Sandık Kararsızların Elinde Patlayacak!

Sandık Kararsızların Elinde Patlayacak!

Türkiye siyaseti erken seçim rüzgarlarıyla çalkalanırken, anketlerin gizemli dünyası ve liderlerin stratejileri masaya yatırıldı. Kararsız seçmenin kader belirleyici rolü ve muhalefetin tarihi hamlesi, bu detaylı analizde ilk kez www.avazturk.com farkıyla

Türkiye siyasetinin nabzı erken seçim tartışmalarıyla hız kesmeden atarken, siyaset kulislerinde ve kamuoyunda büyük bir beklenti ve belirsizlik hüküm sürmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yetkilerini kendi lehine hazırladığı koşullarda erken seçime gitme ihtimali siyasi çevrelerde yankılanmaya devam ediyor. Ancak görünenin ötesinde, bu makale, sizi şaşırtacak ve seçimin gerçek dinamiklerini gözler önüne serecek derinlemesine bir analiz sunarak detaylarıyla devam edecek. Özellikle www.avazturk.com olarak edindiğimiz bilgiler ve uzman görüşleri, seçimin kaderini belirleyecek ana faktörleri işaret ediyor.

Lale Özan Arslan'ın programında konuşan uzmanlara göre, bir erken veya baskın seçim kararının anayasa değişikliğine bağlı olmadığı, Meclis'ten karar çıktığı takdirde bu seçime gidilebileceği belirtiliyor. Siyaset uzmanı Kadir Bey, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son kez, yani üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olabileceğini ifade ediyor. Muhalefet kanadından da dikkat çekici bir hamle gelmiş durumda; Sayın Özgür Özel'in "2 Kasım'da getirin sandığı, çıkın karşımıza" diyerek erken seçime onay vereceklerini dile getirmesi, siyasi atmosferi daha da ısıtıyor. Anketler de toplumda erken seçim talebinin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor; yapılan araştırmalarda bu talebin her zaman %55'in üzerinde seyrettiği kaydediliyor.

Ancak erken seçimin gerçekten başarı getirip getirmeyeceği, siyaset uzmanları tarafından 'muallak' olarak nitelendiriliyor. Zira hem 2018 hem de 2023 seçimleri öncesinde, bugüne çok benzer şekilde, %20 ila %25'lik devasa bir kararsız seçmen kitlesi bulunuyordu. Kadir Bey'in analizine göre, iktidar partisi AK Parti olduğu için, AK Parti'ye oy veren seçmenlerin memnuniyetsizliklerini doğrudan dile getirmek yerine kararsız kalarak veya belki parti değiştiririm diyerek gösterdiği gözlemleniyor. Ancak seçim günü geldiğinde, bu kararsız seçmenin muhalefet partileri tarafından ikna edilememesi durumunda, yeniden AK Parti'ye oy verdiği tarihi bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.

Bugünkü toplum algısına baktığımızda, muhalif kesimin, bugün bir seçim yapılsa Cumhuriyet Halk Partisi'nin kazanacağına dair hiçbir şüphesi yok. Ancak uzmanlar, bu durumun 2018 ve 2023 seçimleri öncesinde de benzer olduğunu, muhalefetin kazanacağına dair hiçbir şüphe duymadığını hatırlatıyor. Kadir Bey, anket sonuçlarını açıklarken her zaman bu durumu vurguladığını, tabloda Cumhuriyet Halk Partisi'nin %35, AK Parti'nin %30 görünmesinin bir yanılgı olabileceğini belirtiyor. Çünkü bu oranlar, kararsızların dağıtılmış hali; kararsızlar dağıtılmadan önce Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy vereceğini belirten seçmenlerin yaklaşık %22-23 civarında, AK Parti'ye oy vereceğini söyleyen seçmenlerin ise %23 civarında olduğunu aktarıyor. Siyaset uzmanı, kararsızların oransal olarak dağıtıldığında, sanki AK Parti'den kopup gelmiş seçmenin de CHP'ye oy verecekmiş gibi bir durum oluştuğunu, ancak seçim günü bunun böyle olmadığını ifade ediyor.

Asıl önemli olanın bugünlerde o devasa kararsız seçmen kitlesini ikna etmek olduğu vurgulanıyor. Uzmanlar, geçtiğimiz programlarda da konuşulduğu üzere, muhalefetin gündeminin sabahtan akşama kadar Kılıçdaroğlu'nun durumu, Ekrem İmamoğlu'nun yargı süreçleri veya belediye başkanlarının durumu gibi iç meselelerle sınırlı kalmasının, kararsız seçmen üzerinde olumsuz bir etki yarattığını belirtiyor. Dışarıdan bakan bir kararsız seçmen, muhalefetin kendi iç meseleleriyle boğuştuğunu ve kendisinin dertleriyle ilgili bir söylem üretmediğini düşündüğü kaydediliyor. Hatta Nefes Gazetesi'nin attığı bir manşette, CHP tabanından gelen talebin, sadece İmamoğlu'nun değil, toplumun gerçek ihtiyaçlarının da konuşulması yönünde olduğu açıkça belirtiliyor.

Muhalif kanaat önderlerinin "İmamoğlu'nu satmayacağız, savunmaya devam edeceğiz" söylemlerinin bir algı oluşturma çabası olduğu belirtilirken, gazetenin manşetinde aslında "İmamoğlu'nu da savunun ama siyaset de yapın" denildiği hatırlatılıyor. Kadir Bey, "Siyaset yapmak demek emeklilerin derdiyle uğraşacaksın, asgari ücretlilerin derdiyle uğraşacaksın, geçinemeyen insanların derdiyle dertleneceksin" diyerek bu konunun altını çiziyor ve seçmenin bunu hissetmesi gerektiğini ekliyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu konularda eksik kaldığı, sadece kendi arkadaşlarını ve haklarını koruma konusunda son derece çabalı oldukları ancak kararsız seçmenleri ikna etme noktasında zayıf kaldıkları dile getiriliyor.

Aslında Cumhuriyet Halk Partisi'nin birinci plana çıkarması gereken konunun ekonomi olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, halkın mantıksal değil, duygusal tepkilerle oy verdiğini, bir siyasi figürün kendi derdini anladığını hissetmesi durumunda o partiye yakınlık duyduğunu ifade ediyor. Eğer bunu göremezse, "bu kişiler benim derdimi görmüyor" diye düşündüğü kaydediliyor. Cumhurbaşkanı adayı olarak görülen Ekrem İmamoğlu'nun lider karakteri ve güçlü bir siyasi figür olması tabii ki önemli olsa da, asıl doğru olanın güncel siyaset ve halkın gündeminde olan konulara değinmek olduğu vurgulanıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son anket sonuçlarına ilişkin açıklamaları da dikkat çekici. Sonar anketinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin %36,2, AK Parti'nin ise %36,6 olarak göründüğü, yani aradaki farkın oldukça az olduğu belirtiliyor. Lale Özan Arslan'ın aktardığına göre Erdoğan, gazetecilerin sorusu üzerine "CHP'nin birinci parti olması diye bir durum söz konusu değil. Yani onlar ne kadar anket yapıyorlarsa biz de o denli anketlerimizi yapıyoruz, yaptırıyoruz. Şu anda Türkiye'nin birinci partisi AK Parti'dir" şeklinde konuşmuştu. Ancak Kadir Bey, kendi anketleri ve diğer firmaların anketlerine bakıldığında AK Parti'nin birinci olduğu bir tablonun görülmediğini belirtiyor. Siyasetçilerin her zaman kazanıyoruz demek zorunda olduğunu, bunun bir siyasal söylem olduğunu, ancak gerçekleri yansıtmadığını dile getiriyor.

Özellikle AK Parti'nin son oy verdiği partiye göre kararsızların değerlendirilmesi durumunda Erdoğan'ın söyleminin doğru çıkabileceği, bu yüzden Cumhuriyet Halk Partisi'nin kararsız seçmenlere yoğun bir çalışma yapması gerektiği vurgulanıyor. Ve işte kritik hamle! Siyaset uzmanı Kadir Bey, geçtiğimiz günlerde duyduğu bir haberin önemine dikkat çekiyor: Cumhuriyet Halk Partisi'nin 240.000 kişilik dev bir ekiple sahaya inecek ve köylere kadar gidip halkla temas edecek olması bekleniyor. Kadir Bey bunu "çok doğru bir çalışma" olarak nitelendiriyor. Geçmişte kendi kapısının seçim dönemlerinde hep AK Partililer tarafından çalındığını, bunun insanlarda duygusal bir bağ oluşturduğunu, "kapıma kadar geldiler, benim halimi hatırımı sordular, benimle ilgileniyorlar" algısı yarattığını ifade ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bunu yapacak olmasının oy oranlarını artıracağını, çünkü halkla birebir temasın miting konuşmaları veya TV yayınlarından çok daha farklı ve etkili bir algı yarattığını belirtiyor.

Önümüzdeki dönemlerde Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu eleştirilen konularında pozitife doğru bir değişim yaşanacağını, kararsız seçmenlerden de partiye oy çekeceklerini düşündüğünü dile getiriyor Kadir Bey. Ancak dikkat çekilmesi gereken bir başka nokta da siyasi operasyonlar. Kadir Bey, para videoları, Manavgat meselesi ve baklava kutusu gibi konular üzerinden muhalefete yönelik devasa bir "algı operasyonu" yapıldığını belirtiyor. Özellikle Şov TV gibi iktidara yakın kanallarda, Cumhuriyet Halk Partisi'nin içinin karmakarışık olduğu ve büyük bir yolsuzluk operasyonu yapıldığı algısının oluşturulduğu ifade ediliyor. AK Parti'nin kemik seçmen kitlesinin buna inandığı ve bu algıyı çevresine de yaydığı vurgulanıyor. Muhalefet medyasının sesinin kısılmasının muhalefete büyük zarar verdiğini de ekliyor.

Manavgat'taki rüşvet alan belediye başkan yardımcısının görüntülerinin yayınlanmasının kararsız seçmen üzerinde bir etki yaratabileceği belirtiliyor. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu konudaki hızlı hamlesi de önemli: Özgür Özel, "kim olursa olsun hırsızlık, yolsuzluk yapanı partimizde tutmayız, en ağır cezayı alması için uğraşırız" açıklamasını yapmıştı. Kadir Bey'e göre iktidarın amacı, CHP'de bu durumun genel başkan tarafından onaylandığını değil, sanki herkesin işin içinde olduğu gibi bir algı oluşturmak. Bu tür operasyonların seçimin yaklaştığının da bir göstergesi olduğu belirtiliyor, zira iktidarın artık topluma bir şey vaat edemediği, hayal kurduramadığı ifade ediliyor. AK Parti iktidarının seçmenle duygusal bağ kuracak bir yanı, yeni bir söylemi kalmadığı, sadece "sabredin" dediği vurgulanıyor.

Peki, tüm bu karmaşık tabloda seçimi kim kazanacak? İktidarın bu algı operasyonları başarılı olacak mı? İşte cevabı en çok merak edilen sorunun yanıtı. Siyaset uzmanı Kadir Bey, bunun tamamıyla muhalefetin o kararsız seçmen kitlesine ulaşıp ulaşamamasıyla alakalı olduğunu vurguluyor. Özgür Özel'in de hep dile getirdiği gibi, sonuçtan çok süreç önemli. Seçimin sonucunu oluşturan şey, süreç içinde yapılanlar. Eğer emeklilere, çalışanlara doğrudan dokunulabildiyse, onların duyguları doğru dile getirilebildiyse, yalnızca eleştiri değil çözüm önerileri de sunulduysa, o seçmenin oyları alınır. Seçmenin beklentisinin tam da bu olduğu belirtiliyor.

Ancak siyasetin son derece ince ve kritik dengelerinin olduğu bu dönemde, Kadir Bey'in son sözleri, www.avazturk.com olarak bizim de dikkatle takip ettiğimiz o büyük beklentiyi doğrular nitelikte: Muhalefet bugünlerde bu konuda çok çok başarılı diyemese de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin sahaya inecek 240.000 kişilik ekiple birebir temasa geçme hamlesi, kararsız seçmenin kalbine ulaşarak tarihi bir dönüşüme yol açabilir ve seçimin kaderini değiştirebilir! İşte bu dev hamle, sandığın gerçekte kimin lehine patlayacağının en büyük göstergesi olacak.