Milyonların Bildiği O Ayet Hakkında Ezber Bozan Yorum
Kutsal kitabın en çok konuşulan ayetlerinden biri yeniden masaya yatırıldı. İlahiyatçı Hakkı Yılmaz, "Allah yolunda ölenlere ölüler demeyiniz" emrinin ardındaki sır perdesini araladı.
İslam dünyasının ve ilahiyat çevrelerinin asırlardır üzerinde en çok durduğu, sayısız tefsire ve yoruma konu olmuş o kutsal emir, bir kez daha gündemin merkezine oturdu. Kur'an-ı Kerim'in Bakara Suresi'nde yer alan ve "Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyiniz" şeklindeki ilahi ikaz, her Müslüman'ın zihninde derin bir saygı ve merak uyandırmıştır. Ancak bu emrin ardındaki gerçek mana, çoğu zaman fiziksel bir ölümün ötesindeki metafiziksel bir gerçeklik olarak yorumlanmıştır. İşte bu noktada, ilahiyatçı-yazar Hakkı Yılmaz, yaptığı son sohbetle bu konuya dair tüm ezberleri bozan, akıl ve mantık süzgecinden geçirilmiş, yepyeni bir bakış açısı getirdi.
Bu haberin ilerleyen satırlarında, Hakkı Yılmaz'ın "şehitler ölmez" sözünün aslında ne anlama geldiğini, bu ilahi emrin arkasındaki psikolojik ve toplumsal sebepleri ve Kur'an'ın kendi içindeki ayetlerle bu konuyu nasıl aydınlattığını tüm detaylarıyla okuyacaksınız. Bu, sadece bir ayet tefsiri değil, aynı zamanda inancın, mantığın ve hayatın iç içe geçtiği, ölüm ve yaşam kavramlarına dair ufuk açıcı bir yolculuktur. Yılmaz'ın açıklamaları, "ölümsüzlük" sırrının aslında manevi bir mirasta ve kapanmayan bir amel defterinde saklı olduğunu gözler önüne seriyor.
İzleyicilerinden gelen soruları yanıtladığı sohbet programında, ilahiyatçı Hakkı Yılmaz, bir izleyicinin "Allah yolunda öldürülenlere neden ölü denmemesi gerektiği" yönündeki sorusu üzerine konuyu derinlemesine ele aldı. Yılmaz, konuşmasına Kur'an'ın iniş sırasına dikkat çekerek başladı. Hakkı Yılmaz, "Bakara Suresi, Ali İmran Suresi'nden önce inmiştir. Bu nedenle önce Bakara 154. ayetteki emri anlamalıyız. Rabbimiz, yolunda öldürülenlere 'ölüler' denmesini yasaklıyor. Çünkü 'ölüm' kelimesi, insan zihninde bir 'yok oluş', bir 'hiçlik' algısı yaratır. Bu da mücadele azmini ve inancı zayıflatabilir, bir bezginliğe yol açabilir" diyerek konunun psikolojik boyutuna dikkat çekti.
Ancak Hakkı Yılmaz'ın asıl çarpıcı yorumu, bu yasağın gerekçesini açıkladığı bölümde geldi. Yılmaz, Bakara Suresi'ndeki bu emrin hikmetinin, yıllar sonra inen Ali İmran Suresi'nin 169-171. ayetlerinde açıklandığını belirtti. İşte o noktada Hakkı Yılmaz, "ölümsüzlüğün" sırrını ayetlerle şöyle deşifre etti:
Hakkı Yılmaz: "Ali İmran Suresi'nde, o Allah yolunda canını feda edenlerin aslında 'diri' olduğu ve Rableri katında rızıklandırıldığı söylenir. Ama bu dirilik, bizim anladığımız biyolojik bir dirilik değildir. Ayetlerin devamı, bu diriliğin ne olduğunu bize anlatır. Onlar, geride bıraktıkları ve henüz kendilerine katılmamış olan müminlere 'korku ve üzüntü olmayacağı' müjdesini vermek isterler. Peki, bunu nasıl yaparlar? İşte kilit nokta burasıdır. Onlar, geride bıraktıkları hatıralarıyla, kahramanlık hikayeleriyle, davaları uğruna gösterdikleri fedakarlıkla 'diri' kalırlar. Onların bu duruşu, yaşayan müminlere ilham verir, cesaret aşılar ve onların da korkusuzca mücadele etmesini sağlar."
Hakkı Yılmaz, konuyu Nisa Suresi'ndeki bir ayetle daha da güçlendirdi: "Bir hayra öncülük edene, o hayrı yapan kadar sevap vardır. Allah yolunda ölen kişi, kendi canını feda ederek İslam davasının yaşaması ve yücelmesi için en büyük hayra aracılık etmiştir. Onun bu fedakarlığı sayesinde yeni nesiller bu davaya sahip çıkar. Dolayısıyla, o şehidin amel defteri kapanmaz. Onu örnek alıp aynı yolda yürüyen her bir kişinin kazandığı sevaptan, o şehide de bir pay yazılır. İşte 'onlar diridirler' ve 'rızıklandırılırlar' ifadesinin asıl anlamı budur. Onların manevi mirası ve sevap defterleri sonsuza dek canlı kalır." Bu yorum, şehitlik kavramına dair tüm bilinenleri derinleştiren ve manevi ölümsüzlüğün ne anlama geldiğini net bir şekilde ortaya koyan bir analiz olarak kayıtlara geçti.