AKP'nin 'Ahtapot' Benzetmesi ve Süleymancılar Gerçeği: Muhalefetle Harekete Edince Hedef mi Oldular?
İktidara yakın tarikatlar kamu kaynaklarından beslenirken, muhalefetle birlikte hareket eden Süleymancılar neden 'ahtapot' benzetmesiyle hedef alınıyor? İlahiyatçı Cemil Kılıç, Süleymancıların tarihini, hedeflerini ve olası 'FETÖ benzeri' operasyon...
Türkiye'de siyaset ve din ilişkisi, özellikle de tarikatlar ve cemaatlerin konumu, uzun yıllardır tartışmalı bir gündem maddesi. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı döneminde tarikatların kamu kaynaklarından "sınırsızca" beslendiği bir sistemin yaratıldığı biliniyor. Ancak bu geniş yelpaze içinde bir dini yapı var ki, diğerlerinden ayrışıyor ve son dönemde iktidarın hedef tahtasına oturmuş gibi görünüyor: Süleymancılar. Tele1 ekranlarında konuşan İlahiyatçı Cemil Kılıç, Süleymancıların neden farklı bir konumda olduğunu ve kendilerine yönelik "ahtapot" benzetmesinin ne anlama geldiğini, olası sonuçlarıyla birlikte detaylı bir şekilde analiz etti.
Cemil Kılıç'a göre AKP, dini referans alarak siyasete girmiş ve iktidara gelmiş bir parti olarak, tüm dinsel oluşumların kendi arkasında "hizalanmasını" bekliyor. Bu beklentiye uymayanlar ise "ötekileştiriliyor ve düşmanlaştırılıyor". Kılıç, bu durumu bir zamanlar Fethullah Gülen hareketi için söylenen "Ne istediniz de vermedik" söylemiyle karşılaştırarak, sonrasında yaşananları hepimizin anımsadığını vurguluyor. İşte Süleymancılar, Kılıç'ın değerlendirmesine göre, diğer tarikat ve cemaatlerden farklı olarak "muhalefetle birlikte hareket ettikleri için" iktidar tarafından ötekileştiriliyor ve kriminalize ediliyorlar.
Peki kimdir bu Süleymancılar? Onlar kendilerini ilk kurucuları olan vaiz Süleyman Hilmi Tunahan'ın "talepleri" diye nitelendiriyorlar. Aslında kökleri Nakşibendilik tarikatına dayansa da, zaman içinde bir tarikattan ziyade bir "cemaat" yapısı kurmuşlar. Faaliyetlerine, Cumhuriyet'in Kur'an öğretimini yasakladığı yönünde (kaynakta kesinlikle doğru olmadığı belirtilen) bir savı ileri sürerek başlamışlar. Temel faaliyetleri Kur'an kursları açmak olmuş, daha sonra orta öğretim öğrencilerine yardım dernekleri ve öğrenci yurtları kurarak örgütlenmişler. Bugün Türkiye çapında bin dolayında Kur'an kursu ve derneğe sahip oldukları tahmin ediliyor. Yurt dışında, özellikle Avrupa ve Orta Asya Türk ülkeleri ile Afrika'ya kadar varan geniş bir coğrafyada örgütlüler. Kaynakta verilen son bilgiye göre Kazakistan'da faaliyetleri yasaklanmış durumda. https://www.youtube.com/watch?v=xc9pHDMAz1A
Cemil Kılıç, iktidarın gözünden Süleymancılara bakıldığında, onların muhalefetle hareket etmeleri nedeniyle "bir suç örgütü olarak", belki de ilerleyen süreçte tıpkı FETÖ'ye yapıldığı gibi bir "terör örgütü" benzetmesiyle karşı karşıya kalabileceklerini öne sürüyor. Kılıç'a göre son dönemdeki "ahtapot" nitelemesi, böyle bir operasyonun öncesi gibi duruyor. Bu, uluslararası ilişkilendirmeleri de içerebilecek büyük bir operasyon ve sonucunda bir iddianameyle karşılaşılabileceği ihtimalini akıllara getiriyor. Ancak Kılıç, siyasi pazarlıkların sürdüğünü ve cemaatin bir noktadan sonra iktidara "biat" edebileceği, dolayısıyla işlerin değişebileceği ihtimalini de yabana atmıyor. Süleymancıların geçmiş tarihsel süreçlerinde de iktidara gelen siyasi hareketlerle görüştüklerini, anlaştıklarını ve yollarına devam ettiklerini, hatta 1980 ihtilalinde Kenan Evren ile bile anlaşıp 1982 anayasasına evet oyu verdiklerini hatırlatıyor. Diğer tarikat ve cemaatlerin de (örneğin Fethullahçıların da Kenan Evren'i övdüğü) benzer şekilde davrandığını belirtiyor. Bu tarihsel esneklik, Süleymancıların süreçte bir biat durumu sergileyebileceği ihtimalini yükseltiyor.
Peki bu cemaatin Türkiye'deki kapasitesi ne boyutta? Tahmini verilere göre Süleymancıların kurumlarına giden, Kur'an kurslarında veya yurtlarında kalan öğrenci sayısı Türkiye çapında 150 bin civarında. Bu rakam, aileleriyle birlikte düşünüldüğünde, önemli bir kitleye işaret ediyor. Cemil Kılıç, ideolojik anlamda Süleymancıların diğer cemaatlerden siyasal İslamcılık açısından sadece bir "ton farkından" veya "dozaj farkından" söz edilebileceğini belirtiyor. Nihai aşamada, devletleşme, devleti ele geçirme ve kendi ideolojileri (şeriatçılık, ümmetçilik) doğrultusunda yeni bir devlet inşa etme amaçlarının diğer tarikat ve cemaatlerden farklılık arz etmediğini savunuyor. Yani, muhalefeti destekliyor olmaları, onların cumhuriyetçi olduğu veya Atatürk devrimleriyle barışık olduğu anlamına gelmiyor. Kılıç, aksine Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığı bağlamında diğer cemaat ve tarikatlardan "geri kalırlığı yok" ifadelerini kullanıyor. Toplumun bu tür yapıları anlaması ve analiz etmesi açısından avazturk.com gibi platformlarda yapılan derinlemesine incelemeler ve analizler, bu tür yapıların toplumsal ve siyasi etkilerini anlamada önemli bir rol oynamaktadır.
Tele1'deki programda Sayın Övgün'ün de belirttiği gibi, 21. yüzyılda teknoloji ve yapay zeka konuşulurken, Türkiye'de hala feodal ağlar, etnisite, kimlik, cemaatler ve tarikatlar gibi konuların konuşulması maalesef "üzücü". Sayın Övgün, Türkiye'deki asıl sorunun "terör veya PKK değil", "adalet, demokrasi, hukuk ve barış" olduğunu vurguluyor.
Sonuç olarak, İlahiyatçı Cemil Kılıç'ın analizleri, Süleymancıların iktidarla olan gerilimini, bu gerilimin arkasındaki temel nedeni (muhalefetle birlikte hareket etmeleri) ve olası sonuçlarını gözler önüne seriyor. "Ahtapot" benzetmesi gibi nitelemeler, bu gerilimin gelecekte daha somut adımlara dönüşebileceğine işaret ederken, Süleymancıların tarihsel pragmatizmi de süreci farklı bir yöne evirebilecek potansiyeli barındırıyor. Bu karmaşık ilişkinin nereye evrileceğini ve Süleymancıların gelecekte nasıl bir pozisyon alacağını zaman gösterecek. Bu konudaki gelişmeleri ve farklı analizleri takip etmek, Türkiye'deki siyasi ve toplumsal dinamikleri anlamak açısından kritik önem taşıyor. Çeşitli haber kaynakları ve özellikle avazturk.com gibi güncel yayınlar, bu tür yapısal konulara ışık tutarak kamuoyunu bilgilendirmeye devam ediyor.