Ekonomi Çıkmazı Ülkeyi Sardı, Gelecek Tehlikede!
Türkiye'nin dört bir yanını saran sahte diploma ve ekonomik krizin sarsıcı gerçekleri gün yüzüne çıkıyor! Milyonların geleceğini tehdit eden bu derin yaraları keşfetmeye hazır olun, detaylar tüylerinizi ürpertecek!
Sahteciliğin zirve yaptığı, liyakat sisteminin temelden sarsıldığı, iktidar ve muhalefetin karşı karşıya geldiği bu kritik süreçte, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma ülkeyi derinden sarsarken, Hilal Köylü’nün aktardığına göre, 65 kişi hakkında 5 yıldan 50 yıla varan hapis cezaları isteniyor, çünkü devletin en gizli sistemlerine sızan bir çetenin elektronik imzaları kopyalayarak sahte diploma ürettiği ve bu diplomaları sisteme işlediği iddiaları gündemde geniş yankı buldu. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı gibi devletin en üst düzey yöneticilerinin imzalarının kopyalandığı, A kişisinin hukukçu, C kişisinin eczacı gibi gösterildiği bu sahtecilik ağının detayları kamuoyunu şoke ediyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nin başlangıçta sadece sürücü kurslarını kapsayan bir yolsuzluktan bahsetmesine karşın, YÖK Başkanı'nın "daha derin soruşturacağız, yasal düzenlemeye ihtiyaç var" açıklaması, muhalefetin "niye çelişkili ifadeler var?" sorusunu yükseltmesine neden oldu. Türk Hava Kurumu'ndan dağıtılan yüksek lisans ve doktora diplomaları hakkında daha önce verilen soru önergelerinin "araştırılmadığı" yanıtı verilirken, şimdi "araştırılacak" denmesi, toplumda liyakatin altüst olduğu, işinin ehli insan sayısının azaldığı endişesini daha da artırdı. Bu büyük skandalın diğer boyutlarını ve yetkililerin tepkilerini öğrenmek için okumaya devam edin.
Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, Hilal Köylü ile yaptığı konuşmada, para karşılığı diploma ve unvan almanın "haksız kazanç olduğunu" ve "bankadan para çalmaktan farksız olduğunu" belirterek, "eğitim sistemine böyle bir darbe vurulursa bir ülke yok edilir, bu işin sonuna kadar gidilmeli, her şey şeffaf ve açık olmalı" ifadeleri, AK Parti içinden gelen endişeleri de gözler önüne serdi. Ancak muhalefet cephesi, Hilal Köylü'nün ifadesiyle, "artık şeffaflık kalmadığını, istedikleri an istedikleri kişinin diplomasını iptal edebildiklerini, malına el koyabildiklerini" iddia ederek, "bütün resmi belgelerin sahte olduğuna dair yeni bilgiler çıkarsa şaşırmayalım" gibi sert tepkilerle durumu yorumluyor. Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının bir günde iptal edildiği bir ülkede "neler olmaz ki" endişesinin hakim olduğu bir panik havası yaşanırken, iktidar cephesinin sakin olması gerektiği çağrısı, ortaya atılan "400 akademisyenin diplomasının sahte olduğu" bilgisi yayıldığında yeterli gelmedi. Başsavcılık kaynakları henüz bu konuda net bir bilgiye ulaşılamadığını ve soruşturmanın derinleştirildiğini belirtirken, gıda mühendisliğinden eczacılığa, tıbbi sekreterlikten tutun Gazi, İnönü ve Yıldız Teknik Üniversiteleri gibi önemli eğitim kurumlarının adının geçtiği alanlarda sahte diploma verildiği iddiaları, ülkedeki akademik camiayı da sarsmaya devam ediyor. Bu şoke edici çetenin çalışma yöntemlerini ve diploması iptal edilenleri öğrenmek için okumaya devam edin.
Çetenin çalışma biçiminin ortaya çıkarıldığı ve üniversite ile kamu kurumlarıyla çalışan resmi sertifika sağlayıcı şirketlerin çalışanlarıyla işbirliği yaparak, kamu kurumlarındaki kritik görevlerdeki kişilerin elektronik imza belgelerinin sahtelerini ürettikleri anlaşıldı. Çete üyelerinin, elektronik imzanın onaylanması için yetkililerin fotoğraflarını kendi kimliklerine yapıştırdıkları ve böylece devlet kurumlarının sistemlerine girerek belge oluşturup bu belgeleri YÖK sistemine yükledikleri belirlendi. Muhalefet, Hilal Köylü'nün aktardığı gibi, "kimler var, açıklayın" çağrısı yaparken, bağımsız Türkiye Partisi'nin kurucularından, Covid-19'dan hayatını kaybeden Haydar Baş'ın Bakü'den aldığı profesörlük unvanının sahte olduğu göndermesi yapılması, konunun derinliğini gözler önüne serdi. Kıbrıs'tan ve Türkiye Cumhuriyetleri'nden, özellikle Azerbaycan'dan alınan diplomalarda büyük oranda sıkıntılar olduğu iddiaları dile getirilirken, Hilal Köylü'nün belirttiği gibi, ülkedeki liyakat sisteminin daha nasıl çökertilebileceğine dair yeni örneklerin patlaması, toplumu bu konuyu yüksek perdeden gündemde tutmaya ve itirazını yükseltmeye çağırıyor. Peki, bu karmaşık tablonun ekonomik boyutu ne durumda? Okumaya devam edin.
Ekonomi Çıkmazı: Enflasyon Yalanları ve Kiracıların Feryadı!
Türkiye'nin ekonomik cephesinde ise, Hilal Köylü'nün "Tayyip Erdoğan'ı üzmeyen istatistik kurumu" olarak nitelendirdiği TÜİK'in Temmuz ayı enflasyon verilerini açıklamasıyla, halkın üzerinde yüklerin bindirilmeye devam ettiği bir sistemle karşı karşıya kalındı. TÜİK'in aylık yüzde 2.66, yıllık yüzde 33.52 olarak açıkladığı veriler beklenenin altında kalırken, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in önümüzdeki 2 yıldan sonra enflasyonun yüzde 5 seviyesine ulaşacağından bahsetmesi, bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG)'ın yıllık yüzde 65'lik enflasyon oranıyla "yanlış rakam" diyerek tepki göstermesiyle büyük bir çelişki oluşturdu. Özellikle kiracıları yakından ilgilendiren kira artış oranının yüzde 41.13 ile tavan yapması, "kiracılar ölsün mü?" sorularının siyaset ve toplumda yüksek sesle sorulmasına neden oldu. Ekonomistler, hükümetin bu durumdaki mantık hatasına işaret ederek, "bir düzelmeden bahsetmenin asla mümkün olmadığını" ifade ettiler. Asgari ücrette her ay 4 bin lira gibi ciddi bir erime yaşanması, maaşların zaten eriyecek kadar azalması, ekonomistlerin "eğer enflasyon düşüyorsa emlak vergisinde niye 5-10 kat artışlar var?" gibi mantıklı sorularına hükümetin mantıklı yanıt verememesi, ciddi bir güvensizlik ortamı yarattı. Bu güven bunalımının siyasi yansımalarını öğrenmek için okumaya devam edin.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bu güvensizlik ortamında "erken seçim için toplumu harekete geçirmek için tüm güçleriyle sahada olduklarını" ve tüm milletvekilleriyle belli bölgelere dağılmaya başladıklarını Hilal Köylü aracılığıyla duyurdu. İktidar cephesi de "terörsüz Türkiye için sahada olacaklarını" belirtirken, Erdoğan'ın da önümüzdeki dönemde mitinglerde "Türkiye'de terörü bitirdim" diyerek sahalarda görüleceğine dair bilgiler iktidar kulislerinden geliyor. Ankara'nın sıcak gündemi ve iktidar-muhalefet geriliminin tırmanışı gözlemlenirken, sahte diploma skandalı ve derinleşen ekonomik kriz, liyakatsizliğin ve şeffaflık eksikliğinin toplumun her kesiminde yarattığı büyük endişeyi gözler önüne seriyor; bu ve benzeri birçok önemli habere ulaşmak için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Ülkenin geleceğini belirleyecek bu kritik süreçte, halkın yükselteceği itirazlar ve verilecek mücadele, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal dokusunun yeniden şekillenmesinde belirleyici olacak gibi görünüyor.