Atilla Yeşilada'dan Korkutan Ekonomi Kehaneti! Konkordato Dalgası ve Resesyon Kapıda Mı?
Ünlü ekonomist Atilla Yeşilada, Türkiye ekonomisi için alarm veriyor. Yüksek faiz, durulan enflasyon beklentileri, politik şoklar ve konkordato riskini değerlendiren Yeşilada'nın dolar ve faiz yorumları dikkat çekiyor. Detaylı analiz için tıklayın!
Türkiye ekonomisi, yüksek tansiyonlu bir dönemeçten geçerken, piyasaların nabzını tutan ekonomist Atilla Yeşilada'dan çarpıcı uyarılar geldi. Yeşilada, son analizinde Merkez Bankası'nın faiz politikası, döviz kuru üzerindeki baskı, reel sektörün zorlu durumu ve Türkiye ekonomisinin geleceği üzerindeki politik risklerin altını çizdi. Özellikle yaklaşan kış ayları için resesyon ve konkordato dalgası potansiyeline dikkat çeken Yeşilada'nın tespitleri, hem bireysel yatırımcılar hem de iş dünyası için önemli ipuçları barındırıyor.
Merkez Bankası "Veriye Bağlı" Ama Faiz İndirimi Uzaklaşıyor
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), son dönemde "veriye bağlı" bir duruş sergilediğini açıklasa da, piyasaların merakla beklediği faiz indirimleri henüz ufukta görünmüyor. Yeşilada'ya göre, Merkez Bankası'nın enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin durulması, faiz indirimi kapısını şimdilik kapalı tutuyor. Koç Üniversitesi ve TÜİK tarafından yapılan anketler, hane halkının ve hatta kurumsalların enflasyon beklentilerinin TCMB'nin yıl sonu hedefi olan %24'ten çok uzakta olduğunu gösteriyor. Hane halkının 12 ay sonrası için %69, kurumsalların ise %41 civarında seyreden beklentileri karşısında Merkez Bankası'nın kolay kolay faiz indiremeyeceği belirtiliyor. Beklentilerin en az 5-10 puan daha aşağı gelmesi gerektiği vurgulanırken, Yeşilada, bunun sonbahardan önce gerçekleşmesinin zor olduğunu düşünüyor. En iyimser yorumlar küçük çaplı bir indirimi haziran ayında işaret etse de, genel beklenti faizlerin umulduğu kadar inmeyeceği yönünde.
Merkez Bankası'nın fonlama maliyetindeki düşüşün ise bir parasal gevşeme sinyali olmadığı, aksine piyasadaki aşırı TL likiditesinin, döviz bozdurma (muhtemelen yabancılar veya yerleşiklerden) kaynaklı olması nedeniyle piyasadan çekilmekte zorlanılmasından kaynaklandığı ifade ediliyor.
Politik Şoklar Ekonominin Üzerindeki Gölgeyi Kalınlaştırıyor
Ekonomik verilerin yanı sıra, Türkiye'de yaşanan politik gelişmelerin de ekonomik gidişat üzerinde belirleyici bir rol oynadığına dikkat çekiliyor. Özellikle "İmamoğlu şoku" ve ardından yaşanan döviz kuru üzerindeki baskının hafızalarda taze olduğu bu dönemde, İBB'ye yönelik yeni operasyonlar ve basın mensuplarına yönelik olası adımlar, risk algısını hızla yükseltiyor. Yeşilada'ya göre, eğer politik gerilim artar ve olaylar özelin dokunulmazlığının kaldırılması veya ana muhalefet partisine kayyum atanması gibi aşamalara gelirse, yaz aylarında dahi bireysellerin Türk lirasına dönmesi beklenmiyor. Aksine, ciddi bir dövize kaçış yaşanabileceği ve kış aylarında yeniden döviz şoklarıyla sarsılma riskinin bulunduğu uyarısı yapılıyor. Anket detayları da bu endişeyi destekliyor; hane halkının %20'si yeni birikimlerinin bir kısmını dövizde değerlendirmeyi planlarken, sadece %2'si tamamen TL'de kalmayı düşünüyor. Bu güvensizlik ortamı, faiz indirimlerinin daha da gecikmesine neden olabilir.
Reel Sektör Kan Ağlıyor: Konkordato ve İflas Riski Artıyor
Yüksek faiz ortamının sürmesi ve politik belirsizliğin devam etmesi, reel sektör üzerindeki baskıyı artırıyor. Türkiye'nin önde gelen iş insanlarının da teyit ettiği bu zorlu tablo, somut verilerle de destekleniyor. Borsada işlem gören şirketlerin ilk çeyrek karlarında yarıya yakınının zarar açıkladığı, Ege Sanayi şirketlerinin ise %80'inin 2024 yılında zarar ettiği bilgisi, durumun vahametini ortaya koyuyor.
Atilla Yeşilada, bu koşullar altında iflasların ve konkordatoların hızla çoğalabileceği uyarısında bulunuyor. Faiz indirimleri geciktikçe ve politik şoklar sürdükçe, bu riskin ihmal edilemeyeceğini belirten Yeşilada, yaz aylarında olmasa bile, sonbahar veya kış aylarında, politikanın gidişatına göre iyimser bir gelişme olmazsa, "resesyon ve hatta bir konkordato dalgası" yaşanabileceğini öngörüyor. Bu durumun Türkiye ekonomisinin sağlığını tehdit edebileceği ve büyük şirketlerin dahi konkordatoya gitmesinin güven algısını bozabileceği vurgulanıyor.
Dolar Kuru ve TL'de Kalma Stratejisi
Tüm bu risklere rağmen, Atilla Yeşilada en azından sonbahara kadar Türk lirasında kalmanın ve politik şokları "göze alınabilir bir risk" olarak kabul etmenin değerli olduğunu düşünüyor. Bunun temel nedeni olarak, Merkez Bankası'nın, özellikle siyasetin gergin olduğu dönemlerde, döviz üzerinde yoğun bir baskı kurarak devalüasyona izin vermeyeceği beklentisi gösteriliyor. Halkın tepkisinin yüksek olduğu bir ortamda TL'nin değer kaybetmesinin siyasi bir felaket olacağı öngörülüyor. Ancak Merkez Bankası'nın İmamoğlu şoku sonrası kaybettiği 50 milyar dolar rezervi yaz aylarında geri kazanıp kış için rezerv birikimi yapıp yapamayacağı konusunda belirsizlik devam ediyor.
Küresel Ekonomideki Fırtına Türkiye'yi Nasıl Etkiler?
Yeşilada, yerel risklerin yanı sıra küresel gelişmelerin de yakından takip edilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Amerika'daki bütçe açığının önümüzdeki 10 yılda 3 ila 5 trilyon dolar artmasının beklenmesi, ABD tahvil faizlerini yükseltme, dolardan kaçışı tetikleme, Fed'in faiz indirimini zorlaştırma ve hatta AB ile Çin'le yeni tarife savaşlarını başlatma potansiyeli taşıyor. Şu anda küresel yatırımcıların Amerikan mali varlıklarından kaçtığı ve paranın Avrupa, Japonya ve gelişmekte olan piyasalar gibi güvenli limanlar aradığı belirtiliyor.
Yeşilada'ya göre, normal şartlarda Türkiye'nin dış politikadaki başarıları, cazip reel getirisi (%20 civarı) gibi unsurlarla "çok seksi bir hikayesi" olsa da, siyasetin karanlık gölgesi yabancı yatırımcıların bu değeri anlamasını geciktiriyor.
Özetle, Atilla Yeşilada'nın analizi, Türkiye ekonomisi için yaklaşan aylarda politik istikrarın belirleyici olacağını, yüksek faizlerin ve reel sektördeki sıkıntıların konkordato ve resesyon riskini artırdığını, faiz indirimlerinin ise enflasyon beklentileri ve politik gelişmeler nedeniyle ertelenebileceğini ortaya koyuyor. Dolar kuru üzerindeki baskının sürmesi beklense de, kış ayları yeniden zorlu bir döneme işaret edebilir.