Gerçek Felaketin Kaynağı Şoke Edecek!

Gerçek Felaketin Kaynağı Şoke Edecek!

Ekonomi uzmanları Murat Muratoğlu ve Emin Çapa'dan çarpıcı açıklamalar! Enflasyonun neden düşmediği, zenginlerin 'B planı' ve Türkiye ekonomisinin Arjantin'e benzeyen kaderi. Ancak asıl sorun hiç düşündüğünüz gibi değil...

Türkiye ekonomisinin derin sorunları her geçen gün daha da ağırlaşıyor, ancak görünenin çok ötesinde, çok daha sarsıcı bir gerçek var ki bu haber makalesi sizlere o gerçeğin kapılarını aralıyor. Ekonomideki bu çıkmazın sadece ekonomik kararlarla açıklanamayacağını, ardında bambaşka bir dinamiğin yattığını fark edeceksiniz. Bu öyle bir denklem ki, ülkenin kaderini belirleyecek ve insanların yarınlarına dair umutlarını derinden etkileyecek. Okumaya devam ettikçe, ekonomik verilerin ötesindeki bu büyük sır perdesinin nasıl aralandığına tanık olacak ve belki de bu zamana kadarki tüm düşüncelerinizi yeniden gözden geçireceksiniz.

Ekonomik tartışmaların merkezinde yer alan enflasyon, halkın gelirlerini eriterek hayatı her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Emin Çapa'nın ifadelerine göre, enflasyon sadece insanların, yani emeklinin, işçinin, orta ve dar gelirli kesimlerin, esnafın gelirlerini kısma üzerinden bir etki yaratıyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in vadettiği "Sizi o kadar yoksullaştıracağım ki mal alamayacaksınız, talep edemeyince de enflasyon düşecek" yaklaşımının aslında bir yanılgı olduğunu vurgulayan Çapa, üst gelir gruplarının ve şirketlerin harcamalarının devam etmesi nedeniyle enflasyonun düşmeyeceğini, aksine yine artacağını belirtiyor. Çapa, bu durumu en sevdiği meyve olan kiraz örneğiyle somutlaştırarak, geçen yıl rahatlıkla kilolarca alınabilen kirazın bu yıl yarım kilosunun 300 liraya satıldığını, birçok kişinin kiraz yiyemediğini aktarıyor. Ona göre, enflasyon aslında ekonomik bir olgu olup, çözümü belirli kurallara dayanır ve kolaydır, ancak Türkiye'deki sorunun ekonomik olmaması asıl problemi teşkil ediyor. Ekonomik sorunu ekonomiyle çözebilirsiniz, ancak sorun finansal ya da başka bir boyutta ise, ekonomiyi çözmeye çalışmak "iyileşmek için antibiyotik alırken kurşunla vurulmaya" benzetiliyor.

Peki, bu karmaşık tablonun ardında yatan asıl neden ne? Murat Muratoğlu'nun çarpıcı tespitiyle, "Siyaset ekonominin kurşunu ve siyaset bu halde olduğu sürece bu ekonomi düzelmez!". Muratoğlu, insanlar her geçen gün fakirleşirken ellerindeki paranın garantisinin olmadığını ve yarınlara daha iyi bakamadıklarını belirtiyor. Zenginlerin ise bu duruma karşı bir 'B planı' olduğunu aktarıyor. Arjantin, Venezuela ve Rusya gibi ülkelerde benzer durumlar yaşandığını ifade eden Muratoğlu, zenginlerin paralarını güvenli ülkelere çıkarmaya çalıştıklarını dile getiriyor. Ancak bu süreç hiç de kolay değil. Örneğin, 20 milyon Euro'yu İsviçre'ye Swift ile göndermeye çalıştığınızda, bu işlem kısa sürede Merkez Bankası'nın radarına takılıyor ve "parayı kaçıran adi" olarak görülen kişi hemen aranıp sorguya çekiliyor. Hatta bu paranın çıkış amacı detaylıca soruluyor ve cevaplar yeterli bulunmazsa, müfettişler kapınızı çalabiliyor. Müfettişlerin gelmesi durumunda, şirketin defterlerinin kabından tutun, yangın merdivenlerinin santimetre eksikliklerine kadar her şeyin bahane edilerek yüksek meblağlarda cezalar kesilebileceği belirtiliyor, bu da milyonlarca dolarlık zararlara yol açabiliyor. İşte bu yüzden, Türkiye'de yakalanmadan varlıklarını korumak isteyenlerin tercih ettiği yöntemler arasında yurt dışında şirket kurmak da yer alıyor. Hatta birçok yatırımcı, fırsatları yakalamak için güncel ve güvenilir haberler sunan https://www.avazturk.com gibi platformları da yakından takip ediyor.

Muratoğlu, tekstilcilerin Mısır gibi ülkelere yatırım yapmasını "Mısır çok ucuz" diye koşarak gittiklerini düşünmenin yanlış olduğunu, aslında bunun paralarını Türkiye'den kaçırma amaçlı olduğunu ima ediyor. Çin ile rekabetin zorluğuna rağmen, Mısır'da gerçekten iş yapan ve hatta ihracat rekorları kıran Türk şirketlerinin olduğunu vurguluyor. Ancak ilginç olan, Mısır'ın en çok ihracat yapan ikinci şirketinin Türkiye'ye ihracat yapıyor olması, yani yurt dışına kaçırılan sermayenin yine Türkiye'ye mal satışı yoluyla dönmesi. Muratoğlu'na göre, bu durum, yurt dışında şirket kurmanın, yurt dışında ev almanın bir zorunluluk haline geldiğini gösteriyor, aksi takdirde Türkiye'de kalan paranın "canına okunacağı" net bir şekilde ifade ediliyor. Bu paraların yavaş yavaş ve dikkatlice yurt dışına çıkarıldığını, bu sürecin tıpkı Arjantin'de yaşananlara benzediğini söylüyor. Arjantin'in bir zamanlar dünyanın en büyük ekonomilerinden biri, doğal kaynaklara, hayvancılığa, tarıma sahip, insanları okumuş ve hatta 7 otomobil fabrikası bulunan parlak bir geleceğe sahip bir ülke olduğunu hatırlatıyor. Ancak bugün Türkiye ile aynı, hatta daha kötü durumda olduklarını belirtiyor.

Muratoğlu, Arjantin'in durumdan çıkmak için attığı radikal bir adıma dikkat çekiyor: 5.5 milyon memurundan 2.5 milyonunu işten çıkararak bütçe açığını kapatma çabası. Türkiye'de de 5.5 milyon memur olmasına rağmen, Arjantin'in aksine yeni memurlar alındığını belirtiyor. Murat Muratoğlu ve Emin Çapa, yapay zekanın 5 insanın işini yapabildiği bir dönemde, 2019'dan beri 2.5 milyon yeni memur alımının mantıksızlığını sorguluyor. Tüm bu detaylar, ekonomik krizin sadece rakamlardan ibaret olmadığını, çok daha derin, yapısal ve siyasi kökenleri olduğunu ortaya koyuyor.

İşte tüm bu veriler, uzmanların uyarıları ve tarihsel örnekler tek bir noktaya işaret ediyor: Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu bu felaket tablosunun asıl kaynağı, hiçbir ekonomik formülün tek başına çözemeyeceği, siyasetin ta kendisi! Murat Muratoğlu'nun net ifadesiyle, siyaset bu halde kaldığı sürece ekonomi düzelmeyecek, insanlar fakirleşmeye devam edecek ve gelecekleri garanti altına alınamayacak. Bu durum, sadece bir ekonomik krizden öte, ülkenin temel yapısına işlemiş, siyasi kararların bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor ve gerçek çözüm, iktisadi adımların çok ötesinde, köklü bir siyasi dönüşümde yatıyor.