Bile Bile Lades Mi? Türkiye 30 Haziran Sonrası Büyük Bir Kasırgaya mı Sürükleniyor?

Bile Bile Lades Mi? Türkiye 30 Haziran Sonrası Büyük Bir Kasırgaya mı Sürükleniyor?

Türkiye, 30 Haziran'da alınacak kritik bir mahkeme kararıyla siyasi, ekonomik ve toplumsal bir kaosa sürüklenme riskiyle karşı karşıya. İşte olası kur şoku, sokak hareketleri ve perde arkasındaki küresel güç savaşlarının detayları...

Değerli izleyiciler ve kıymetli okuyucular, Türkiye nefesini tutmuş, 30 Haziran Pazartesi günü alınacak kritik bir mahkeme kararını bekliyor. Bu kararın yankıları, sadece siyaset sahnesini değil, ekonomiyi ve hatta sokağı da derinden sarsacak gibi duruyor. Ülkenin geleceğine dair endişe verici sinyallerin arttığı bu dönemde, hepimizi ilgilendiren büyük bir fırtınanın kapıda olduğunu söyleyebiliriz ve bu makale, tüm ayrıntılarıyla bu fırtınanın nasıl şekillendiğini anlatmaya devam edecektir.

Gündemin merkezinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 38. Olağan Kurultayı'nın iptali talebiyle açılan dava bulunuyor. Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaş ile delegeler Levent Çelik ve Hatip Kara tarafından 24 Mart 2025'te Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sunulan dilekçeyle başlayan bu süreç, kurultaydaki "usulsüzlükler" ve "rüşvet" iddiaları üzerine kurulu. İddialara göre, Özgür Özel'in genel başkan seçildiği kurultayda "delegeye rüşvet verilmiş" ve "delegelerin oyları yönlendirilmiş". Ancak hukukçular, bu iddialara karşı çıkıyor; alan kişinin devlet memuru olmaması nedeniyle bunun "rüşvet" sınıfına girmediğini, olsa olsa ahlaki bir sorun doğuracağını belirtiyorlar. Mahkemenin 30 Haziran'da alabileceği üç temel karar var: davanın ileri bir tarihe ertelenmesi, kurultayın "mutlak butlan" (tamamen geçersiz) sayılması ya da CHP'ye kayyum atanması. Özellikle "mutlak butlan" kararı durumunda Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeniden CHP'nin başına geçmesi söz konusu olacak.

Peki, böyle bir kararın olası ekonomik yankıları ne olacak? Zanka TV'den Hamza'nın değerlendirmesine göre, "mutlak butlan" kararı "Türkiye Cumhuriyeti'nin intihar kararı" olabilir. Daha önce 19 Mart'ta İmamoğlu kararı sonrası dolar/TL kurunda yaşanan ve Merkez Bankası müdahalesiyle durdurulan "kur şoku" tehlikesinin 30 Haziran'da da benzer bir şekilde yaşanabileceği belirtiliyor. Financial Times'ın yayınladığı bir makalede ise, bir dönem Güney Kore gibi atılım yapacağı düşünülen Türkiye ekonomisinin şu anda "çöküyor" olduğu ve döviz rezervlerinin "tüketildiği" yazılmıştı. Makalede ayrıca, zorlaşan ekonomik koşulların Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı reform programından vazgeçmeye ve hatta Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ı görevden almaya itebileceği söylentilerine yol açtığı vurgulanıyor. Ekonomistler, böyle bir durumda Türk piyasalarının "çökeceğini" dile getiriyorlar. Bu konuda daha fazla bilgi ve analiz için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Ekonomik endişelerin yanı sıra, kararın siyasi ve toplumsal yansımaları da büyük bir krize işaret ediyor. Hamza, "mutlak butlan" kararı sonrası sadece ekonomik tepkilerin değil, "sokağın da tepkisi olacağını" düşünüyor. CHP, karardan bir gün sonra, 1 Temmuz'da Saraçhane'de "milyonların" katılacağı bir toplantı çağrısı yapıyor ve bu kalabalığın sadece orada kalmayıp Taksim'e yürümesinin bile engellenemeyeceği öngörülüyor. Tüm bu gelişmelerin öncesinde, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye'deki diplomat ve vatandaşlarını "şiddet olaylarından uzak durun, dikkat çekmeyin" diyerek uyarması ve "tahliye planları" oluşturmalarını istemesi dikkat çekici. Ayrıca, Halk TV'ye verilen 10 günlük ekran karartma cezası ile Rütük üyesi İlhan Taşçı'nın "Tele1 Halk TV ve Sözcü TV'nin lisansı iptal edilebilir, ekranları tamamen karartılabilir" paylaşımı gibi adımlar, kararın önceden belirlenmiş olabileceği yönündeki şüpheleri artırıyor. Ülke genelinde yapılan "FETÖ" operasyonlarında 361 kişinin gözaltına alınması ve muvazzaf subayların dahi bu kapsamda alınması, Pazartesi günü alınacak kararın bir sinyali olarak yorumlanıyor. Hamza, Özgür Özel hakkında da Ekrem İmamoğlu örneğindeki gibi "bir tutuklama kararının rafta bekletiliyor olabileceğini" düşünüyor. Özgür Özel'in birkaç hafta önceki meydan konuşmasındaki sert tonu ve "sarayı kastederek kendi çıkışının olmadığını", "milyonlarla üstüne yürüyeceğini" söylemesi, bu istihbaratın kendisine ulaşmış olabileceği ihtimalini güçlendiriyor. Nitekim Özgür Özel, 30 Haziran'da tüm il başkanlarını Ankara'ya çağırdı ve böyle bir kararın "tanınmayacağını" ilan etti.

Peki, bu büyük krizin arkasında ne gibi güçler ve hesaplaşmalar var? Zanka TV yayınında Cem, olayın basit bir parti içi mesele olmadığını, "büyük resmi görmek" gerektiğini vurguluyor ve dünyada bir "Dünya Savaşı'na benzer bir şey" yaşandığını belirtiyor. Ona göre, Çin ile Amerika arasındaki mücadelenin perde arkasında İngiltere'nin Çin'i desteklediği, aslında bir "İngiltere-Amerika savaşı" yaşandığı görülüyor. Cem, ABD eski Başkanı Donald Trump'ın NATO toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elini tutmasını, "senin önün açık, Amerika yanında" stratejik mesajı olarak yorumluyor. Trump'ın dört yıllık başkanlık döneminde Tayyip Erdoğan'la çalışmayı isteyeceği, bir CHP hükümeti yerine Erdoğan'ın başta kalmasının Trump için "çok daha kolay" olacağı belirtiliyor. CHP içindeki Ekrem İmamoğlu kliği ise Cem'e göre, bu "küresel savaşın mikro bir cephesi" olabilir. İmamoğlu'nun delegelere rüşvet vererek Özgür Özel'in kazanmasını sağladığı iddiaları hatırlatılıyor. Cem, Fatih Altaylı'nın tutuklanması gibi olayların bile bu klikle ilişkili olabileceğini, Altaylı'nın programlarında sürekli İmamoğlu'na yakın isimleri konuk etmesinin bu hissiyatı güçlendirdiğini ifade ediyor.

Tüm bu tablonun ortasında, Kemal Kılıçdaroğlu'nun dikkat çekici sessizliği var. Daha önce her konuda ekranlara çıkan Kılıçdaroğlu'nun sadece "kurultaydaki şaibelerle ilgili Özgür Özel açık ve net bir şekilde konuşması gerekiyor" demesi ve iktidarın bu cümleyi kullanması tartışılıyor. Cem'in değerlendirmesine göre, tıpkı Deniz Baykal'ın bir kaset skandalıyla görevden alınması ve yerine Kılıçdaroğlu'nun gelmesi gibi, "aynı güç" bugün de Kılıçdaroğlu'nu yeniden CHP'nin başına geçirmeye çalışıyor. Cem, "mutlak butlan" kararının alınma ihtimalinin "yüksek" olduğunu düşünüyor. Bu durumda CHP'nin "bir dağılma sürecine gidebileceği" ve genel merkezin kongre kararlarını onaylamayarak süreci kilitleyebileceği öngörülüyor. Parti içinde "şiddete varan anlaşmazlıklar" yaşanabileceği, hatta Özgür Özel ve Muharrem İnce'nin diğer milletvekilleriyle birlikte Memleket Partisi'ne geçiş yapabileceği bir senaryo bile konuşuluyor. Cem, tüm bunların CHP'yi bir "parçalanmaya" götüreceğini ve toparlanmasının "çok zor" olacağını belirtiyor.

Ve işte en kritik nokta: Cem'in uyarısına göre, böyle bir ortamda hükümetin bu parçalanmayı bir "fırsat" bilerek "erken seçim" kararı alması ve "ezici bir üstünlükle" kazanması mümkün. Bu işin "şakası olmadığını", "sokaklara taşabileceğini", CHP içinde dahi "hesaplaşmalar" yaşanabileceğini vurgulayan Cem, özellikle Özgür Özel'in "çok temkinli davranması gerektiğini", "tuzaklara düşmemesi gerektiğini" belirtiyor. Hamza ise tüm bu yaşananların ülkeyi "ateşe attığını", "cayır cayır bir ateşin içerisine ülkeyi attıklarını" söyleyerek uyarıyor ve "Pazartesi günü çok tehlikeli bir gün, bütün Türkiye ona kitlenmiş durumda" diyerek sözlerini tamamlıyor. Türkiye, 30 Haziran'da alınacak kararla birlikte, siyasi ve toplumsal tarihinde belki de en kritik dönemeçlerden birine giriyor. Tüm göstergeler, kapıdaki kasırganın çok büyük ve yıkıcı olabileceğine işaret ediyor.