Siyasetin Ekonomiye Dayattığı Akıl Almaz Kumar: Türkiye Uçurumun Eşiğinde mi?

Siyasetin Ekonomiye Dayattığı Akıl Almaz Kumar: Türkiye Uçurumun Eşiğinde mi?

Türkiye ekonomisi, siyasi operasyonların tetiklediği kontrol edilemez bir sarmalın pençesinde. Güven erozyonu, yatırımcı kaçışı ve kurumların zayıflamasıyla geleceğimiz ateşe atılıyor. Bu vahim tablonun perde arkasını ve olası sonuçlarını derinlemesine...

Türkiye, 06 Temmuz 2025 tarihi itibarıyla, siyasi çekişmelerin ekonomiyi adeta bir "beka" meselesine dönüştürdüğü kritik bir eşikte bulunuyor. Kamuoyunda geniş yankı bulan ve artık basit bir rekabet hamlesi olmaktan çıktığı düşünülen muhalefet belediyelerine yönelik savcılık dosyaları, ülkenin en temel ekonomik dinamiklerini derinden sarsıyor. Bu gelişmeler ışığında, www.avazturk.com olarak hazırladığımız bu özel haberde, Türkiye ekonomisinin içine sürüklendiği bu tehlikeli sarmalı tüm detaylarıyla gözler önüne serecek ve bu sürecin yıkıcı etkilerini ele almaya devam edeceğiz.

Operasyonların odak noktası, Türkiye'nin en çok oy alan partisi CHP'nin belediyeleri olurken, iktidar partisi AKP için bu durum adeta bir "beka" meselesine dönüşmüş durumda. Peki, AKP'nin yönettiği 12 büyükşehir, 12 il ve 346 ilçe belediyesinde hiç mi yolsuzluk yok sorusu akıllara gelirken, bu durumu kaleme alan yazarlar bu soruyu soranların olayı kavrayamadığını ya da "saf gibi" davrandığını ifade ediyor. Zira AKP, sanki sürekli pedal çevirip hızlanmak zorunda olduğu bir bisikletin üzerinde ilerliyor; Murat Muratoğlu'nun değindiği gibi, durduğu an devrilmesi kaçınılmaz hale geliyor. Bu algı savaşını kaybetmek, muhalefetin güçlenmesine seyirci kalmak anlamına geldiği gibi, geri adım atmak da önceki tüm operasyonların haksız olduğu algısını yaratır ve partinin kendi tabanı nezdinde bile inandırıcılığını sarsar. Hatta yavaşlamak bile siyaseten yenilgiyi kabullenmek anlamına geliyor.

Ne yazık ki, parti menfaatleri uğruna yalnızca bazı hayatlar karartılmadı, aynı zamanda ülkenin geleceği de ateşe atıldı. Başlangıçta belki basit bir politik hamleydi bu; ancak artık kontrol edilemeyen bir sarmala dönüştü ve bu sürecin ekonomik bedeli hala hesaplanabilmiş değil. Hiç düşündünüz mü; dünyada Amerikan Doları'nın neden geçer akçe olduğunu? Farkı rengi değil elbette, literatürde "güven" olarak adlandırılan o görünmez bağdır. Ekonominin esası da para değil, güvendir aslında. Türkiye ekonomisi ise uzun süredir hassas dengelerde tutunmaya çalışıyor: Kur, faiz, yatırımcı algısı, mülkiyet hakkı gibi kritik unsurlar büyük bir baskı altında. Milyonlarca oyla seçilmiş bir belediye başkanının keyfi kararlarla görevden alınabildiği, belediye meclislerinin iradesinin yok sayıldığı bir ülkede, kim kendini ve yatırımlarını güvende hisseder ki?.

İşin en ilginç yanı ise, bu gidişattan en çok iktidar yanlısı sermaye sahiplerinin dahi tedirgin olması. Zira iktidar değişirse "intikam alınır mı?" korkusu onları bugünden önlem almaya itiyor, ki bu önlem "trenden inmek"ten başka bir şey değil. Yargının siyasi bir silaha dönüşmesi, yalnızca adalet duygusunu değil, devletin bütün kurumlarına olan güveni aşındırıyor. Merkez Bankası'ndan TÜİK'e kadar ekonomik kurumların kararlarına duyulan şüphe, enflasyonla mücadele gibi en temel ekonomik politikaların bile başarısız olmasına yol açıyor.

Fakat tüm bu saydıklarımız arasında belki de en vahimi, ülkenin geleceğine dair umudunu yitiren yetenekli insanların, bilgi ve birikimlerini daha istikrarlı, daha demokratik ülkelere taşımasıdır. Bu durum, Türkiye ekonomisi için uzun vadeli en büyük yıkımlardan biri olarak karşımıza çıkıyor ve telafisi adeta mümkün görünmüyor. Murat Muratoğlu'nun da çarpıcı bir benzetmeyle ifade ettiği gibi, iktidar "pedal çevirmeye devam" etmek zorunda; ta ki o zincir kopana kadar. Ancak eğer bu zincir kopmazsa, ki bu artık bir dilek değil bir öngörü haline geliyor, www.avazturk.com olarak yaptığımız bu analizlerin gösterdiği tek bir gerçek var: Ülke olarak geleceğimizi kendi ellerimizle uçuruma yuvarlıyoruz ve bu gidişatın durdurulmaması halinde, yaşanacak yıkımın boyutları kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyük olacak!.