CHP’li Faik Öztrak: Ülkemizi karanlıktan aydınlığa nasıl çıkaracağız görsünler!

CHP’li Faik Öztrak: Ülkemizi karanlıktan aydınlığa nasıl çıkaracağız görsünler!

Bugün toplantımızda; devlet yönetiminin, toplumumuzun ve ekonomimizin çökertilen direklerini yeniden en güçlü şekilde nasıl ayağa kaldıracağımızı değerlendirdik.

CHP MYK toplantısı sürerken basın toplantısı düzenleyen CHP Sözcüsü Faik Öztrak gündeme gelen açıklamalarda bulundu. 30 Ocak tarihini işaret eden Öztrak "Her türlü zorlamaya, meydan okumaya rağmen altılı masanın bu disiplinli çalışmalarının yürüyor olması, hükümetin başını rahatsız ediyor. ‘Bizimkisi onlardan daha iyi, bizim protokolümüz de hazır’ söylemini tedavüle soktu. 30 Ocak'ı beklesinler ülkemizi karanlıktan aydınlığa nasıl çıkaracağımızı görsünler" dedi.

GÜNDEME GELECEK KONUŞMALAR YAPTI!

CHP MYK toplantısı sürerken basın toplantısında oldukça önemli açıklamalarda bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak şu konulara değindi;

Bugün toplantımızda; devlet yönetiminin, toplumumuzun ve ekonomimizin çökertilen direklerini yeniden en güçlü şekilde nasıl ayağa kaldıracağımızı değerlendirdik. Bu çerçevede; seçime giderken hükümetin belediye başkanlarımıza yönelik komplolarını, milli iradeye hiçe sayan pervasızlıklarını, buna karşı verilecek mücadeleyi ele aldık. Türkiye’mizi önce feraha sonra da refaha kavuşturacak adımları ve Altılı Masada yürütülen çalışmaları konuştuk. Altı partinin Sayın Genel Başkanlarının, 30 Ocak 2023 tarihinde kamuoyuyla paylaşacakları, Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sisteme Geçiş Yol Haritasına ve Ortak Politikalar Mutabakat Metnine ilişkin süreç de gündem maddelerimiz arasındaydı. Otoriter, halktan kopuk yönetim anlayışını sandıkta değiştirmek; cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını, gerçek bir demokrasiyle taçlandırmak bakımından bu sürecin önemini, Merkez Yönetim Kurulumuzda bir kere daha teyit ettik.

''KONTROLSÜZ GÜÇ GÜÇ DEĞİLDİR''

‘Kontrolsüz güç, güç değildir.’ Kontrolsüz güç; yıkımdır. Kontrolsüz güç, istikrarsızlıktır, kontrolsüz güç, kargaşadır. Türkiye tüm bu hakikatleri, 2014’ten bu yana yaşayarak tecrübe etti. Türkiye’nin son normal seçimi, 7 Haziran 2015 seçimleri oldu. Seçime giderken; ‘400 milletvekilini verin, bu iş huzur içinde çözülsün’ diyenler milletten o gün istediğini alamayınca memlekette ne huzur bıraktı ne de istikrar… O gün bugündür ülkemizde krizler, kaoslar eksik olmadı. Her kriz, her kaos, Erdoğan şahsım rejiminin inşası için lütuf kabul edildi.

1 Kasım 2015 seçimlerine patlayan silahların ve bombaların gölgesinde gidildi. Ardından 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi geldi. Erdoğan’la aynı yollarda yürüyüp, aynı yağmurda ıslananlar, aynı maklubeyi avuçlayanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bombaladı. Erdoğan bu bombaları da ‘Allah’ın lütfu’ kabul etti, ilan ettiği OHAL’le, ucube yönetim sisteminin ön provasını yaptı. OHAL şartlarında ülkeyi götürdüğü Nisan 2017 referandumu, Yüksek Seçim Kurulu destekli mühürsüz oy pusulalarıyla ucube rejime giden yolun taşlarını döşedi. Ucube şahsım yönetim sistemine, 2018’de işte böyle geçildi. 2019 Mahalli İdare Seçimlerinde ise demokrasimize, doğrudan Yüksek Seçim Kurulu eliyle darbe vuruldu.

''LİYAKAT YERİNE SADAKATİ ÖNE ÇIKARAN BU UCUBE SİSTEM''

Tüm yetkileri tek bir kişide toplayan, istişare ve devlet aklını yok eden yönetimde denge ve denetimi bitiren liyakat yerine sadakati öne çıkaran bu ucube sistem; devlette yönetim krizini daha da derinleştirdi. Sadece devlette yönetim krizleri değil, saray mamulü ekonomik krizlerin de ardı arkası kesilmedi. Kuralsızlık, hesapsızlık devlet yönetiminden ekonomi yönetimine sirayet etti. Merkez Bankası’nın 128 milyar doları hesapsız, kitapsız arka kapı operasyonlarıyla satıldı. ‘Ben ekonomistim’ diye böbürlenen sarayın kibirlisi; kimseyle istişare etmeden, kimseye danışmadan ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ safsatasıyla 85 milyonun geleceğini kararttı.

İşler kontrolden çıkınca, kontrolsüz güç isteyenler, para, sermaye, döviz ve kredi piyasalarına kelepçe üzerine kelepçe vurdular. Mal piyasalarında da tanzim satışlar, fiyat kontrolleri ve narh uygulamalarına başvurdular. Piyasa diye bir şey bırakmadılar. Kumanda ekonomisine geçtiler. Ekonomiyi olağanüstü kırılganlaştırdılar.

''ADALET HALKIN EKMEĞİDİR''

Bertold Brecht; ‘Adalet, halkın ekmeğidir’ derken, ne kadar doğru söylemiş. Devletin adalet direğini çökertenler, toplumun orta direğini de çökerttiler. Orta direğin elinden ekmeğini çaldılar. Orta direk; devlet dairesinde memurdur. Fabrikada işçidir. Dükkânda esnaftır. Kahvede emeklidir. Bu ucube yönetim sisteminde ülkemizin orta direği, hayat kavgasını bıraktı. Hayatta kalma kavgasına başladı. Ucube şahsım yönetim sisteminde ülkemizde adalet bitti. Emekçinin, emeklinin, esnafın sofrasındaki ekmek de, saray yanaşmalarının sofralarına gitti. Erdoğan’ın, ‘Ben alışılmış bir Cumhurbaşkanı olmayacağım’ dediği, 2014’ten bu yana; milletimizin geliri 150 milyar dolar eridi. Her bir vatandaşımızın geliri 3 bin 97 dolar düştü. Böylece ne kadar alışılmamış bir Cumhurbaşkanı olduğunu, cümle âleme ispatladı.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni korumaya, namusu ve şerefi üzerine yemin edenler, bu yeminini unuttu. Bir avuç yandaş havuz müteahhidinin çıkarlarını korumanın, derdine düştü. Bize faizsiz yatırım dersi vermeye kalkan sarayın kibirlisi, millete yıllarca, ‘Bütçeden tek kuruş çıkmadan yaptık’ diye anlattıkları masalın nasıl fos çıktığını bir izah ediversin. Sarayın kibirlisinin ‘Pi-Pi-Pi’sinin millete 2022’de sadece bir yıllık maliyeti; 2 milyar 195 milyon dolar. Altı yılda bu projeleri yapan yandaşlara, milletin bütçesinden ödenen para ise 12 milyar dolar. Bu ödenen paralar, dört tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü ya da 10 tane Avrasya Tüneli yapar. Veya Osmangazi Köprüsü dâhil koskoca İstanbul-İzmir Otoyolu’nu yapar üstüne de cebimizde para kalır.

''TÜRKİYE CUMHURİYETİ MAHKEMELERİNE GÜVENİLMİYOR''

Sözde yerlilik, millilik ağızlarından düşmüyor ama Erdoğan’ın Pi-Pi-Pİ’lerinin sözleşmeleri, avroyla, dolarla yapılıyor. Neden? Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine güvenilmiyor, Londra’da majestelerinin mahkemelerine güveniliyor. Neden? Bunların sorulması, sorgulanması yasak. Erdoğan, bizi daha önce de Majestelerinin mahkemeleriyle tehdit etmiş; ‘Uluslararası tahkimde sizden söke söke alırlar’ demişti. Hafta sonu Antalya’da çıktı; ‘İktidara geldiğinizde benim müteahhitlerime hesap soramazsınız. Sıkar…’ dedi. Bir de yetinmedi şecaat arz ederken, sirkatin söyledi. Eğitimde her türlü adımı bu müteahhitler atmış. Sağlıkta her türlü adımı bu müteahhitler atmış. Ulaşımda her türlü adımı yine bunlar atmış.