Merkez Bankası'nın Faiz "İnce Ayarı": Piyasalar Haziran'ı Pas Geçip Temmuz'u Mu Bekliyor?
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) son kararları ve açıklamaları faiz indirimi beklentilerini yeniden şekillendiriyor. Enflasyon raporu sonrası ortaya çıkan farklı görüşler, likidite dinamikleri ve rezerv hareketleri ışığında, uzmanlar para...
Türkiye ekonomisinde gözler bir süredir Merkez Bankası'nın para politikası duruşuna çevrilmiş durumda. Yüksek enflasyon, finansal istikrar endişeleri ve rezerv yeterliliği gibi faktörlerin ortasında Merkez Bankası'nın atacağı adımlar büyük bir dikkatle takip ediliyor. Özellikle bir süredir gündemde olan "faiz indirimi" veya daha genel tabirle "para politikasında gevşeme" beklentileri, son gelişmelerle birlikte farklı senaryoları güçlendiriyor. Uzmanlara göre, bir gevşeme yaşanacağı neredeyse kesin, ancak bunun hangi kanaldan ve tam olarak ne zaman başlayacağı belirsizliğini koruyor.
Son açıklanan Enflasyon Raporu ve Merkez Bankası yetkililerinin toplantı sonrası verdikleri yanıtlar, piyasada iki ana görüşün belirginleşmesine neden oldu. Bir kesim, Merkez Bankası'nın söylemlerini faiz indiriminin ötelendiği şeklinde yorumlarken, diğer bir kesim ise, özellikle yetkililerden birinin sorulan bir soruya verdiği yanıtta, Haziran olmasa bile yakın vadede bir indirim beklentisi için "bir kapının aralık" bırakıldığı görüşünde. Bu ikinci görüş, para politikasında bir gevşemenin tamamen masadan kalkmadığını, yalnızca zamanlamasının tartışıldığını ima ediyor. Bu ve benzeri kritik analizlere https://www.avazturk.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Piyasadaki faiz hareketleri de bu belirsizliği yansıtır nitelikte. Likidite durumuna bağlı olarak fonlama faizlerinin önce 46'lara yaklaştığı, ardından tekrar yükseldiği görüldü. Bu hareketlilik, özellikle Enflasyon Raporu'nun açıklandığı gün Merkez Bankası'nın yeniden döviz almaya başlamasıyla ilişkilendirildi. Döviz alımı, piyasaya TL enjekte ederek fonlama ihtiyacını azalttı ve fonlama maliyetlerinin düşmesine yol açtı. Hatta Merkez Bankası'nın aynı gün haftalık repo ihalesini 10 milyardan 1 milyara indirmesi gibi likiditeyi sıkmaya yönelik bir adım bile, düşüşü önlemeye yetmedi. Bu durum, "Acaba Merkez Bankası politika faizini de mi indirecek?" spekülasyonlarına yol açtı. Ancak, bu yorumun büyük ölçüde günlük hareketlere dayalı olduğu ve sonrasında Merkez Bankası'nın depo alım ihaleleri açarak ve fonlamayı tekrar 49% seviyesinden yaparak bu beklentileri törpülediği görüldü. Önümüzdeki dönemde de Merkez Bankası'nın 19 Haziran'a kadar fonlamayı 49% seviyesinde tutması bekleniyor ki, bu da Haziran ayında bir politika faizi indiriminin pek olası olmadığını gösteriyor. Piyasadaki güncel nabzı ve bu tür ekonomik analizleri https://www.avazturk.com üzerinden takip edebilirsiniz.
Ancak bu durum, Merkez Bankası'nın hiçbir gevşeme adımı atmayacağı anlamına gelmiyor. Uzmanlar, Türkiye'de para politikasının iki ana ayağı olduğunu vurguluyor: birincisi politika faizi, ikincisi ise makro ihtiyati tedbirler, özellikle de bankalara uygulanan kredi sınırları. Kredi sınırları, faiz oranlarının yüksekliğinin yanı sıra kredi arzını kısıtlayarak finansal koşulları sıkılaştıran önemli bir araç. Merkez Bankası'nın faiz kadar bu araçları da önemsediği biliniyor. Bu noktada, "gevşemenin" hangi kanaldan olacağı sorusu önem kazanıyor. Politika faizi sabit tutulurken, kredi sınırlarında sektörel veya genel bir gevşeme yapılabilir mi? Son dönemde Kredi Garanti Fonu (KGF) ile ilgili atılan sınırlı adımlar ve Merkez Bankası'nın fonlamayı 49%da tutma eğilimi, Haziran ayında odağın politika faizinden ziyade kredi sınırlarında olabileceği yönünde sinyaller veriyor. Yani, faiz sabit kalabilir ama kredi erişiminde bazı kolaylıklar sağlanabilir. Bu ve diğer ekonomi haberlerine https://www.avazturk.com adresinden ulaşarak bilgi sahibi olabilirsiniz.
Enflasyon görünümü de bu tartışmaların merkezinde yer alıyor. Nisan ayı enflasyonunun aylık 3% (mevsimsellikten arındırılmış 2.7%) gibi yüksek bir seviyede gerçekleşmesi, hedeflerle uyumlu veya düşük olmadığını gösterdi. Bu nedenle Mayıs ayı enflasyonunda yaşanacak iyileşme kritik öneme sahip. Piyasa anketlerine göre Mayıs ayı aylık enflasyon beklentisi ortalama 2.36% civarında. Mevsimsellikten arındırılmış olarak 2.1%'e denk gelen bu oran, Nisan'a göre belirgin bir iyileşme anlamına geliyor ve uzun süredir görülen ilk kırılma olarak okunabilir. Ancak, Merkez Bankası'nın gelecek yıl için %10 civarında bir hedef belirlemiş olması (üst sınır 18%), aylık %2 civarındaki bir hızın yeterli olmadığını ve ilerleyen dönemde ilave kırılmalar gerektiğini gösteriyor. Merkez Bankası yetkilileri de yıl sonuna doğru aylık enflasyonda 'birli' rakamlar göreceklerini belirtiyor, zira aksi halde yıllık hedeflere ulaşmak mümkün değil.
Rezerv birikimi de para politikası kararlarında etkili olan bir diğer faktör. Son üç haftadır Merkez Bankası'nın net döviz alımı yaptığı ve rezervlerin yaklaşık 12-13 milyar dolar arttığı görülüyor. Bu durum, önceki dönemlerdeki yoğun döviz satışlarının bir kısmının telafisi anlamına geliyor. Ancak, uzmanlar bu eğilimin süreklilik arz edeceği konusunda temkinli. Mevcut ekonomik ve siyasi ortamda, eskisi kadar güçlü ve kesintisiz bir yabancı veya yerli döviz girişinin gerçekçi olmadığı düşünülüyor. Merkez Bankası'nın 49% politika faizini uzun süre tutmayacağına yönelik beklenti de, döviz girişinin gücünü sınırlayabilir. Bu nedenle Merkez Bankası'nın para politikasında gevşeme adımlarını atarken rezerv birikimini riske atmamak adına dikkatli ilerlemesi gerekiyor.
Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın "ince ayar" dönemi devam ediyor. Politika faizi, kredi sınırları, likidite yönetimi ve rezerv dinamikleri gibi çok sayıda faktörü dengelemeye çalışan Merkez Bankası, büyüme ve finansal istikrarı koruyarak enflasyonla mücadeleyi sürdürüyor. Haziran ayında politika faizinde bir değişiklik beklenmese de, kredi sınırlarında selektif adımlar atılması veya fonlama koridorunda bir normalleşme (49%'dan 46%'ya geçiş gibi) yaşanması olası senaryolar arasında. Ancak en güçlü beklenti, para politikasında hissedilir bir "gevşemenin" Temmuz ayından itibaren başlaması yönünde. Piyasalar ve ekonomi aktörleri, Merkez Bankası'nın atacağı bir sonraki adımı ve "gevşemenin" hangi kanaldan geleceğini merakla bekliyor.