını iptal etmenin artık rasyonel olunmadığı ve her an ekonomi politikasında radikal bir gevşemeye gidilebileceği fikrini doğurduğunu belirtti. Bu "siyasetin çok karanlık sisinin" borsanın altında yatan değerin görülmesine engel olduğunu söyledi. Türkiye'nin çok büyük bir fırsat kaçırdığını, global rüzgarın arkamızda olduğu, paranın Türkiye'ye akacağı bir dönemde çok yazık olduğunu ekledi.

Son olarak, Türkiye'nin yapısal problemi olan işsizlik rakamları değerlendirildi. Geniş tanımlı işsizliğin %32.2'ye ulaştığını, bunun Türkiye'nin yapısal bir sorunu olduğunu, faiz düşürerek ya da bütçe harcamalarını artırarak düzeltmenin imkansız olduğunu savunan Yeşilada, Türkiye'nin artık kaliteli eleman istemediğini, ihtiyacı olmadığını, hizmet sektöründe çalışacak tecrübesiz ve ucuz ücrete razı olabilecek insanlar aradığını belirtti. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. ISO 500 şirketlerinin bu yüzden kar edemediğini, çünkü yatırım yapıp daha yüksek teknoloji ve verimliliğe geçme niyetlerinin olmadığını, önlerini göremediklerini söyledi. Sürekli olarak kalitesini ve ürünündeki teknolojik seviyeyi artırmayan bir şirketin kaliteli elemana ihtiyacı olmadığını, dolayısıyla Türkiye'de mesleğini icra edemediği için hayata küsen, başka bir meslekte gönülsüz olarak çalışan çok geniş bir "zombi işsiz" ordusu ortaya çıktığını, bunların aslında işsiz olduğunu söyledi. Tam alt kırılımını bilmese de, tekstil veya gıda sanayi gibi sektörlerde iş bulma imkanı kalmadığı için evde oturup ara sıra vergiye tabi olmayan alanlarda iş yapan insanların da olduğunu ekledi. Bütün bunların Türkiye'de "vizyonsuzluğun ve yolsuzluklarla da örtülmüş bir rejimin ağır sonuçları" olduğunu, makroekonomik politikalarla çözülemeyeceğini ve çok ciddi bir sorun haline gelmeye başladığını, özellikle 25-40 yaş arasındaki bu kadar geniş çapta gizli işsiz varken, yeni gelen gençlerin ve üniversiteden çıkanların hiçbir şansının olmadığını ifade etti.

Ülke gündeminin insanın içini sıkıcı olduğunu kabul eden konuşmacılar, yaklaşan bayramı hatırlatarak, bayram sonrası daha güzel bir gündemle karşılaşma dileğini paylaştılar. Atilla Yeşilada, böyle günlerde mutluluğun aslında sevilen insanlarla sağlıklı yaşamak olduğunu kavrayıp, biraz kendimizi gündemden ayırıp anın tadını çıkarmaya çalışmanın faydalı olabileceğini, siyasal bilinç ne kadar yüksek olursa olsun mücadele edebilmek için önce ruh ve vücut sağlığının gerektiğini ve buna biraz bakım yapmanın, ara vermenin büyük faydası olduğunu söyleyerek konuşmayı noktaladı.