Fatih Erbakan'dan Erdoğan'ın Uykularını Kaçıracak Şok Çağrı

Fatih Erbakan'dan Erdoğan'ın Uykularını Kaçıracak Şok Çağrı

Halktv ekranlarında yankılanan sarsıcı sözler: Fatih Erbakan, Türkiye ekonomisinin çıkmazlarını ve geleceğe dair umutları mercek altına alırken, milyonları yerinden oynatacak "erken seçim" talebiyle adeta siyasi deprem yarattı. Bu detaylı analizde, borç..

Son günlerde siyaset sahnesinde yankılanan ve gündeme bomba gibi düşen bir açıklama, gözleri yeniden erken seçim ihtimaline çevirdi. Halktv ekranlarında yayınlanan bir konuşma, ülkenin ekonomik gidişatına dair sert eleştirilerle dolu Fatih Erbakan'ın ağzından dökülen sözlerle, iktidara yönelik en net "sandık" çağrılarından birine sahne oldu. Erbakan, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu "acı reçeteler" ile tanımlarken, milletin sabrının taştığını ve bu gidişata dur demenin tek yolunun halkın iradesine başvurmak olduğunu haykırdı.

Fatih Erbakan'ın konuşmasında, ülkenin ekonomik portresi çarpıcı ifadelerle çizildi. Erbakan'a göre, "iki elin parmakları kadar imtiyazlı holdinge kaynak aktarımı devam edecek" ve bu holdinglere trilyonlarca lira vergi muafiyetleri ile yüz milyarlarca lira kamu özel işbirliği projelerinin garanti ödemeleri kesintisiz sürecek. Gelecek üç yıl için enflasyon beklentilerini de dile getiren Erbakan, hükümetin yüzde 21'lik tahminine karşın, gerçekte enflasyonun yüzde 35-40 bandında seyretmeye devam edeceğini iddia etti. Erbakan, her senenin başında enflasyon tahminlerinin revize edilmek zorunda kalındığını vurgulayarak, son genel seçimden bu yana millete dayatılan "acı reçetelere" rağmen enflasyonun düşmediğini belirtti. Borçlanmanın, vergilerin, faiz ödemelerinin ve imtiyazlara kaynak aktarımının önümüzdeki üç yılda da süreceğini ifade eden Erbakan, mevcut koşulların sürdürülemez olduğunu savundu.

Erbakan, konuşmasının en çarpıcı anlarından birinde, hükümetin millete sabır ve metanet çağrılarına rağmen hiçbir şeyi düzeltmesinin mümkün olmadığını dile getirdi. "Bu milleti hiç boşu boşuna oyalamayın, bu millette sabır da kalmadı metanet de kalmadı" diyerek, halkın beklentilerinin karşılanmadığına ve güvenin azaldığına dikkat çekti. Bu sert sözler, siyasetin nabzını tutan ve ülkenin geleceğine yön veren önemli platformlarda da geniş yankı buldu; nitekim güncel siyasi ve ekonomik gelişmeler hakkında daha fazla analiz için Avaztürk gibi haber kaynaklarına başvurabilirsiniz. Fatih Erbakan, mevcut iktidarın yapabileceği en iyi şeyin, "2026 ilkbaharında seçim sandığını milletin önüne getirmek" olduğunu açıkça belirtti ve sözlerini "getirin o sandığı bu millet milli görüşü seçsin ve bu borç faiz girdabından kurtulsun" çağrısıyla noktaladı. Bu çağrı, salonda büyük bir coşkuyla karşılandı ve "işte oldu işte komutan" sloganları eşliğinde defalarca alkışlandı.

Erbakan, bu çağrının sadece bir temenni olmadığını, aynı zamanda Milli Görüş'ün tarihsel başarılarına dayandığını vurguladı. 1994'te ve 1989'da belediyelerde yapılan "efsane hizmetleri" ile 1996-97'de merhum Necmettin Erbakan'ın başbakanlığı döneminde hayata geçirilen icraatları hatırlatan Fatih Erbakan, milletin bu hizmetlere yeniden kavuşmak için Yeniden Refah çatısı altında Milli Görüş'te birleşmesi gerektiğini belirtti. Konuşmasında, Milli Görüş iktidarında hedeflenen "Yaşanabilir Türkiye" vizyonunu ayrıntılarıyla aktardı. Bu vizyon, işçi, memur ve emekli maaşlarının "insanca yaşamaya yeteceği" bir Türkiye vaadini içeriyordu. İşsizlik probleminin çözüldüğü, adaletli gelir ve servet dağılımının tesis edildiği bir ekonomik yapının altı çizildi. Erbakan, emeklilerin Kurban Bayramı'nda kurban kesebildiği, torunlarının sünnet, düğün veya nikahında en azından bir çeyrek veya yarım altın takabildiği bir refah düzeyine ulaşmanın önemini vurguladı.

Milli Görüş'ün ekonomik anlayışı, faiz mikrobundan kurtulmuş bir ekonomik hayatı temel alıyor. Fatih Erbakan, adaletli bir vergi sisteminin hakim kılınacağı, dar gelirliden daha çok, zenginden daha az vergi alan mevcut sistemin yerine, "haksız vergilerin kaldırıldığı" bir düzenin kurulacağını ifade etti. Çiftçiye, KOBİ'ye, sanayiciye, girişimciye ve küçük esnafa tam manasıyla devlet desteği sağlanacağı, en ücra köşelerde dahi altyapı problemlerinin çözüldüğü bir ülke hedefi ortaya kondu. Eğitim alanında da "kaliteli eğitimin ve kaliteli diplomaların olduğu", bilimsel, ahlaki ve manevi kalitesi yüksek nesiller yetiştiren bir Türkiye vadedildi. Hukuk sisteminde ise, bugün olduğu gibi kuvveti veya iktidarı üstün tutan değil, "hakkı üstün tutan", bağımsız, adil ve hızlı işleyen bir yargı sisteminin kurulacağı belirtildi.

Erbakan'ın vizyonu, sadece ekonomik ve hukuki reformlarla sınırlı değildi. Doğu-batı kardeşliğinin, özellikle de Türk-Kürt kardeşliğinin tam manasıyla tesis edildiği, inanç ve ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı bir toplumsal yapı öngörüldü. Kul haklarının devlet eliyle teminat altına alındığı, "önce ahlak ve maneviyat" anlayışının devlet kurumlarında ve toplumda hakim kılındığı bir yönetim anlayışı vurgulandı. Aile kurumunu tehdit eden etkenlerin bertaraf edildiği, yönetimde adaletin, liyakatin ve ehliyetin hakim olduğu, akrabalık ve yandaşlığın değil, hakkaniyetin esas alındığı bir sistem vaat edildi. Emeklilik sisteminde ve çalışma hayatında adaletin tesis edileceği, ve Erbakan hocasının yıllar boyu ifade ettiği gibi "gardiyan devlet" anlayışı yerine, milletine hizmetkar olan "garson devlet" anlayışının hakim olduğu bir Türkiye hedeflendi.

İşte tüm bu ekonomik çıkmazların, toplumsal sıkıntıların ve geleceğe dair umutların kesişim noktasında, Fatih Erbakan'dan gelen o büyük çağrı yankılanıyor: "Getirin o sandığı!" Milletin sabrının kalmadığını, metanetinin tükendiğini haykıran Erbakan, 2026 ilkbaharında yapılacak bir erken seçimle, "Milli Görüş" iktidarının ülkeyi borç ve faiz girdabından kurtaracağını iddia ediyor. Bu tarihi çağrı, sadece bir siyasi manifestodan öte, tüm ülkenin derin bir değişime olan özlemini ve gelecekten beklentilerini yansıtan, iktidarın uykularını kaçıracak cinsten bir meydan okuma olarak siyaset tarihinde yerini alıyor.