Euro/Dolar Paritesi, Borsa ve Merkez Bankası Kararı İçin Kritik Analizler
Ünlü Ekonomi Uzmanı Ömer Gencal, piyasaların merakla beklediği yıl sonu Euro/Dolar paritesi, Borsa İstanbul ve Merkez Bankası'nın Haziran kararına dair beklentilerini açıkladı. Ekonomik normalleşme, konut piyasası ve kur şoku riskine dair önemli analizler
Ekonomi dünyasının yakından takip ettiği isimlerden Ömer Gencal, Mesele Ekonomi YouTube kanalında izleyicilerden gelen soruları yanıtlayarak piyasalara dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Döviz kurlarından Borsa İstanbul'a, Merkez Bankası'nın faiz kararından konut piyasasına kadar pek çok konuda önemli beklentilerini ve analizlerini paylaştı.
Euro/Dolar Paritesi ve Dolar Endeksi Yıl Sonu Beklentisi
Ömer Gencal, ilk olarak Euro/Dolar paritesi ve Dolar endeksi üzerine konuştu. Amerika Birleşik Devletleri'nin uyguladığı politikanın adeta bir uygulamaya dönüştüğünü belirten Gencal, özellikle gümrük birliği konusundaki belirsizliklerin Euro/Dolar paritesinde oynaklığa sebep olduğunu ifade etti. Doların rezerv para olması ve bu statüsünü kaybedip kaybetmeyeceği konusundaki soru işaretlerinin de doların değeri üzerinde etkili olduğunu vurguladı.
Gencal'ın açık beklentisi şu şekilde: Bu belirsizlikler nedeniyle önümüzdeki süreçte euronun değerleneceğini ve doların değer kaybedeceğini düşünüyor. Yıl sonu için Euro/Dolar paritesi beklentisini 1.18 - 1.20 düzeyleri olarak açıklayan uzman isim, buna bağlı olarak dolar endeksinde de bir miktar değer kaybı olabileceğini ve 96 düzeylerine doğru çekilebileceğini öngörüyor.
Borsa İstanbul Yükselişi Ne Zaman Başlar? Yapısal Dönüşüm Şart!
Borsa İstanbul'un yükselişinin ne zaman başlayacağı sorusuna yanıt veren Ömer Gencal, borsanın yükselişinin artık ekonomik önlemlerle mümkün olmadığını düşündüğünü dile getirdi. Ekonomiyi bir tripod gibi düşünmek gerektiğini söyleyen Gencal, bu tripodun ayaklarının para politikası, maliye politikası ve yapısal dönüşümlerden oluştuğunu belirtti. Türkiye'nin tek para politikası uyguladığı ve yapısal dönüşümler tarafında önemli bir perspektif sunamadığı sürece şirket değerlemelerinde ve karlılıklarında problem yaşanacağını ifade etti.
Gencal'a göre, borsanın yükselişinin başlangıcından ziyade, bu durumun bir trend haline dönüşüp şirket değerlemelerinin nereye gidebileceği konusunda kafa yorulması gerektiğini vurguladı. Şirket değerlemelerinin bu çerçevede çok önemli olduğunu ve katma değer üretmenin kilit nokta olduğunu söyledi. Katma değer üretebilmek için şirketlerin yapısal dönüşümün olduğu, siyasi ortamın daha dengeli olduğu bir ortama evrilmesi gerektiğini belirtti.
Merkez Bankası Haziran Ayında Faiz Artırır mı, Pas Geçer mi?
Merkez Bankası'nın Haziran ayında faiz artırıp artırmayacağı veya pas geçip geçmeyeceği sorusu da Gencal'a yöneltildi. Mevcut enflasyon beklentileri ve ekonomide gelinen noktada faiz artışının pek mümkün gözükmediğini belirtti. Sayın Akçay'ın "bizi dikkate almazsanız daha da sıkarız" gibi söylemleri olduğunu ancak gelinen noktada şirketlerin ve tüketici kredisi faizlerinin durumuna bakıldığında, faiz artışlarına artık çok daha fazla yer kalmadığını düşündüğünü ifade etti.
Gencal'ın tahmini net: Muhtemelen Merkez Bankası'nın Haziran ayında faizi artırmaktan daha ziyade pas geçeceğini ve uygulamış olduğu politikaların enflasyonda nereye evrileceği konusunu biraz daha bekle gör ile geçeceğini düşünüyor.
Ekonomi Ne Zaman Düzlüğe Çıkar? "Siyasi Çözüm Olmadan Zor"
Ekonomik sorunların ne zaman çözülüp Türkiye'nin düzlüğe çıkacağı sorusuna da yanıt veren Ömer Gencal, ekonomik sorunların artık sadece ekonomik önlemlerle çözüm aşamasına gelme eşiğini çoktan geçtiğimizi düşündüğünü belirtti. Gencal'a göre, siyasi anlamda bir çözüm olmadan, Türkiye normalleşmeden bu sürecin biraz daha zor gözüktüğünü ifade etti.
Yıl Sonuna Kadar Kur Şoku Bekliyor muyuz? Eylül Ayı İşaret Edildi
Kur şoku beklentisiyle ilgili soruya karşılık Ömer Gencal, Eylül ayına kadar herhangi bir kur şoku beklemediğini dile getirdi. Dünya Gazetesi'nde yazdığı "Getiri Risk Oranı" başlıklı yazısına atıfta bulunarak, insanlara mevcut riskleri kompanse edecek, yani biraz daha ortadan kaldıracak bir getiri perspektifi sunulursa TL'de kalan büyük bir kesim olabileceğini belirtti. Ancak Türkiye'de yaşanılanların da dikkate alınması gerektiğini, çünkü olay risklerinin de iskonto edilemediği belirli bir dönemden geçildiğini ve riskin ciddi miktarda patlamasının söz konusu olabileceğini ifade etti. Yani Eylül'e kadar bir şok beklemiyor olsa da, genel risk ortamının potansiyel barındırdığını vurguladı.
Konut Piyasasına Dair Beklentiler: Fiyatlar Faiz Düşünce Yükselir mi?
Konut piyasasına dair beklentilerini ve faiz düşünce fiyatların yükselip yükselmeyeceği sorusunu da yanıtlayan Gencal, her şeyin fiyatını belirleyen yegane iki unsurun arz ve talep olduğunu hatırlattı. Türkiye'de konut yapı ruhsatının (oturulacak konutlar için) 2024 üçüncü çeyreği itibarıyla yıllık 410 bin civarında olduğunu, talebin ise yıllık yaklaşık 750-800 bin olduğunu düşündüğümüzde, arzın talebin bayağı altında kaldığını ve bunun da son dönemdeki yüksek fiyat seviyelerinin açıklanmasında önemli bir nokta olduğunu belirtti.
Arzın artması için ekonomik stabilitenin, öngörülebilirliğin ve belirsizliğin ortadan kalktığı bir döneme ihtiyaç olduğunu söyleyen Gencal, kısa dönemli faizlerin beklentiden çok daha hızlı düşmesi halinde, borçlanmayla birlikte konut alımına yönlenmek isteyecek ve arzdan daha fazla talep gösterecek bir kesim olabileceğini ifade etti. Burada özellikle orta kesime yönelik konutların biraz daha ön plana çıktığını, çünkü lüks konutların satışında bir problem olmadığını ekledi. Böyle bir senaryo gerçekleşirse konut fiyatlarında tabii ki artış olabileceğini söyledi. Ancak arz artarken talebin de ona yakın bir yerde fiyatları dengede tuttuğu bir makroekonomik denge dönemi yaşanmasını umduğunu dile getirdi.
Temmuz'da Faiz Düşerse Döviz Talebi Nasıl Önlenir?
Temmuz ayında faiz düşmesi durumunda dövize geçişin nasıl önlenebileceği sorusuna ise, faizin nereye düştüğünden çok enflasyonun ve beklentilerin ne olduğunun çok daha önemli olduğunu vurgulayarak yanıt verdi. TL oynaklığının düşük olduğu, enflasyonun öngörülebilir bir seviyede olduğu, beklentilerin iyileştiği ve faizlerin de buna paralel olarak düşme trendinde olduğu bir yerde çok fazla dövize talep olmayabileceğini belirtti. Geçmişte 2003-2010 arası dönemde 10 yıllık faizlerin bile %4.5'lara kadar düştüğü bir dönemin yaşandığını hatırlattı. Gencal'a göre, faiz burada tamamen bir sonuç, neden değil, enflasyonun nereye düşeceği ile ilgili beklentileri ortaya koymak gerektiğini söyledi.
TL Reel Olarak Değerli mi? Yurt Dışı Fiyat Karşılaştırması
Türk Lirası'nın reel olarak değerli olup olmadığı sorusuna da değinen Ömer Gencal, gerek TÜFE gerekse de yurt dışı ÜFE dikkate alındığı zaman TL'nin bir miktar reel olarak değerli olduğunu söylemenin mümkün olduğunu belirtti. Bu fiyat karşılaştırmalarını yapabilmek için yurt dışında bir mal veya hizmet fiyatıyla Türkiye'deki fiyatın nasıl farklılaştığına bakılması gerektiğini, Türkiye'nin mi yoksa yurt dışının mı pahalı olduğunu karşılaştırarak TL'nin reel değerlenip değerlenmediği konusunda fikir edinilebileceğini söyledi. Kendi kişisel fikrinin, yurt dışındaki fiyatlarla karşılaştırdığında yurt içinin kendisine biraz daha pahalı geldiği yönünde olduğunu ekledi.
10 Yıl İçinde Tek Haneli Enflasyon Görülür mü? Sürdürülebilirlik Vurgusu
Tek haneli enflasyonun 10 yıl içinde görülüp görülmeyeceği sorusu üzerine ise Gencal, tek haneli enflasyonu görmekten çok, tek haneli enflasyona inildiğinde ondan sonraki dönemde orada kalıp kalmayacağın çok daha önemli olduğunu belirtti. Bir T anında tek haneli enflasyona 10 yıl içinde inilebileceğini, hatta ekonominin tamamen durabileceğini, ancak ekonomi tekrardan canlanmaya başladığı anda eski verimsizlikler hala devam ediyorsa, enflasyonun tek haneli noktalarda tutulamayacağını ifade etti. Aralık 2016'da %8.5 olan enflasyonun 2018'de %25'e çıktığını hatırlatarak, bu konudaki asıl meselenin tek haneli enflasyona inmekten ziyade, tek haneli sürdürülebilir bir enflasyon seviyesinde kalmak olduğunu vurguladı.
TLRef Tahvilleri Tavsiyesi: Risk Algısı Belirleyici
6-12 aylık vadede TLRef tahvillerini tavsiye edip etmeyeceği sorusuna, bunun enflasyon görünümüne, risk algılamasına ve TL'de kalıp kalmayacağınıza bağlı olduğunu söyleyerek yanıt verdi. Ancak burada bir risk olduğuna dikkat çekti: Eğer para politikası, geçmiş dönemdeki Şahap Kavcıoğlu gibi Merkez Bankası başkanlarının uyguladığı politikalara evrilecek ise, böyle bir beklenti varsa, bu sefer TLRef tahvillerinin de tutulmasının bir risk olabileceğini belirtti. TLRef tahvillerinin bir yıllık çıkabildiği gibi 4 yıllık vadelerde de çıkabildiğini, bu yüzden bununla ilgili bir fiyat riski alınabileceğini ekledi.
Ömer Gencal'ın Kişisel Yönleri: Oyun Teorisi Tutkusu, Spor ve Türkiye Sevgisi
Ekonomik analizlerinin yanı sıra, Ömer Gencal'ın ilgi çekici kişisel yönleri de sorulan sorular arasında yer aldı. Oyun teorisine neden bu kadar takıntılı olduğu sorusuna, hayatın kendisinin bir oyun olduğunu düşündüğünü söyleyerek yanıt verdi. Arkadaş ortamından patronla ücret pazarlığına kadar hayatın her alanında farkında olmadan bir oyun oynandığını belirtti. Oyun teorisine olan bu ilgisinde, Boğaziçi Üniversitesi'nde master yaparken rahmetli Murat Sertel'in mikroekonomi derslerinde vermiş olduğu oyun teorisi derslerinin büyük etkisi olduğunu dile getirdi.
Sporun sağlığa zararlı olup olmadığı sorusuna ise her şeyin fazlasının zarar olduğunu belirterek, kendi kapasitesi ve vücut dengeleri çerçevesinde spor yaptığını söyledi. Maraton koşabildiğini, hatta Ironman yapabildiğini, geçmişte yüzücülük ve sutopu geçmişi olduğunu ve ilk triatlonunun full Ironman olduğunu anlattı. Vücut şeklinin uzun süredir spor yapmanın sonucu olduğunu ve koşu grubunda kendisine Romalı, eski koçlarından birinin ise Poseidon dediğini paylaştı. Hatta bir izleyicinin "six packiniz var mı" sorusuna "evet var" yanıtını verdi.
Neden hala Türkiye'de yaşadığı sorusuna ise, ülkesini ve sosyal çevresini çok sevdiği, ailesinin burada olduğu ve mücadeleyi sevdiği için Türkiye'de yaşamayı tercih ettiğini söyledi. Çok uzun zaman önce Londra'ya yerleşme fırsatı olduğunu da ekledi. İstanbul dışında nerede yaşamak isteyeceği sorusuna ise, fotoğraf düşkünlüğü ve sonbahar sevgisiyle birlikte Sinop'ta, özellikle yayla tarafında yaşamayı tercih edeceğini belirterek küçük bir ipucu verdi. Sonbaharda, özellikle Kasım ortasında Sinop ve Küre Dağları'nın mutlaka görülmesi gerektiğini tavsiye etti.
Kariyer planlaması için mentorluğun çok işe yaradığını, rahmetli Üzeyir Garih'in kendi mentoru olduğunu ve ondan çok şey öğrendiğini belirten Gencal, gençlere rol model belirlemelerini tavsiye etti. İşini aşkla yapmanın ve meraklı olmanın kişinin kendini geliştirmesi için çok önemli olduğunu, Konfüçyus'un "işini aşkla yapan insanlar aslında her gün işe gitmeyen insanlardır" sözünü hatırlatarak dile getirdi.
Bisiklet için favori rotasının Göktürk'ten sabah erken saatlerde Bebeğe veya Ortaköy'e gitmek olduğunu, orada arkadaşlarıyla buluşup kahve içtiğini ve günün yorgunluğunu attığını anlattı. Spor yaparken playlistinde ne olduğu sorusuna ise, koşarken arkadaşlarıyla sohbet etmeyi, bisiklet kullanırken ise kaza riskine karşı derin düşüncelere dalmayı tercih ettiğini söyleyerek müzik dinlemekten ziyade sohbetin veya sessizliğin favorisi olduğunu belirtti.
Ömer Gencal'ın piyasalara dair derinlemesine analizleri ve kişisel yaklaşımları, Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve geleceğine dair önemli ipuçları sunuyor. Özellikle kur, enflasyon ve büyüme beklentileri piyasaların odağında yer alırken, Gencal'ın yapısal dönüşüm ve siyasi normalleşme vurgusu, ekonomik sorunların çözümünün sadece para politikasıyla sınırlı olmadığını açıkça ortaya koyuyor.