Milleti Yoksullaştırma Planı Tıkır Tıkır İşliyor
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, TÜİK'in Haziran ayı enflasyon verileri sonrası hükümete yönelik ağır eleştirilerle dikkat çekti. Silivri'den yükselen bu ses, enflasyonu "kötü yönetimin tercihi" olarak niteleyip, mevcut ekonomik...
Türkiye, yeni açıklanan ve ekonomi gündemini derinden sarsan enflasyon rakamlarının şokunu yaşarken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan beklenmedik bir cepheden, Silivri'deki Marmara Cezaevi'nden yankılanan oldukça sert ve dikkat çekici bir çıkış geldi. Ekonomi yönetiminin “başarı” olarak sunduğu verilere karşı topyekûn bir reddiye niteliği taşıyan bu açıklama, yalnızca bir eleştiri olmanın ötesinde, içinde bulunduğumuz ekonomik darboğazın gerçek nedenlerine ve geleceğe dair ididalı bir yol haritasına işaret ediyor. Bu derinlemesine haber makalesi, İmamoğlu’nun tepkisinin altında yatan temel ekonomik ve politik argümanları tüm detaylarıyla incelemeye devam edecek.
TÜİK tarafından açıklanan Haziran ayı enflasyon verileri, Tüketici Fiyat Endeksi'nin (TÜFE) aylık bazda yüzde 1,37 oranında arttığını, yıllık enflasyonun ise yüzde 35,05 olarak kaydedildiğini gözler önüne serdi. Hükümet kanadından bu düşüşün bir başarı olarak sunulmasına karşılık, İmamoğlu bu durumu sert bir dille eleştirdi: "İki yıl önce yüzde 38 enflasyonla görevi alanlar, milletin çektiği bunca çileye rağmen yüzde 35'e düşüşü 'başarı' diye sunuyor. Takdir milletimizindir!" sözleriyle, rakamların halkın yaşadığı zorluklarla örtüşmediğini vurguladı. Bu tepki, ekonomi yönetiminin enflasyon algısına yönelik doğrudan bir meydan okuma olarak yankı buldu.
İmamoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in "program çalışıyor" sözlerine katıldığını ancak bu programın aslında "milleti yoksullaştırma planı" olduğunu ve "tıkır tıkır işlediğini" öne sürerek, mevcut politikaların derin bir eşitsizlik yarattığına dikkat çekti. Ona göre, bu yönetim "milletin değil, yarattıkları ayrıcalıklı kesimin yanında durmaya devam ediyor" ve bunun doğal sonucu olarak kriz büyümektedir. Halkın refahından ziyade belirli bir kesimin çıkarlarının gözetildiği iddiası, ekonomik adaletsizlik tartışmalarını alevlendirirken, bu derinlemesine analizler için daha fazla içeriğe https://www.avazturk.com adresinden de ulaşılabilir. İmamoğlu'nun bu sert sözleri, ekonomi politikalarının kimin için ve ne amaçla yürütüldüğüne dair ciddi soruları beraberinde getirdi.
Bu iddiaları destekleyen somut ekonomik göstergeler de İmamoğlu'nun tepkisinde önemli bir yer tuttu. Açlık sınırının 26 bin lirayı aşmış olmasına rağmen, asgari ücretin 22 bin, en düşük emekli maaşının ise 17 bin lira bile olmamasını "dar gelirliye zam çok görülüyor" sözleriyle eleştirdi. Aynı zamanda, bir gecede doğalgaza yüzde 24 zam yapılırken, gıda enflasyonunun düştüğüne inanmamızı beklemeyi bir çelişki olarak gördü. İmamoğlu’na göre, yüksek enflasyon basit bir ekonomik durum değil, bir "tercih"tir ve "kötü yönetim neden, enflasyon sonuçtur" felsefesini savunarak, meselenin sadece Merkez Bankası politikalarıyla çözülemeyecek kadar derin olduğunu vurguladı.
Ekrem İmamoğlu, enflasyonun düşmemesinin ardında yatan yapısal sorunlara da parmak bastı. "Hukukun işlemediği yerde enflasyon düşmez" diyerek, ekonomik istikrarın temellerinde hukukun üstünlüğünün yattığını belirtti. Ayrıca, tarım, ticaret ve maliye politikalarında "devrim olmadan" enflasyonun düşmeyeceğini ifade etti. Kamu harcamalarının denetlenmemesi, vergi sisteminin adil hale gelmemesi, sanayinin katma değer üretememesi ve çiftçinin borç batağında olması gibi temel ekonomik aksaklıkların, enflasyonun kalıcı olmasındaki rolüne dikkat çekti. Bu çarpıcı tespitler, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik zorlukların yüzeysel değil, köklü ve sistemik olduğunu gözler önüne serdi.
Ancak İmamoğlu'nun tepkisi sadece eleştiriyle sınırlı kalmadı. Çözümün kendilerinde olduğunu iddia ederek, geleceğe dair umut veren iddialı bir vizyon ortaya koydu. Emeği koruyan, sofrayı büyüten bir düzen, çiftçiyi destekleyen tarım politikaları, ihracatçıya nefes aldıran bir ekonomi, adil bir vergi sistemi, disiplinli bir bütçe ve uyumlu bir istikrar programının ülkeyi geleceğe taşıyacağını belirtti. İmamoğlu, sözlerinin sonunda tüm engellemelere ve hatta "hapse atsalar bile" bu gidişatı değiştireceklerine olan sarsılmaz inancını dile getirdi. Milletten çalınan huzuru, refahı ve umudu söke söke geri alacaklarını vurgularken, "Türkiye büyürken, millet küçülmeyecek!" ve "Çünkü biz vazgeçmeyiz. Çünkü bu ülke bizim!" sözleriyle halka net bir mesaj verdi: bu mücadelenin asla bitmeyeceğini ve ülkenin geleceğinin milletin elinde olduğunu haykırdı. Bu, sadece bir enflasyon tepkisi değil, aynı zamanda Türkiye'nin geleceğine dair bir irade beyanıydı.