Kemer Sıkma Devam Ederken, Kredi Kartlarına Yeni Ayar Yolda! Amerika'nın Notu Düştü, Altın Yükselecek mi, Borsa Nereye Koşuyor?

Kemer Sıkma Devam Ederken, Kredi Kartlarına Yeni Ayar Yolda! Amerika'nın Notu Düştü, Altın Yükselecek mi, Borsa Nereye Koşuyor?

Türkiye ekonomisinde enflasyonla mücadele, vatandaşın kemer sıkma çabaları ve kredi kartlarına yönelik olası yeni düzenlemeler piyasaları hareketlendiriyor. Amerika'nın kredi notunun düşürülmesi küresel yankı uyandırırken, altın ve borsadaki son durumu,

Türkiye ekonomisi, enflasyonla mücadele sürecinde kemer sıkma politikalarının etkilerini derinden hissetmeye devam ediyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay'ın "gerekirse daha da sıkarız" açıklaması, vatandaşın, emeklinin, asgari ücretlinin ve esnafın zaten dibe vuran alım gücünü gözler önüne seriyor. Bu sözlerin adeta asgari ücretliye "ara zam bizden vize yok" mesajı taşıdığı yorumlanıyor. Ceplerde metelik kalmazken, kemerde delik açıldığı bir dönem yaşanıyor.

Bu zorlu tablonun ortasında, kredi kartlarına yönelik yeni bir adım atılacağı iddiaları gündeme bomba gibi düştü. Hatırlanacağı üzere Şubat ayında kredilerde vadeler artırılmış, 100.000 TL üzeri tutarlarda 24 ay taksit sınırı 250.000 TL'ye yükseltilmişti. Şimdi ise kredi kartından kullanılan nakit avans limitinin 25.000 TL'den 50.000 TL'ye, yani iki katına çıkarılması planlanıyor. Ayrıca 3 aylık vade sınırının da 6 aya yükseltilmesi bekleniyor.

Bu düzenlemeler, ay sonunu zor getiren vatandaşlar için geçici bir pansuman veya borcu öteleme imkanı sunabilir. Ancak nakit avans faiz oranının %5 olduğu unutulmamalı. Bu oranla 25.000 TL'yi 3 ayda ödediğinizde, geri ödeme 27.500 TL'ye ulaşıyor. Sadece 2 ay için aldığınız paranın %10 fazlasını ödüyorsunuz ki bu, 2 ayda %10 oldukça büyük bir rakam. Nakit avans limiti 50.000 TL'ye yükselse bile aynı %5 faiz oranı geçerli olacak. Yüksek faizle borçlananlar geri ödemekte zorlanıyor, bu da borcun katlanmasına yol açıyor.

Piyasadaki bir diğer endişe verici gösterge ise takipteki alacaklardaki hızlı artış. Gerek tüketici kredileri, gerekse kredi kartları için takipteki kredilerin oranı geçen yıl %1,5 civarındayken, bu yıl %4'e yaklaşmış durumda. Bu, iki katından fazla bir artış anlamına geliyor. İşte kredi kartlarına yönelik bu düzenlemelerin asıl sebebinin sadece vatandaşı değil, aynı zamanda bankaları rahatlatmak olduğu da dile getiriliyor.

Sektörün üst düzey bir temsilcisinden gelen uyarı ise tablonun ciddiyetini artırıyor. Sanayi ve KOBİ tarafında işten çıkarmaların başlamasıyla birlikte, Ağustos gibi borç batağının -ihtiyaç, bireysel, KOBİ ve kredi kartı borçluluğunda- daha da artabileceği öngörülüyor. Haziran'daki işten çıkarmaların etkisinin 2 ay sonra, yani Ağustos'ta borç batağı olarak görülebileceği hesaplanıyor. Nisan ayında kredi kartı harcamalarının yıllık %63 oranında artması, enflasyonun çok üzerinde bir yükselişi işaret ediyor. Tüketici kredilerindeki son 3 aylık tablo da bu durumu resmediyor ve bu alanda yeni önlem sinyallerinin gelebileceği belirtiliyor.

Ekonomik büyümenin yavaşlaması, hatta TCMB'nin faiz kararında acele etmeyeceğini vurgulaması halinde daha yavaş büyüme, yatırımların azalması ve işsizliğin artması gibi sonuçlar doğurabilir. Yabancılardan da "sert iniş" uyarısı geldiği aktarılıyor. avazturk.com olarak takip ettiğimiz bu gelişmeler, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemde ciddi sınamalarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

Küresel Sallantı: Amerika'nın Notu Düştü, Piyasalar Ne Diyecek?

Türkiye'deki borçluluk konuşulurken, Amerika'nın borçluluğu ve kredi notu da küresel piyasaları derinden etkiliyor. Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Amerika'nın notunu tarihinde ilk kez tak keserek indirdi. Tam 116 yıllık Moody's tarihinde ilk kez böyle bir adım atıldığı vurgulanıyor. Aaa olan notu, bir kademe indirerek Aa1'e çekti.

Bu kararın gerekçesi ise Amerika'nın artan borcu. Federal hükümetin borcunun 37 trilyon dolara ulaştığı, sadece 5 ayda bütçenin 1,1 trilyon dolar açık verdiği belirtiliyor. Standard & Poor's (2011) ve Fitch Ratings (2023) daha önce de Amerika'nın notunu bu seviyelere çekmişti. Moody's bu anlamda direniyordu ancak şimdi diğer kuruluşlarla aynı kademeye inmiş oldu. Bentley Financial Group'tan Peter Bookwar'a göre bu karar, bütçe açıklarına karşı bir uyarı niteliğinde ve sembolik bir anlam taşıyor.

Piyasalarda ilk manşetler "bomba düştü" şeklinde olsa da, karar geldiğinde piyasalar kapalıydı. Bu nedenle asıl etkilerin 19 Mayıs Pazartesi günü görüleceği tahmin ediliyordu. Analistlere göre 19 Mayıs'ta tahvil ve dolar endeksinde düşüş, altında ise yükseliş yaşanabilir. Küresel ekonomideki büyük risklerden ikisi olan Trump'ın başlattığı ticaret savaşı ile Rusya-Ukrayna arasındaki ateşkes ihtimali konularında çözüme yaklaşıldığı belirtiliyor. ABD ve Çin'in 90 gün süreliğine tarifeleri indirmesi, yatırımcıların derin bir nefes almasını sağladı. İstanbul'daki Rusya ve Ukrayna heyetlerinin ateşkes ve esir takası için masaya oturması da önemli bir gelişme olarak kaydediliyor.

Altın ve Borsa: Yatırımcı İçin Risk mi, Fırsat mı?

Küresel ve yerel gelişmelerin ortasında, yatırım araçlarının performansı da yakından izleniyor. Altın, mayıs başında zirveden %10'luk bir düşüş yaşadı. Bu durum, rekor seviyelerden alım yapanları fena halde üzdü. Ancak daha önce alım yapanlar için bu durum kardan zarar olarak yorumlandı. Altın için raporlar yükseliş beklese de takvimin ve beklenti ajandasının önemli olduğu vurgulanıyor. Amerika'nın notunun Moody's tarafından düşürülmesi, altın için iyi bir haber olarak değerlendiriliyor.

Altın, son hafta 6 ayın en kötü haftasını yaşadı. Kasım'dan bu yana ons bazında %4,1 değer kaybetti, gram altın ise içeride 4.000 TL'nin altına indi. Analistler, altındaki düşüşün kar satışlarından kaynaklandığını ve ABD-Çin ticaret savaşının çözülmesinin risk iştahını canlandırdığını, yani risksiz varlıklardan riskli varlıklara geçiş yaşandığını belirtiyor. Kitco Metals'ten Jim Wyckoff bu görüşte. Gümüş için de benzer bir durum söz konusu; eğer altın yükseliş trendini sürdürürse, gümüşün de yükseliş potansiyeli olduğu ifade ediliyor. Hatta son haftada gümüşteki gerilemenin altına kıyasla daha sınırlı kaldığı görülüyor.

Bazı analistlere göre altındaki düşüşlerin olumlu bir yanı var: bu düşüşlerle birlikte alıcılar piyasaya girmeye devam ediyor. Altın, belirsizlik ortamında yatırımcılar tarafından tercih edilen bir varlık olmaya devam ediyor. Bank of America'dan Francisco Blench ise altında yükseliş için sürekli yatırım girişi olması gerektiğini belirtiyor. Mevcut düşüşlerin kısa vadede zirveye ulaşıldığının habercisi olabileceği görüşünde. Ancak bu durum kısa vadede altın fiyatı için olumsuz olsa da, uzun vadede hala yükseliş bekleniyor. Hedgefond yöneticisi David Einhorn da uzun vadede altının yükseleceğini düşünenlerden. Ona göre Amerikan maliye politikası risk yaratıyor, federal bütçe açığı yakın gelecekte kapanmayacak, daha fazla para basılacak, enflasyon yüksek kalacak ve bu da altını destekleyecek.

Sonuç olarak, altın kısa vadede yatırımcısını üzmeye devam edebilir, en azından stabil kalarak bekletebilir. Ancak uzun vadede düşünenler için hala kar potansiyeli yüksek görülüyor. Uzun vadeli yatırımcılar için tavsiye, her düşüşte parça parça alım yapmak, tüm parayla değil, riski dağıtarak hareket etmek. Altın bile risk yaşatabilir, bu nedenle çeşitlendirme önemli. Daha önce altından kar edenlerin bu parayla konut ve araba aldığı da TCMB anketleriyle ortaya konmuştu. Uzun vade düşünenlerin diplerden bozdurmaması gerektiği, 3250 doların altındaki kapanışlara dikkat edilmesi gerektiği belirtiliyor.

Borsa tarafında ise tablo şu an için pek iç açıcı değil. BIST 100 endeksi 10.000-10.100 puan üzerine çıkmakta zorlanıyor ve kalıcı olamıyor. Endeks, tam 1 yıl önce 10.300 puan seviyesindeyken, şu an 9668 puanda. Basit hesapla %5 düşüş yaşanmış olsa da, enflasyon hesaba katıldığında zararın %30'un üzerinde olduğu görülüyor. Aynı dönemde altına yatırım yapanlar %63, mevduata yatıranlar ise %60 civarı getiri sağladı.

Borsada kısa vadede yükseliş trendi oluşma ihtimalinin zayıf olduğu, yabancı ve yerli yatırımcının ilginin düşük olduğu ifade ediliyor. Yaklaşık 1,5 yıldır yaşanan testere piyasasının devam edeceği öngörülüyor. Özellikle 19 Mart sonrası belirsizliğin artması ve ilk çeyrek bilanço sezonunun kötü tamamlanması bu tabloyu pekiştiriyor. Şirketlerin yarısının zarar açıklaması, konkordatoların artması gibi faktörler etkili oluyor. Geçtiğimiz hafta yaşanan %3,5'lik yükselişin bile yatırımcıyı "en kötü geride kaldı mı" diye kısa süreli heyecanlandırdığı, ancak bu beklentinin henüz erken olduğu belirtiliyor.

Gedik Yatırım'a göre şirketlerin zarar etmesinin dört ana nedeni var: Enflasyon muhasebesi, düşük dolar kuru ve parite etkisi, talep zayıflığı ve yüksek finansman giderleri. İşin kötüsü, bu olumsuzlukların devam ettiği belirtiliyor. Gedik Yatırım Araştırma Direktörü Ali Akkoyunlu, en kötü senaryonun geride kaldığını söylemek için henüz erken olduğunu, sanayi ve inşaat tarafında marj baskısının süreceğini düşünüyor. Henüz güven ortamının oluşmadığı ve fiyatlamaların toparlanması için bir neden olmadığı belirtiliyor. Kalıcı bir toparlanma için ise 2026 başını beklemek gerekeceği gibi çarpıcı bir öngörü dile getiriliyor.

Alternatif yatırım aracı olarak TL mevduatları ise cazibesini koruyor. Faiz oranlarının %50'lerin, hatta %52-53'lerin üzerine çıktığı belirtiliyor. 1 aylık ve 3 aylık mevduatta benzer oranların olması, yakın zamanda mevduat faizlerinin düşmesinin beklenmediği sinyalini veriyor. Bu belirsizlikte 3 ay gibi uzun bir süreye para bağlamak yerine, 1 aylık vadeli mevduatın veya 32 günde bir yenileme seçeneğinin daha doğru ve ihtiyatlı olabileceği yorumu yapılıyor.

Önümüzdeki Kritik Gündem Maddeleri

Piyasalar için önümüzdeki hafta oldukça kritik gelişmelere gebe. Yurtdışında Trump başta olmak üzere siyasi liderler ve Çin/Japonya gibi ülkelerden gelecek makro veriler takip edilecek. Rusya-Ukrayna görüşmeleri ve ticaret savaşlarına ilişkin olası gelişmeler de yakından izlenecek.

İçeride ise en önemli gündem maddesi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yılın ikinci Enflasyon Raporu Toplantısı. 22 Mayıs Perşembe günü İstanbul'da yapılacak bu açıklama, önümüzdeki süreç için çok önemli sinyaller verecek. TCMB, bu toplantıda yıl sonu enflasyon tahminini açıklayacak ve para politikasına ilişkin ana hatları duyuracak. Bu tahmin, faizin gelecekteki seviyesini belirlemede de etkili olacak. TCMB'nin son iki toplantıda enflasyon tahminini yükselttiği ve bu toplantıda da artırmasının muhtemel olduğu belirtiliyor. Eğer tahmin yükseltilirse, bu aynı zamanda enflasyon hedefinin tutturulamadığının ilanı anlamına gelecek. Piyasada yıl sonu enflasyon beklentisi zaten %30'un üzerine çıkmış durumda, en düşük tahmin %30,5 seviyesinde. Ekonomistlerin genel yorumu ise enflasyonun en iyi ihtimalle %32-33'lerden aşağı inmesinin pek mümkün olmadığı yönünde. Kurda da enflasyon kadar artış bekleniyor, bu da yıl sonu için 32-33 TL civarında bir seviyeyi işaret ediyor.

TCMB Başkanı Fatih Karahan'ın sunumunda üç konunun çok kritik olacağı vurgulanıyor:

  1. Dolarizasyon Riski: Vatandaş ve şirketlerin döviz alımları değerlendirilecek. İhtiyatlı mesajlar, mevduat faizlerinde yüksek seviyelerin devam edeceği sinyalini çakabilir.
  2. Kredi Kartı Harcamaları ve Krediler: Yükselen harcama ivmesi ve batık riski masada olacak. Kredilere yeni önlem sinyali gelebilir.
  3. Faiz Kararı Vurgusu: Acele etmeyeceklerini vurgulamak, daha yavaş büyüme ve olası işsizlik artışı anlamı taşıyabilir.

Piyasa katılımcıları anketinde yıl sonu dolar kuru tahmini 43.70 TL'ye yükseldi ve %12,5'luk düşük bir artış bekleniyor. İlk faiz indirimi beklentisi ise 3 ay sonrası, yani Temmuz veya Eylül olarak öngörülüyor.

Tüm bu gelişmelerin ışığında, piyasalar önümüzdeki günlerde açıklanacak verileri ve TCMB'nin vereceği sinyalleri dikkatle izleyecek. Belirsizliğin hakim olduğu bu dönemde, doğru yatırım stratejilerini belirlemek her zamankinden daha önemli hale geliyor.