Ateşkes Rüzgarı Borsaları Uçururken Altın Neden Dibin Dibini Gördü?
Küresel ateşkesin getirdiği umutla borsalar rekor kırarken, altın beklenmedik bir düşüşle yatırımcıyı şaşırttı! Türkiye ekonomisi de kapasite kullanımı ve güven endeksindeki düşüşle alarm veriyor! Süheyla Yılmaz ve Doç. Dr. Derya Hekim, Ekonomim TV'de...
Dünya piyasaları, umut ve endişenin iç içe geçtiği, eşi benzeri görülmemiş bir dönemeçten geçiyor. Bir yanda küresel çapta atılan ateşkes adımlarının getirdiği iyimser rüzgarlar, diğer yanda ise derin ekonomik kırılganlıklar ve jeopolitik gerilimlerin gölgesi, yatırımcıların ve ekonomistlerin kafasını karıştırıyor. Bu çalkantılı atmosferde, Türkiye ekonomisi de kendi iç dinamikleriyle küresel dalgalanmalar arasında sıkışıp kalmış durumda. Süheyla Yılmaz’ın sunduğu ve gündemin önemli başlıklarının masaya yatırıldığı “Paranın İzinde” programı, tam da bu karmaşık tabloyu aydınlatmak üzere 24 Haziran 2025 tarihinde ekranlara geldi. Programın bu kritik bölümüne konuk olan Doç. Dr. Derya Hekim, piyasaların nabzını tutan ve herkesin dilindeki o büyük sorulara ışık tutmaya çalıştı. Ortaya çıkan veriler ve analizler, sadece bugünü değil, yarınımızı da derinden etkileyecek çarpıcı gerçekleri gözler önüne serdi.
Peki, küresel piyasalardaki bu asimetrik reaksiyonun ardında ne yatıyor? Süheyla Yılmaz’ın ve Doç. Dr. Derya Hekim’in masaya yatırdığı konular arasında, ateşkes sonrası borsaların neden hızla yükseldiği, buna karşılık altının neden değer kaybettiği sorusu en çok dikkat çeken başlıklardan biriydi. Normal şartlarda güvenli liman olarak görülen altının, barış rüzgarları eserken düşüşe geçmesi, piyasalardaki geleneksel işleyişin değiştiğine dair önemli bir sinyal olarak yorumlandı. Öte yandan, gelişmekte olan ülkeler dolara karşı güçlenirken, Türk Lirası’nın negatif ayrışarak neden değer kaybettiği de programda detaylıca ele alındı. Bu durum, Türkiye ekonomisinin iç dinamiklerindeki kırılganlıkların küresel toparlanma rüzgarlarından bile yeterince faydalanamadığını ortaya koydu. Siyasi arenada ise ABD eski Başkanı Donald Trump’ın Fed Başkanı Jerome Powell’ı bir kez daha hedef alması, piyasalardaki belirsizliği artıran bir diğer unsur oldu. Geleceğe dair en büyük korkulardan biri de Bloomberg’in analizinden geldi: Rusya-NATO savaşı senaryosunun, dünya ekonomisine en az 1.5 trilyon dolarlık devasa bir maliyet getirebileceği tahmini, küresel risk iştahını derinden sarsacak cinstendi. Türkiye cephesinden gelen haberler de iç açıcı değildi; kapasite kullanımında yaşanan gerileme ve reel kesim güven endeksinin son 10 ayın en düşük seviyesine inmesi, ülke ekonomisinin iç dinamiklerindeki sıkıntıları gözler önüne serdi.
Bu ve benzeri küresel piyasaları ve Türkiye ekonomisini etkileyen kritik gelişmeler, Ekonomim TV'nin canlı yayınında detaylarıyla değerlendirildi. Programda ele alınan konular, sadece bugünün değil, yarının ekonomik tablosunu da şekillendiren unsurlar olarak büyük önem taşıyor. Özellikle küresel çapta yaşanan belirsizlikler ve iç piyasadaki dalgalanmalar, yatırımcılar ve halk için doğru bilgiye ulaşımın ne denli kritik olduğunu bir kez daha gösteriyor; tüm bu çalkantılı dönemde güvenilir analizler ve anlık haber akışı için https://www.avazturk.com gibi platformlar büyük bir referans kaynağı haline geliyor. Ekranlarda, 24 Haziran 2025 tarihi itibarıyla Dolar/TL'nin 39.634, Euro/TL'nin 46.108 ve Gram Altın'ın 4.233,957 seviyelerinde işlem gördüğü gözlenirken, Borsa İstanbul 100 endeksi %3.36'lık yükselişle 9.448,90 puana ulaşarak dikkatleri üzerine çekti.
Bu veriler, piyasaların karmaşık bir denge üzerinde dans ettiğini gösteriyor. Bir yanda enflasyon baskısı, diğer yanda durgunluk sinyalleri; küresel çatışma riskleri ve yerel ekonomik sorunlar… Ateşkes haberleri bile, piyasalarda öngörülemeyen farklı sonuçlar doğurabiliyor. Borsalar bir nefes alırken, altının düşüşü, yatırımcıyı "güvenli liman" algısını yeniden sorgulamaya itiyor. Türk Lirası'nın neden gelişmekte olan diğer para birimlerinden negatif ayrıştığı sorusu ise, yapısal sorunların ne denli derinleştiğinin ve dış şoklara karşı ne kadar savunmasız kaldığımızın acı bir göstergesi. Trump'ın Fed üzerindeki baskısı ve potansiyel Rusya-NATO savaşı maliyeti gibi jeopolitik ve siyasi riskler, ekonominin sadece rakamlardan ibaret olmadığını, aynı zamanda kırılgan bir jeopolitik denge üzerine kurulu olduğunu kanıtlıyor. Türkiye'nin kendi içindeki kapasite kullanımı düşüşü ve güven endeksindeki gerileme ise, dış şoklara ek olarak iç talebin ve üretimin de zayıfladığına işaret ediyor.
İşte tüm bu gelişmelerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan asıl büyük tehlike, sadece tekil ekonomik krizler veya geçici dalgalanmalar değil! Asıl felaket, geleneksel ekonomik mantığın ve güvenli limanların artık geçerliliğini yitirmesidir! Barışın bile paradoxları beraberinde getirdiği, siyasi aktörlerin merkez bankalarını hedef aldığı, trilyon dolarlık savaş senaryolarının reel bir tehdit olarak masada durduğu ve ulusal ekonomilerin kendi dinamikleriyle bile başa çıkmakta zorlandığı yeni bir küresel ekonomik düzene geçişin sancılarını yaşıyoruz! Bu durum, piyasalardaki volatilitenin kronikleştiği, geleceğin tahmin edilemezliğinin rekor kırdığı ve her bir pozitif gelişmenin bile içinde yeni bir belirsizliği barındırdığı kalıcı bir belirsizlik çağının başlangıcı olabilir! Türk ekonomisi için bu, dışa bağımlılığın ve yapısal sorunların, küresel fırtınalarla birleşerek ülkeyi eşi benzeri görülmemiş bir kırılganlık girdabına sürüklemesi anlamına geliyor. Bu, sadece piyasa rakamlarında değil, her bir vatandaşın yaşam kalitesinde, istihdamda ve gelecek umudunda hissedilecek, yıkıcı ve geri dönülemez etkileri beraberinde getirecek olan "sessiz deprem"in ayak sesleridir!