Sandıktan Yükselen O Ses, Türkiye Siyasetini Nasıl Sarsıyor?

Sandıktan Yükselen O Ses, Türkiye Siyasetini Nasıl Sarsıyor?

Geçmişin "huzurlu emeklilik" hayalinden, bugünün "ikinci vardiya" gerçeğine sürüklenen milyonlarca emeklinin sandıktaki büyük intikamı! Ekonomik darboğaz ve değişen siyasi tercihler, iktidarın gözden kaçırdığı en büyük gücü nasıl geri tepti? Perde...

Bir zamanlar "huzur" ve "dinlenmek" anlamına gelen emeklilik kavramı, Türkiye’de ne yazık ki uzun süredir yerini "kıt kanaat geçinmenin başlangıç tarihi"ne bırakmış durumda. Ancak geçtiğimiz yerel seçimlerde yaşanan ve tüm siyasi dengeleri sarsan büyük değişimin fitilini ateşleyen asıl gücün, bu sessiz yığınlardan geldiğini bu makaleyi okumaya devam ettikçe, aslında gözlerimizin önünde yavaşça büyüyen ve Türkiye siyasetini derinden sarsan bir fırtınanın ayak seslerini işitecek, ülkenin kaderini değiştirecek asıl büyük kırılmanın nerede başladığını şaşkınlıkla göreceksiniz.

Günümüz Türkiyesi’nde emekliler, “ikinci bahar yaşıyor ömrüm” demek yerine, acı bir gerçekle yüzleşiyorlar: “ikinci vardiyada geçiyor ömrüm”. Kaynaklara göre, emeklilerin yüzde 65’i ya aktif olarak çalışmaya devam ediyor ya da geçinebilmek için yeni bir iş arıyor. Bunun en temel nedeni, emekli maaşlarının içler acısı durumu. Emekli maaşı, kuş kadar bir artışla 16.881 liraya yükseltilirken, olması gereken en düşük SSK emekli aylığı 40.250 liraydı. Bu fahiş farkın arkasında yatan sebep ise, 2008’de AKP’nin çıkardığı 5510 sayılı kanun olarak gösteriliyor. Murat Muratoğlu’nun Nefes Gazetesi’ndeki yazısında belirttiği üzere, bugün yaşanan yüksek enflasyonun da "Nas politikalarının" eseri olduğu, demokrasi ve adalet yetersizliğinin ise "başkanlık sisteminin yanında promosyon olarak geldiği" iddia ediliyor. Emekli maaşının alım gücündeki erime, asgari ücretle kıyaslandığında ise tablo daha da vahametini ortaya koyuyor: "Büyük kriz yılı" olarak anılan 2001’in ertesinde, 2002’de dahi emekli maaşı, asgari ücretin yüzde 147’sine denkti. Yani o dönemde asgari ücretli 100 lira alırken, emeklinin eline 147 lira geçiyordu. Bugün ise bu oran neredeyse yarıya inmiş durumda; asgari ücretli 100 lira alıyorsa emekliye verilen sadece 76 lira. Bu çarpıcı veriler, gerçek krizin boyutlarını gözler önüne seriyor.

Peki, hükümet, emeklilere "zam yapılırsa enflasyon artar" veya "bütçede kaynak yok" gibi gerekçelerle neden adım atmakta gecikiyor? Yazıda bu argümanların sert bir dille eleştirildiği görülüyor: “Hadi lan!”. Zira sığınmacılara harcanan kaynaklar, yandaşlara dağıtılan ihaleler, silinen milyarlarca liralık vergi borçları ve bazı partililerin birkaç yerden maaş alması bütçede bir sorun yaratmazken, iş emeklilere vermeye gelince ekonominin sallantıya girdiği iddia ediliyor. Bu çifte standardın yarattığı derin öfke, milyonlarca emeklinin sessiz bekleyişini keskin bir sabırsızlığa dönüştürmüştü. https://www.avazturk.com gibi platformlarda da sıkça gündeme gelen bu durum, kamuoyunda geniş yankı buldu ve iktidarın politikalarına yönelik eleştirileri artırdı.

Oysa AKP, bir zamanlar emeklilerin adeta vazgeçilmez partisiydi. 2016 yılında neredeyse her iki emekliden biri AKP neferiydi, Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy veren emeklilerin oranı ise sadece yüzde 25 seviyesindeydi. 2019 yerel seçimlerinde büyükşehirlerde CHP’nin yükselişi başlasa da, genel eğilim hala AKP lehine seyrediyordu. İktidarın bu durumdan memnun olması anlaşılabilirdi; zira emekliler, sadık ve güçlü bir seçmen kitlesi olarak algılanıyordu.

Ancak yıllar içinde yaşanan enflasyon, alım gücü kaybı ve emekli maaşlarının yetersizliği, bu sadakatin yerini derin bir tepkiye bıraktı. Emeklilerin sessiz çığlığı, sandıkta yankılanmaya başlamıştı. 2024 yerel seçimleri, emeklilerin siyasi tercihinde ekonomik gerçeklerin sandık iradesine dönüşmesinin sembolü oldu. Tablo bugün neredeyse tam tersine döndü. Yapılan araştırmalara göre, her iki emekliden birinin tercihi artık CHP olurken, AKP’yi destekleyen emeklilerin oranı yüzde 30’un epey altına geriledi. Yazıda, geriye kalan o yüzde 30’luk kesimdeki emeklilerin bu sırrı, yani hala AKP’yi neden desteklediklerini merak ettiği ironik bir dille ifade ediliyor. Bu radikal değişim, Türkiye siyasetinde bir depremin habercisiydi.

Maalesef ki, hayat emekliler için daha iyiye gitmeyecek gibi görünüyor. Bir kez iplerin ucu kaçtığında, kötü ekonomilerde emeklilere sosyal yardım benzeri maaşlar verilir. Ülkede on altı milyon emekli var. Bu sayı öylesine büyük ki, yazarın da belirttiği gibi, "Parti kursalar iktidarı alırlar". İşte tam da bu noktada, AKP’nin en büyük hatasını emeklileri göz ardı ederek yaptığı vurgulanıyor. Zira onlar, yapılan seçimlerin kaderini belirliyorlar. Murat Muratoğlu’nun çarpıcı benzetmesiyle, "Daldaki kuşa gözünü dikip MHP ve DEM ile yürüyeceğiz derken, eldeki kuşu [emeklileri] uçurdular!". Bu büyük gücün göz ardı edilmesi ve sandıktaki iradesinin küçümsenmesi, iktidarın beklemediği bir sonuç doğurdu ve gelecekteki seçimlerin kaderini derinden etkileyecek bir dönüşümün fitilini ateşledi. Şimdi merak edilen asıl soru ise şu: İktidar, elinden uçup giden bu kuşun farkına acaba ne zaman varacak?