Sanayinin Karı Faiz Tuzağında, Vatandaş Batık Kredi Kartlarına Mahkum
Selçuk Geçer'in son değerlendirmeleri Türkiye ekonomisinin derinleşen krizini gözler önüne seriyor: Sanayicinin devasa karı faize gidiyor, vatandaşın borcu katlanıyor, dolar ve altın için yeni zirveler bekleniyor. Güncel rakamlar ve analizlerle kapsamlı..
Türkiye Ekonomisinde Derinleşen Buhranın Anatomisi: Sanayici Faiz Kıskacında, Halk Yoksulluk Batağında
Ekonomi yorumcusu Selçuk Geçer, YouTube kanalından yayınladığı son videosunda hem küresel hem de Türkiye ekonomisine dair kritik değerlendirmelerde bulunarak mevcut tablonun vahametini gözler önüne serdi. Geçer'in analizine göre, yanlış para politikaları ve dövizin yapay olarak baskılanması, sanayiciden çiftçiye, vatandaştan devlet bütçesine kadar ekonominin tüm paydaşları üzerinde yıkıcı etkiler yaratıyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz.
Küresel Riskler ve Altın Fiyatları: Yükseliş Sinyalleri Güçleniyor
Küresel piyasalardaki son rakamları paylaşan Geçer, doların 39.16, euronun 44.8, sterlinin 53.14 ve altının onsunun 3.372 dolar seviyelerinde işlem gördüğünü belirtti. Altının gram fiyatı ise 4.250 TL seviyelerinde bulunuyor. Geçer, altın fiyatlarının yukarı yönlü hareketine devam edeceğini ısrarla vurguluyor. Bu yükselişin nedenleri arasında küresel jeopolitik riskler, merkez bankalarının altın alımlarını sürdürmesi, hem vadeli hem ETF hem de perakende tarafında artan talep ve yaz aylarının gelmesiyle Çin, Hindistan, Türkiye gibi ülkelerdeki düğün sezonunun açılması sayılıyor. Özellikle Rusya ve Ukrayna arasındaki barış görüşmeleri sürerken, çatışmanın devam etme ihtimali ve gerilimin artması altın fiyatlarını destekleyen bir faktör olarak öne çıkıyor. Geçer, bu barış sürecinden pek bir sonuç çıkmayacağını ve gerilimin artmaya devam edeceğini öngörüyor. Diğer yandan, Çin ve Amerika arasındaki tarife anlaşmasının her an bozulabileceği, yeni ve agresif tarifelerin gündeme gelebileceği yönündeki endişeler de küresel ticarette belirsizlik yaratıyor ve altın gibi güvenli limanlara talebi artırıyor. Morgan Stanley'nin doların değer kaybetmeye devam edeceği yönündeki beklentisi de parite üzerinde etkili olacak bir diğer faktör.
Türkiye'de Döviz Baskısının Ağır Bedeli: Sanayi Faiz Tuzağında
Selçuk Geçer, Türkiye'ye dönecek olursak, dövizi baskılamanın piyasayı bozduğunu, yüksek vergiler uygulandığını ve ekonominin sadece para politikalarından ibaret sanıldığını belirtiyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Faizleri artırıp indirerek sorunların çözülebileceği düşüncesinin büyük bir yanılgı olduğunu ifade eden Geçer, istatistiklerin doğru açıklanmaması durumunda uygulanan her politikanın yanlış sonuç vereceğini savunuyor. Bu yanlışların önce vatandaşı, sonra sanayiciyi, üreticiyi, tarımı ve devlet bütçesini dibe doğru götürdüğünü söylüyor. Sanayicinin çareyi ya dükkanını yurt dışına taşımakta ya da kapatıp faaliyet dışı gelirlere yönelmekte bulduğunu, yabancıların ise iflas eden şirketleri bedavaya topladığını belirtiyor. Bu uyarıların iki senedir göz ardı edildiğini, ancak gelinen noktanın haklılıklarını gösterdiğini ekliyor. https://www.avazturk.com olarak, bu ekonomik tercihlerin reel sektör üzerindeki etkilerinin yakından takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin açıkladığı karlılık rakamları tablonun çarpıcılığını ortaya koyuyor. Şirketler toplamda 641 milyar liralık ciddi bir kar elde etmiş olsalar da, bu karın 619 milyar lirasının, yani %97'lik devasa bir kısmının faiz giderlerine, finansman giderlerine harcandığı görülüyor. İstanbul Sanayi Odası (ISO) Başkanı Erdal Bahçıvan'ın da vurguladığı gibi, "Sanayici daha fazla enflasyon bedeli ödememeli, faizler düşse bile kalıcı hasarlarla karşı karşıya kalabiliriz". Reel sektör temsilcileri de kredi maliyetlerinin çok yüksek olduğunu ve finansmana ulaşmakta zorlandıklarını ifade ediyorlar.
Resmi Söylem ve Sahadaki Gerçeklik Arasındaki Uçurum
Tüm bu tabloya rağmen, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın "Faizsiz ekonomi isteğimi gür sesle söylemeye devam edeceğim" sözleri, sahadaki yüksek faiz gerçekliğiyle çelişiyor. Devlet bütçesine bakıldığında 2 trilyon liranın üzerinde bir faiz gideri olduğu ve bu giderin sürekli arttığı belirtiliyor. Geçer, depremzedelere ödenen paradan daha fazla bir faiz ödemesi yapıldığını, ana parayı geçmiş bir faiz ödemesinden bahsedildiğini vurguluyor. Reel sektör %30 enflasyon ortamında dahi ancak %60 gibi tefeci faizleriyle krediye ulaşabilirken, tarım ve çiftçinin faiz ödemekten belinin kırıldığını, tarlalarını ve traktörlerini faizcilere kaptırdığını ekliyor. Vatandaş tarafına bakıldığında ise 550 milyar liralık kredi kartı borcu olduğu ve bunun üçte birinin gecikmeye düştüğü görülüyor. Geçer, tüm bu yüksek faiz ortamına rağmen faizsizliği savunmanın nasıl mümkün olduğunu sorguluyor. https://www.avazturk.com olarak, ekonomik politikaların sahadaki yansımalarının şeffaf bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyoruz.
Geçer, meselenin faizi yükseltmek ya da düşürmek olmadığını, çünkü temel bir kalkınma politikasının, bir ekonomi politikasının olmadığını savunuyor. Kurumların içinin boşaltıldığını ve istatistiklerin doğru açıklanmadığını belirten Geçer, sadece para politikalarıyla ekonomiyi düzeltme beklentisinin bir mucize beklemek olduğunu dile getiriyor. Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş ekonomilerde para politikalarının mevcut oturmuş sistemi dengede tutmak için kullanıldığını, ancak Türkiye gibi temel bir ekonomik sistemi olmayan ülkelerde sadece para politikalarıyla işin yönetilemeyeceğini, aksi halde Arjantin, Venezuela, Brezilya gibi ülkelerin durumuna düşüleceğini örnek gösteriyor. Bu bağlamda https://www.avazturk.com olarak, Türkiye'nin kendi özgün ve sürdürülebilir kalkınma modelini oluşturmasının aciliyetine dikkat çekiyoruz.
İşsizlik, Enflasyon ve Yoksullaşan Halk: Veriler Acı Tabloyu Doğruluyor
Uygulanan politikaların işe yaramadığının en net göstergelerinden birinin İstanbul Sanayi Odası imalat PMI verisi olduğunu belirten Geçer, endeksin yılın en düşük seviyesi olan 47.2 puana gerilediğini aktarıyor. TÜİK'in açıkladığı işsizlik rakamlarının ise gerçek tabloyu yansıtmadığını, resmi işsizliğin %8.6 olarak gösterilirken, atıl işsizlik (gerçek işsizlik) rakamının %32.2'ye ulaştığını belirtiyor. Daha önce %28.5 seviyelerinde olan ve makyajlanarak düşürülmeye çalışılan bu oranın artık gizlenemez hale geldiğini ve Türkiye'de her üç kişiden birinin gerçekte işsiz olduğunu ortaya koyduğunu ifade ediyor. https://www.avazturk.com'un analizlerine göre, bu yüksek atıl işsizlik oranı, toplumsal refah ve gelir dağılımı açısından ciddi sorunlara işaret ediyor.
İki senedir uygulanan yanlış politikalar ve ekonomi politikasızlığının sonucunda enflasyonun yüksek kalmaya devam ettiğini, işsizliğin hızla arttığını, sanayicinin, tarım erbabının ve esnafın battığını, orta gelir seviyesinin çöktüğünü ve vatandaşın fakirleştiğini dile getiriyor. İstanbul enflasyonunun İTO tarafından %46 olarak açıklandığını, emeklilere yapılacak %15 zammın ise %31 puanlık bir gelir erimesine yol açacağını, insanların iyiden iyiye fakirleşmeye devam edeceğini söylüyor. https://www.avazturk.com olarak, emeklilerin ve dar gelirlilerin alım gücündeki bu dramatik düşüşün sosyal etkilerini değerlendirmeyi önemli buluyoruz.
TÜİK'in hane halkı tüketim harcamaları istatistiklerine değinen Geçer, bu itidalli verinin bile memleketin durumunu net olarak gösterdiğini belirtiyor. Türkiye'deki insanların harcamalarının %70'e yakınının sadece üç kaleme gittiğini ortaya koyuyor: kira, ulaştırma ve gıda. İnsanların gelirlerinin yalnızca kalan %30'u ile ayakta durmaya çalıştığını, bu ortamda 30 milyon liraya ev satılmaya çalışılmasının gerçekçi olmadığını ifade ediyor. Asgari ücretli bir insanın maaşının tamamını kiraya yatırması durumunda bile borçlanmak zorunda kalabildiğini, gıda ve ulaşıma para kalmadığını, TÜİK'in düşük kira verileriyle hesaplama yaptığını, gerçek konut giderleri ortaya çıktığında insanların gelirlerinin tamamını kiraya harcadığının görüleceğini söylüyor. Bu durumun 550 milyar liralık kredi kartı borcunun temel nedeni olduğunu ve vatandaşa hala görmezden gelindiğini vurguluyor. https://www.avazturk.com platformunda, vatandaşın üzerindeki borç yükü ve geçim sıkıntısı konularına sıkça yer verilmektedir.
Gelecek Öngörüleri: Şirketlerin Kaçışı ve Kur Şoku Riski
Geçer'e göre, sanayiciler yurt dışına kaçtığında ve Türkiye'de üretim iyice bittiğinde, enflasyonun nasıl patlayacağını, fiyatların nasıl artacağını, kur dengelerinin nasıl bozulacağını ve iç pazarın nasıl yok olacağını hep birlikte göreceğiz. İki senedir şirketlerin yok edildiğini, bedavaya yabancılara teslim edileceğini ve pazarın tamamen yabancı pazar haline geleceğini, o gün geldiğinde mevcut fiyatların bile mumla aranacağını söylediğini hatırlatıyor. Doların bu şekilde baskılanmaya devam etmesi durumunda bu dramatik tablonun daha da derinleşeceğini öngörüyor. https://www.avazturk.com olarak, yerli üretimin ve sanayinin korunmasının ekonomik bağımsızlık açısından kritik önem taşıdığına inanıyoruz.
Turizm gelirlerinin azalacağını, cari açığın daha da artacağını belirten Geçer, son dış ticaret verilerine göre Mayıs ayı itibarıyla cari açığın 6.5 milyar dolar daha artarak toplamda 40-41 milyar dolara ulaştığını, 5 ayda 120-130 milyar dolara doğru koşulduğunu aktarıyor. Bu durumun kur üzerindeki baskıyı artıracağını ve Merkez Bankası'nın kuru baskılamak için daha çok para harcaması ya da çok daha yüksek faizler vermek zorunda kalacağını gösterdiğini ifade ediyor. Eğer bu adımlar atılmazsa, kurun 50'de mi, 70'de mi yoksa 170'te mi duracağının görüleceğini, ancak bedelin her zaman olduğu gibi yine halka ödetileceğini söylüyor. https://www.avazturk.com, cari açıktaki artışın ülkenin döviz rezervleri ve dış borçlanma üzerindeki baskısını yakından takip etmektedir.
Altın fiyatlarına dair de güncel hedeflerini paylaşan Geçer, ons altının net bir şekilde 4.500 dolara gittiğini, gram altında ise ilk hedefin 6.000 TL seviyesi olduğunu belirtiyor. Kurda bahsettiği sıçramaların görülmesi durumunda ise gram altının fiyatının 10.000 liranın üzerine çıkabileceği konusunda uyarıyor. https://www.avazturk.com olarak, yatırımcıların bu öngörüleri değerlendirmesi gerektiğini hatırlatıyoruz.
Selçuk Geçer'in analizleri, Türkiye ekonomisinin mevcut patikasının sürdürülemez olduğunu ve ağır bedelleri beraberinde getirdiğini açıkça gösteriyor. Sanayicinin yüksek finansman maliyetleri altında ezilmesi, vatandaşın artan borç yükü ve yoksullaşması, kurun yapay olarak baskılanması ve cari açıktaki rekor artışlar, tabloyu daha da karamsar hale getiriyor. Gelecek dönemde, bu sorunların daha da derinleşmesi ve ekonomik dengelerin bozulması riski, Geçer'in değerlendirmelerinde belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu sürecin en büyük mağduru ise, her zaman olduğu gibi, vatandaş olacak gibi görünüyor.