Merkez Bankası'ndan 'Sıkı Durun' Mesajı, Erdoğan'dan 'Kredi Muslukları' Sinyali

Merkez Bankası'ndan 'Sıkı Durun' Mesajı, Erdoğan'dan 'Kredi Muslukları' Sinyali

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın enflasyon sunumu yüksek faiz ve sıkı duruş mesajı verirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kredi Garanti Fonu çıkışı dengeleri değiştirdi. Faizler, krediler, enflasyon ve yatırım araçları (altın, mevduat) eksenindeki son...

Türkiye ekonomisi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) son enflasyon sunumu ve hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan gelen kritik mesajlarla yeni bir dönemeçte. Merkez Bankası Başkanı, enflasyonla mücadelede "ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz" dese de, faiz indirimine acele edilmeyeceği ve sıkı para politikasının süreceği sinyalini net bir şekilde verdi. Ancak aynı gün, Cumhurbaşkanı'nın "kredi muslukları açılıyor mu" sorusunu akıllara getiren Kredi Garanti Fonu (KGF) açıklaması, piyasalarda tansiyonu yükseltti ve asıl belirleyicinin kim olacağına dair tartışmaları yeniden alevlendirdi. İşte sunumdan çıkanlar, çelişkili mesajlar ve yatırımcının rotası için dikkat edilmesi gerekenler:

TCMB'den Değişmeyen Hedef Ama Artan Risk Algısı

Merkez Bankası, yıl sonu enflasyon hedefini güncellemedi ve 2025 sonu için yüzde 24, 2026 içinse yüzde 12 tahminini korudu. Peki, TÜİK'e göre bile yüzde 38'lerde, hissedilenin ise çok daha yüksek seviyelerde olduğu bir ortamda bu nasıl mümkün oldu? Başkan Karahan'ın açıklamasına göre, döviz kurundaki artış ve zirai don nedeniyle gıda fiyatlarındaki yükseliş gibi riskler ile küresel talep düşüşünün enerji maliyetlerini azaltması ve politika faizinin yükseltilmiş olması gibi olumlu faktörler birbirini dengeledi. Bu nedenle genel enflasyon tahmininde değişikliğe gidilmediği ifade edildi.

Ancak, "sofraları, bütçeleri etkileyebilecek" koca bir "ama" vardı sunumda. Başkan Karahan, don etkisinin gıda enflasyon tahminini yüzde 24.5'ten yüzde 26'ya yükselttiğini duyurdu. Bu, çarşı pazarda enflasyonun yaz aylarında normalde mevsimsellikle sakinleşmesi beklenirken ne yazık ki artacağına işaret ediyor. Kısacası, hava koşulları bile enflasyonla mücadeleye destek değil, köstek oluyor.

Yüksek Faiz Tek Silah mı?

Sunumdan net anlaşılan bir diğer nokta ise enflasyonla mücadelede "elimizdeki tek silah yüksek faiz" algısının devam etmesi. Merkez Bankası, "ihtiyatlı sıkı duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz" diyerek sıkı para politikasına devam mesajını güçlendirdi. Faiz indirimi konusunda "acele etmeyeceklerini", "faiz indirme hayalleri kurmayın" anlamına gelen mesajlar verdiklerini ve "her an aksilikler çıkabilir" riskine dikkat çektiklerini görüyoruz. Uzmanların bir kısmı faiz indiriminin en erken 11 Eylül'de olacağını bile düşünüyor. Politika faizinin sınırlayıcı seviyelerde kalmaya devam edeceği vurgulandı.

Peki, gevşeme gündemde mi? Başkan, "veri odaklı gideceğiz" diyerek hemen bir gevşeme beklemenin mümkün olmadığını ima etti. Kredi limitleri devredeyken ve faizler yüksekken sıkılaşmanın tam boyutunu ölçmenin zor olduğunu belirten Başkan Yardımcısı, faizleri aşağı indirirken limitlere dokunmamak veya faizleri yüksek tutarken limitleri biraz gevşetmek gibi opsiyonların olduğunu söyledi. Ancak mevcut durumda kredi faizlerinin yüksek kalmaya devam edeceği de net bir şekilde ifade edildi.

Döviz Kuru Hassasiyeti ve 19 Mart Gizemi

Piyasalarda merak edilen konulardan biri de kur hassasiyetiydi. Toplantıda 19 Mart'ta yaşanan kur sıçraması gündeme geldi. Başkan, bu atağın yurt dışı kaynaklı olduğunu, yabancı yatırımcıların carry trade pozisyonlarını kapatıp gitmelerini kastettiğini söyledi. Hatta Türkiye'den para çıkışının asıl nedeninin 19 Mart değil, 2 Nisan'da başlayan Trump tarifeleri olduğunu iddia etmesi dikkat çekiciydi. 19 Mart öncesi 36.60 TL olan dolar kurunun, sunum günü 38.90-39 TL seviyesinde olması, 2 aylık yükselişin %6 civarında olduğunu ve "enflasyon kadar" bir artış yaşandığını gösterse de, 19 Mart'ta yaşanan 23 milyar dolarlık döviz talebi gibi risklerin yaşandığı biliniyor. Geleceğe yönelik olarak ise kurun enflasyona geçişkenliğinin eskisi kadar yüksek olmayacağı, yüzde 35 ila 40 olarak hesapladıkları belirtildi. Merkez Bankası'nın yeterli rezerve sahip olduğu ve piyasa koşulları el verdikçe rezerv biriktirmeyi düşündüğü ifade edilse de, kurda "kırmızı çizginin" nerede olduğu veya hangi seviyede yeniden rezerve müdahale edileceği soruları yanıtsız kaldı. Piyasa verilerine göre TCMB'nin rezerv seviyesine bakarak faiz kararı almadığı mesajı da önemliydi.

Enflasyon Rakamları ve Gelecek Beklentileri

İlk 4 aylık enflasyonun yüzde 13.36 olduğu ve yılın bitmesine kalan 8 ayda Merkez Bankası'nın yüzde 24 hedefini tutturması için aylık ortalama yüzde 1.95 enflasyon görülmesi gerektiği hesabı yapıldı. Ancak geçmiş aylardaki (Nisan %3, Mart %2.46, Şubat %2.27, Ocak %5) rakamlar bu hedefin ne kadar zorlayıcı olduğunu gösteriyor. Yaz aylarında turizm talebi ve iç tüketimdeki canlanma, don nedeniyle yaş meyve sebze fiyatlarındaki yükseliş beklentisi, bütçe açığının yüksek olması nedeniyle muhtemel vergi artışları ve kışa doğru giyim, eğitim gibi kalemlerdeki zamlar, enflasyonun bir-iki ay bile yüzde 2'nin altına inmesinin şaşırtıcı olacağını gösteriyor. Kısacası, enflasyon sürecinin devam edeceği beklentisi güçleniyor.

Asgari Ücrete Ara Zam ve İşsizlik Tartışması

Merkez Bankası'nın asgari ücrete ara zam konusunda bir karar verici olmadığı belirtildi. Ancak, gelecek planlaması yapılırken ücret artışlarının dikkate alındığı ifade edildi. Bu durum, Merkez Bankası'nın perspektifinden asgari ücrete ara zam vizesi çıkmasının zor olduğunu ima ediyor.

Sunumda dikkat çeken bir diğer nokta ise işsizlikle ilgiliydi. Başkan Karahan, imalat sanayinde kapasite kullanım oranlarının ve iç siparişlerin geçmiş ortalamaların altında olduğunu, geniş tanımlı işsizlik göstergelerinin yükseldiğini ve ilan başına başvuru verilerinin arttığını belirterek, geçmiş sıkılaşma dönemine yaklaşan bir görünüm olduğunu dile getirdi. Bu ifadeler, yüksek faizin işsizlik getirdiği yönündeki bir görüşü yansıtıyordu. Bu durum, hükümetin "işsizlikte tek hanedeyiz, rekor düşük seviyedeyiz" açıklamalarıyla çelişen bir tablo ortaya koydu.

Piyasanın Asıl Dinleyeceği Ses: Cumhurbaşkanı Erdoğan

Merkez Bankası'nın sıkılaşmaya devam dediği aynı günde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan gelen açıklama adeta bir bomba etkisi yarattı. Erdoğan, Macaristan dönüşü uçakta Kredi Garanti Fonu'nu (KGF) önemsediğini ve "Kredi Garanti Fonu'ndan tulumbaya suyu dökmekte fayda var ki hareketlensin" ifadelerini kullandı. KGF, işletmeler lehine kefil olarak bankalardan kredi kullanımını kolaylaştıran ve bankaların kredi riskini paylaşan bir mekanizma.

Merkez Bankası sabah saatlerinde faiz indirimi hayallerini dağıtırken, Cumhurbaşkanı'nın kredi musluklarını işaret etmesi, "bu yüksek faizde gevşeme mi devreye alınacak" sorusunu gündeme taşıdı. Analistler ve piyasa oyuncuları yıllardır bilindiği üzere asıl belirleyici olanın Cumhurbaşkanının sözleri olduğuna dikkat çekiyor. Dolayısıyla, Merkez Bankası'nın teknik duruşuna rağmen, Erdoğan'ın KGF ve kredi sinyali piyasalar için daha baskın bir faktör olarak öne çıkıyor. Bu durum, bir yanda enflasyonla mücadele için sıkılaşma mesajı veren Merkez Bankası, diğer yanda ise ekonomik aktiviteyi canlandırmak amacıyla kredi kanallarını işaret eden Cumhurbaşkanı arasında büyük bir çelişki yaratıyor. Bu çelişki, piyasalardaki belirsizliği artırıyor ve atılacak adımlara yönelik beklentileri karmaşık hale getiriyor.

Yatırımcının Rotası: Mevduat mı, Altın mı?

Yaşanan bu gelişmeler ışığında yatırımcı ne yapmalı? Enflasyona karşı parasını nerede koruyabilir? Sunumdan çıkan projeksiyonlar ve analizler, Türkiye'de mevduat ve altının birincil yatırım aracı olmayı sürdüreceğini gösteriyor.

Mevduat: Merkez Bankası'nın yüksek faiz politikasını sürdürecek olması, mevduat faizlerinin de yüksek kalmaya devam edeceğine işaret ediyor. Mevduat yatırımcısının en az 1.5-2 ay daha yüksek faizden yararlanabileceği, hatta Temmuz'da faiz indirimi olsa bile bu sürenin 2.5 aya çıkabileceği belirtiliyor. Faiz indirimleri sembolik kalsa bile, mevduatın kısmi düşüşlerle Ağustos hatta Eylül ayına kadar cazip olabileceği ifade ediliyor. Mevduat yatırımcısı, bu süreçte faiz kazancına odaklanmaya devam edebilir.

Altın: Küresel gelişmeler altın fiyatlarını doğrudan etkiliyor. İsrail'in İran'ı vuracağı haberleriyle ons altın 3345 dolara kadar yükselmişti. Trump'ın doları ucuzlatma kararlılığının dolar düştükçe altını değerlendireceği beklentisi de var. Analistler, zayıflayan ABD doları ve ABD ekonomisindeki durgunluk riski gibi faktörlerle altının yükseliş eğiliminin süreceğini düşünüyor. Orta ve uzun vadede yükseliş beklentisiyle 3500 dolarlık rekor seviyeye vurgu yapılıyor. Ancak, Amerika ile Çin arasında gerçek anlamda bir ticaret anlaşması yapılması durumunda küresel ticari risklerin azalacağı ve altının bu yükselişinin önüne geçilebileceği uyarısı da yapılıyor. Gram altında da ons altındaki hareketlere paralel olarak tabelada yüksek seviyeler (4.177 TL gibi) görüldü.

Sonuç Yerine: Çelişkili Sinyaller ve Artan Riskler

Merkez Bankası'nın sunumu, sıkı para politikasının devam edeceği, faiz indiriminin yakın vadede gündemde olmadığı ve risklerin önceki döneme göre daha yüksek olduğu yönünde net mesajlar verdi. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan gelen KGF ve kredi aktivasyonu sinyali, piyasalardaki beklentileri yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyor. Bir yanda teknik gereklilikleri işaret eden Merkez Bankası, diğer yanda siyasi iradenin yansıması olarak yorumlanan Cumhurbaşkanı'nın açıklamaları, piyasalarda belirsizliğin ve tansiyonun süreceğini gösteriyor. Bu ortamda, mevduat ve altın gibi geleneksel yatırım araçları, enflasyona karşı korunma arayışında olanlar için öncelikli tercihler olmaya devam ediyor. Ekonominin nasıl bir denge bulacağı ise önümüzdeki günlerde atılacak adımlarla netleşecek.