Ali Babacan'dan Ortadoğu Depremi Alarmı: Savaşın Gizli Sebebi ve Türkiye'ye Etkileri Tüm Detaylarıyla Açıklandı!
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İran-İsrail arasındaki tırmanan gerilimin perde arkasını, İsrail'in genişlemeci emellerinden İran'ın nükleer programına kadar tüm yönleriyle analiz etti. Geçmişteki başarılı arabuluculuk rolünden bugünkü diplomasi..
Ortadoğu coğrafyası, İsrail-İran gerilimiyle yeni bir ateş hattına girerken, bu kritik süreç uzmanlar tarafından büyük bir endişeyle takip ediliyor. Meslektaşı Kerem Akyal'ın sunduğu "Ekstra Gündem" programının önemli konuğu olan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, on üç yıl kesintisiz bakanlık ve Dışişleri Bakanlığı tecrübesiyle, bölgedeki son gelişmeleri siyasi ve stratejik bir perspektiften değerlendirdi. Babacan, mevcut dönemi "son derece kaygı verici, son derece tehlikeli bir dönem" olarak tanımladı.
Babacan'ın açıklamalarına göre, İsrail ile İran arasındaki gerilim yeni değil, yıllardır süregelen bir durum. Ancak son birkaç yıl içinde, özellikle İsrail'in Gazze'ye yönelik yoğun saldırılarının ardından bölgedeki dinamikler hızla değişti. Lübnan'da İran destekli Hizbullah'a yönelik saldırılar ve Suriye'de Esad rejiminin devrilmesiyle İran'ın bölgedeki ikinci önemli kaybı yaşandı. Ali Babacan, bu süreçte İsrail'in, İran'ın askeri hedeflerine düzenlediği operasyonlarla hava savunma sistemini önemli ölçüde zayıflattığını ve gelinen noktada karşılıklı saldırıların artık İran ile İsrail arasında bir savaşa dönüştüğünü ifade etti. Bölgedeki bu tür karmaşık gelişmeleri anlık ve doğru bilgiyle takip etmek, krizlerin seyrini anlamak için hayati önem taşırken, gelişmelerin tüm detaylarına avazturk.com adresinden ulaşabilirsiniz.
İsrail'in Gizli Ajandası: Toprak Genişletme ve Nükleer Endişe
Peki, İsrail'in bu saldırgan tutumunun arkasında ne yatıyor? Ali Babacan, İsrail'in iki temel hedefi olduğuna dikkat çekti. Birincisi, "uzun vadeli etki alanlarını ve topraklarını genişletme" emeli ve hayali. Bu, İsrail'in yıllardır sürdürdüğü bir politika olarak öne çıkıyor. İkinci ve belki de anlık olarak daha kritik olan sebep ise, İran'ın nükleer programı. Babacan, her ülkenin nükleer teknolojiye barışçıl amaçlarla sahip olma hakkının bir egemenlik hakkı olduğunu vurgularken, uluslararası toplumun nükleer silahların çoğalmasını istemediğini belirtti. İsrail'in açıkça ilan ettiği nedenin, İran'ın nükleer yakıt üretme teknolojisinin silaha dönüşebileceği endişesi olduğunu ve bu kapasiteyi şimdiden yok etmek istediklerini kaydetti.
Diplomasi Çıkmazı: Türkiye'nin Geçmişteki Başarısı ve Günümüzdeki İhtiyaç
İran'ın nükleer programına ilişkin uzun süredir devam eden müzakereler olmasına rağmen, Ali Babacan bu tür sorunların çözümünün ancak diplomasi ve masada olabileceğini, silahla veya savaşla çözüm örneğinin dünyada pek görülmediğini dile getirdi. Kendi Dışişleri Bakanlığı döneminde İran'ın nükleer programı için kurulan müzakere masasını hatırlatan Babacan, o dönemde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi beş ülke ile Almanya'nın (5+1 sistemi) İran'la görüştüğünü belirtti. Dönemin Alman Dışişleri Bakanı (bugünkü Cumhurbaşkanı) Steinmeier'in, görüşmelerin tıkandığını belirterek Türkiye'den yardım rica ettiğini aktaran Babacan, Türkiye'nin hem İran'ı hem de diğer altı ülkeyle ilişkileri iyi olan tarafsız bir ülke olarak arabuluculuk yaptığını ve bu müzakerelerin başarıyla sonuçlandığını hatırlattı. Dönemin ABD Başkanı Obama ve Brezilya Cumhurbaşkanı'nın katıldığı törenlerle bir anlaşma imzalandığını ve İran'ın nükleer programının uluslararası gözetim altına girdiğini vurguladı. Günümüzde ise, sadece İran ile Amerika'nın masaya oturup anlaşma yapmasının mümkün olmadığını belirten Babacan, "yeni bir diplomasi masası" ve "tarafsız ülkelerin de arabulucu olarak oturması" gerektiğinin altını çizdi. Ancak Babacan, İsrail'in şu anda büyük bir "şımarıklıkla ve vurdumduymazlıkla" hareket ettiğini, elindeki askeri kapasiteyi ve Amerika'nın desteğini kullanarak İran'ı vurmak istediğini ve masaya oturma derdinin olmadığını da ekledi. Bu tür küresel krizlerde güvenilir ve tarafsız analizlere ulaşmak büyük önem taşırken, dünya gündemini yakından takip edenler için avazturk.com gibi platformlar vazgeçilmez bir kaynak niteliğindedir.
Senaryolar ve Bölgemize Etkileri: Hürmüz Boğazı'ndan Petrol Fiyatlarına
Peki, diplomasiyle çözülmezse neler olabilir? Ali Babacan, bu savaşın yoğunlaşabileceğini, karşılıklı saldırıların her dakika yaşandığı bir döneme girilebileceğini belirtti. Daha da kötüye gidebilecek senaryolar arasında ise İran'ın Hürmüz Boğazı'nı petrol sevkiyatına kapatması ve Amerika'nın doğrudan savaşın içine girmesi yer alıyor. Amerika'nın doğrudan savaşa girmesi durumunda, savaşın bölgesel bir nitelik kazanacağını ve İran'ın Amerika'nın üslerinin olduğu diğer ülkelere saldırılarda bulunabileceğini ifade eden Babacan, Türkiye'nin ise kısa veya orta vadede doğrudan bir hedef olmadığını kaydetti. Türkiye ile İran arasında 1639'da Kasr-ı Şirin Antlaşması ile çizilmiş köklü bir sınır olduğunu ve bölgesel dengenin değerli olduğunu belirten Babacan, bu dengenin ne İran ne de Türkiye tarafından bozulmak istenmeyeceğini vurguladı. İsrail'i "dünkü bir ülke" olarak tanımlarken, İran ve Türkiye'nin kadim medeniyetlere sahip olduğunu hatırlattı.
Ancak uzun vadede Türkiye için asıl riskin, İsrail'in genişlemeci politikasının Türkiye topraklarını içine taşıyacak bir "çılgınlığın" içerisine girmesi olduğunu dile getirdi. Kerem Akyal'ın, Hürmüz Boğazı'nın kapanması durumunda dünya petrol fiyatları ve Türkiye'ye etkileri üzerine sorduğu soruya yanıt veren Babacan, Hürmüz Boğazı'nın trafiğe kapatılmasının dünya petrol sevkiyatının yaklaşık %20'sini engellemesi anlamına geleceğini ve bunun fiyatları yukarı doğru iteceğini söyledi. Şu anda zaten 66 dolardan 74 dolara yükselen Brent petrol fiyatlarının, Hürmüz Boğazı kapanırsa rahatlıkla 100 doların üzerine çıkabileceğini ve bunun pompa fiyatlarına muhtemelen bir iki etapta yansıyacağını belirtti. Uzun süreli küresel gerilimleri ve bunların ekonomik yansımalarını anlamak için derinlemesine haber analizleri sunan avazturk.com gibi platformlar, olayların neden-sonuç ilişkilerini kavramak adına önem arz etmektedir.
Babacan, savaşın bölgesel bir nitelik kazanması, yani Amerika'nın doğrudan savaşa katılması ve İran'ın petrol üreten ülkelere doğrudan askeri saldırılar düzenlemesinin, petrol fiyatlarını çok daha farklı noktalara taşıyacağını ve bu durumun genel bölgesel istikrarı bozacağını ifade etti. Türkiye'nin bu krizden ekonomik açıdan iki ana kanaldan etkileneceğini vurgulayan Babacan, birinci kanalın petrol fiyatları olduğunu ve bunun cari açık ile enflasyon üzerinde olumsuz etki yaratacağını kaydetti. İkinci kanalın ise "beklentiler kanalı" olduğunu belirten Babacan, psikolojinin bozulması, risklerin çoğalması ve beklentilerin düşmesiyle insanların alışverişlerini ve yatırımcıların yatırımlarını yavaşlatması sonucunda ekonominin yavaşlayacağını dile getirdi. Ali Babacan'ın bu detaylı değerlendirmeleri, Ortadoğu'daki gerilimin sadece siyasi değil, aynı zamanda küresel ve yerel ekonomi üzerinde de derin etkiler yaratma potansiyeli taşıdığını gözler önüne seriyor.